Kaddafi’nin de bu konuda bir lafı vardı: “<b>Devletleşemeyen iki topluluk kaldı, çingeneler ve Kürdler!</b>” Bu tespit bile bizi kamçılamaya yetmedi galiba. Tüm bunlar o hor görünen, aşağılanan ve beyinlerimize işlenmeye çalışılan ve hep kötülenen yanlış anlatılıp tanıtılan Milliyetçilik yorumlarında gizlidir. Bu alanda çok ciddi yönetimsel algı operasyonlarının olduğuna eminim
“Milliyetçilik siyasal ve ekonomik olmayan bir ulusal kurtuluş ideolojisidir. Her kültür ve etnik geleneğin kendi kaderini belirleme isteğidir ve ancak bir devlet bir ulus yaratabilir”
Milliyetçilik, Millete ait bir şey olmayıp tamamen Milliyetin hak alanındaki bir anlayış bir şuurlanma ve mücadele biçimidir…
Sosyolog Karl W Deutsch bu konuda şöyle der:
“Millet, devletleşmiş bir milliyetin tanımıdır. Bunun ideolojisi de Milliyetçiliktir.” Yani Milliyetçilik; uluslaşmadan önce gelen ve gelişen öncül bir davranış biçimidir…
Batıdaki Antropolog ve sosyologların yeni toplumsal tabakalar şeması aşağı yukarı şöyledir:
Aile - kabile - Klan (aşiret ) - Etnik grup - Milliyet ( pro-ulus ) --- Millet (ulus )
Bunları kısaca tanımlarsak; Kan bağına dayanan aile ve bir kaç ailenin birleşmesiyle Kabile oluşur. Klan veya Aşiret bir kaç kabilenin toplamı olabileceği gibi büyük çaptaki kabileye de denilebilinir. Aynı kan bağı, tarih, duygu, dil, toprak ve gelenek ortaklığına sahip kabileler bütünü etnik grubu oluşturur. Etnik grubun siyasal anlamda kendini örgütlendirip ifade etme oluşumuna Milliyet ve bu milliyetin kendine ait bağımsız bir ekonomik pazar oluşturmasıyla meydana gelen nihai aşamayada \'da Millet (ulus) denir.
İşte bu ekonomik pazarı oluşturan ve koruyan organizasyon devlettir ve onun meşru şiddet gücüdür. Öyleyse (Ulus) olabilmek ile devlet olmak birbirine koşut ve içiçelik arz eden bir durumdur…
“Yani milliyet; siyasi bir ruhun hayat verdiği etnik bir gövdedir... Millet (Ulus) ise ekonomik bir ruhun hayat verdiği milliyetli bir gövdedir,\'\' ifadesi doğru tanımlama sayılır…
Millet ile Milliyet ayrımının en net ve anlaşılır tarifini İspanyol anayasasının 2.maddesinin yazımında görüyoruz . Madde derki ;
“Bu anayasa ; İspanyol milletini oluşturan milliyetlerin ve bölgelerin özerkliğini ve bunlar arasındaki dayanışmayı tanır ve garanti eder”...
Burdan da anlaşılıyor ki İspanya birkaç milliyetten ( Katalanyalı, Kastilyalı, Galiçyalı, Okitan vb) oluşturulmaya çalışılan bir milliyetler toplamı devlettir.
Yukarda milliyetçilik için “ideolojidir” tanımını kullandık . Ama bu milliyetçilik ideolojisi Enternasyonalizme, sosyalizme, liberalizme, anarşizme veya siyasal islami ideolojiye alternatif ve karşı bir tutum değildir. Hatta bu ideolojilerle alakası da yoktur.
O sadece sömürgeciliğe, ezilmişliğe ve adaletsizliğe karşı olup bunların anti’si olan ve farklı alternatifler yaratan bir özgürlük ve kurtuluş ideolojisidir.
Bu duruma en iyi örnek İskoç Miliyetçi Partisi\'dir. İskoç bağımsızlığından yana SNP ( Scottish National Party) son seçilerde İskoçya bölgesi için ayrılan 59 sandalyenin 56’sını aldı. Ekonomi-siyasi olarak ta Sosyal demokrat bir yapıya (ideolojiye ) sahiptir.
Sosyal bilimci Anderson’un da dediği gibi “Milliyetçilik kendi içinde siyasi tayfın ne sağ nede sol kanadına aittir”...
Yine Anderson’un yaptığı bir diğer tespitte “Bir çok ulusal devletler bizzat milliyetçiler tarafından inşa edildikleridir.”
Kürd ve Kürdistani güçlerin Milliyetçilik yapmaları bir tercih meselesi değildir!... Zulüm, ezilmişlik ve sömürgecilikten kurtulmanın zorunlu ve mecburi bir kabullenişidir.
Yani; DİRENİŞİN ve BAĞIMSIZLIĞIN var olma ideolojisidir... bu öznel bir tercihten öte nesnel bir zorunluluktur.
Sömürgeleşmiş ve sindirilmiş bir halkın uyuşukluğunu ve uyutulmuşluğunu yani mevcut durumu kabullenişe bir direniş bir başkaldırıdır...
Anti -sömürgeci bir aydının dediği gibi; Sömürge bir halkın / topluluğun ne sınıfı, ne toplumsal cinsiyeti, ne suyu, ne toprağı, ne sanatı, ne estetiği ve nede düşüncesi olabilir.. Hatta ne değeri, ne hakkı, ne gerçeği, ne ruhu ve ne de anlamı vardır.. Üretim ve değer kaynakları üzerinde ne hâkimiyeti, ne de inisiyatifi oluşur…
Eğitim, sanat, estetik, bilim, inanç ve etikle iç içe olsa da hiç biri onun için ve onun değildir….
İşte Milliyetçilik yani Kürdistanilik tüm bunları elde etmek için kısaca onurlu bir varlık olabilmek için gerekli ve elzem bir duruştur...
Bunun neresinde faşizm, kafatasçılık, ırkçılık ve ilkellik vardır?
Peki Milliyetçilik ideolojisini kafatasçılık ve Irkçılık anlamında kullanan egemen ve ezen milletler veya partiler yok mu?
Elbetteki varlar! Ama adı üzerinde onlar Millet ve devlet olan egemen ve ezen uluslardır… Onların yaptığına Milliyetçilik değil Milletçilik ve ulusalcılık denir.
İki kavramı bilinçli bir şekilde karıştırıp değerden düşürme taktiği onların yanlışlığı ve hatalı yorumlarıdır...
Zaten egemen ve ezen taraf her şeye sahip olmak, onu sömürüp suiistimal etmek istediği için ezen ve sömüren değil midir?
Çıkarları ve menfaatleri zora düşünce “Vatan, Milet, Sakarya” naralarıyla halkı uyutup vaziyeti kurtarmaya çalışan bir kafatasçı ile; mazlum, mağdur ve sömürge bir halkı ( milliyeti ) kurtuluşa ve özgürlüğe kavuşturan milliyetçilik ideolojisinin ne benzerliği olabilir ki? Bu arada Yusuf Akçura\'nın Türk milliyetçiliğini ırk temelinde oluşturup geliştirmesini de unutmayalım...
Bazı kesimler menfi-müspet veya ezen-ezilen ulus milliyetçiliği ayrımı yaparlar. Bence bu doğru değildir.
Milliyetçilik zaten pozitif bir olgudur, negatiflik onda olmaz ki!
Bunu anlamak ve kavram kargaşasını önlemek için küçük bir ayrıntı yeter... Millet ile milliyet ayrımını yapmaya dikkat etmek… Ama millet ile milliyeti aynı eş anlamlı sayarsan işte o zaman vaziyeti kurtarmak için bu tür çarelere başvurulur…
Yukarıda da belirtiğimiz durumu kısaca tekrar edersem; Milliyet etnik gruptan sonra, milletten önce bir toplumsal örgütleme modelidir.
Bir etnik grup siyasal anlamda örgütlenecek bir bilince ve duruma /aşamaya gelmişse o artık milliyettir…
Ne zamanki bu grup da ( Milliyette) kendini siyasi +ekonomik anlamda yönetirse işte o zamanda olur millet yani ulus. Ve bununda yolu milliyetçi olmaktan geçer. Bu organizasyona aynı zamanda devlet de denilir.
Bu bağlamda izah edilmesi gereken bir konu daha var. Mademki millet ve ulus bir topluluk veya halk için en nihai örgütlenme modeliyse biz günlük konuşma veya yazılarımızda niye Kürd / Kürdistan Milleti veya Ulusu tabirini kullanıyoruz.
Kürdlerin kendilerini millet ve ulus olarak tanımlamaları tamamen psikolojik, bilinçaltındaki bir olgu veya kazanılmış bir davranıştır. Tarihteki beylikler ve yarı özerk yapılanmalarda bu bilinci vermiş olabilir.
Sadece Kuzey kürdleri değil tüm parçalardaki Kürd / Kürdistan halkı modern anlamı ile bu Kritik eşikte duruyorlar.
Milliyet aşamasından Millet ve ulus olmak mı, yoksa bunu beceremeyip asimile ve entegrasyon yani bir nevi yok olmak mı?
Shakespeare\' nin dediği gibi “olmak veya olmamak ,işte tüm mesele bu!”
Güney Kürdistan’daki durum diğer parçalardan bir nebze iyi olmakla birlikte Kürd halkında millet ve devlet olma için maalesef bir direnç vardır. Bir eşik oluşmuş. Bunun tarihi, coğrafik, kültürel, dinsel ve en çokta çarpık bir kapitalist gelişmenin sebepleri var. Ama tüm bu zorluklar aşılmalı ve bu eşikte aşılmalıdır.
Kürdler de her halk ve milliyet gibi millet ve devlet olmalılar. Kafes dışında bir yaşamı tanımayan bir kuşun “uçup özgür olmayı” bir hastalık ve anomilik görmesi gibi bir durum var ortada... Ama bu fobiyi aşmazlarsa post-modern çağın imkanlarıyla kısa bir sürede yok olup tarihe kavuşan binlerce halktan biri olurlar.
Yakın tarihimizde Millet ve Milliyet karşılaştırmasına ilişkin ilginç bir örnek CHP milletvekili Prof. Birgül Ayman\'ın “hiç kimse bana Türk ulusu (milleti) ile Kürt milliyetinin eşit derecede olduğunu söyletemez” deyişidir.
Dediği şey aslında terminoloji olarak doğruydu. Sosyal antropoloji bilim gereği Bir ulus (millet ) ile bir milliyet aynı derecedeki toplumsal oluşumlar değiller. Milletvekilinin anlatmak istediği şey bu iki toplumsal halk katmanlarını karşılaştırmaktı. Ama istisnalar hariç çoğumuz bu ince ayrıntıyı kaçırdı ve ulus (millet ) ile milliyeti aynı düzlemde anlağımızdan Ayman\'ın direk olarak Kürdlere hakaret ettiğini varsaydık. Birgül Ayman’ı aforoz ettik. Aslında niyeti belki de biraz kürdleri aşağılamaktı. İdeolojik olarak ta kafatasçılığa müsait bir siyasi görüşü var ama bu konuda dediğinde haklıydı. herhangi millet ile milliyet eşit statülerde olamazlar. Biz kürdler onun bu gerçeği dile getirmesine tepki vereceğimize; bu alt-ulus (milliyet ) konumdan kurtulup Türkler, Araplar veya Almanlar, Fransızlar gibi millet ve ulus yani devlet olsak bu tür aşağılamalara da maruz kalmazdık...
Kaddafi’nin de bu konuda bir lafı vardı: “Devletleşemeyen iki topluluk kaldı, çingeneler ve Kürdler!”
Bu tespit bile bizi kamçılamaya yetmedi galiba. Tüm bunlar o hor görünen, aşağılanan ve beyinlerimize işlenmeye çalışılan ve hep kötülenen yanlış anlatılıp tanıtılan Milliyetçilik yorumlarında gizlidir. Bu alanda çok ciddi yönetimsel algı operasyonlarının olduğuna eminim...Yani diğer bir ifadeyle “Kürdistaniliğe karşı”!.. Çünkü Kürd / Kürdistan Milliyetçiliğinin başka bir ifadesi de “Kürdistanilik”dir
Devam edecek....
Abdulnasır Sönmez
02 - Haziran – 2015
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.