IŞİD'in yeni stratejisi: Suriye Ordusuna sızmak

Beşar Esad yönetiminin devrilmesi, IŞİD açısından iki ucu keskin bir tablo ortaya çıkardı. Bir yandan, askeri ve güvenlik kurumlarının dağılmasıyla oluşan kaos, örgüt için yeni fırsatlar yarattı. Öte yandan, yıllardır “umutsuzluk” ve “bölünmüşlük” üzerinden meşruiyet devşiren IŞİD’in ideolojik zemini ciddi biçimde sarsıldı.

Yeni dönem, yeni taktikler

8 Aralık 2024 sonrası oluşan yeni siyasi ve güvenlik ortamı, örgütün söylemsel ve stratejik birçok dayanağını zayıflattı. Bunların başında, IŞİD ile yeni Suriye yönetimi arasındaki “yöntem benzerliği” iddiasının geçerliliğini yitirmesi geldi. Bu durum örgütü iki farklı hatta yöneltti:

• Demokratik Suriye Güçleri (DSG) kontrolündeki bölgelerde silahlı isyan,

• Hükümet kontrolündeki alanlarda ise şehir içi terör eylemleri.

IŞİD, bu aşamada doğrudan Suriye ordusuyla kapsamlı bir çatışmaya girmekten kaçınarak, “erken çatışmanın” kendisi için maliyetli olacağı değerlendirmesiyle hareket etti.

Doğu Fırat’ta ilerleme, batıda tıkanma

Son yaklaşık 10 aylık süreçte örgüt, Fırat’ın doğusunda belirli ölçüde sızmalar ve operasyonel başarılar elde etti. Buna karşılık, hükümetin kontrolündeki bölgelerde kayda değer bir ilerleme sağlayamadı.

22 Haziran’da Şam’ın Duveyla semtindeki Mar İlyas Kilisesi’ne yönelik saldırı istisna tutulursa, Suriye güvenlik güçlerinin onlarca eylemi önlediği bildiriliyor. Bu durum, güvenlik birimlerinin örgüt ağlarına sızmayı başardığına işaret ediyor.

“Koalisyona katılım” kırılma noktası oldu

Suriye hükümetinin IŞİD’le Mücadele Uluslararası Koalisyonu’na resmen katılması, örgüt açısından açık bir dönüm noktası oldu. Daha önce “devlet güçleriyle doğrudan çatışmadan kaçınma” stratejisi izleyen IŞİD, bu adımı fiili bir savaş ilanı olarak değerlendirdi.

Örgütün yayın organı el-Nebe, 11 Aralık’ta yayımlanan sayısında hükümeti sert ifadelerle hedef aldı. Yayında, “8 Aralık’ta yaşananların bir kurtuluş değil, şeriattan kurtuluş olduğu” savunuldu. Bu söylem, kısa süre sonra sahadaki şiddet eylemleriyle desteklendi.

Art arda gelen saldırılar

Geçtiğimiz hafta yaşanan gelişmeler, bu strateji değişiminin sahaya yansıması olarak değerlendiriliyor:

• Palmira yakınlarında düzenlenen saldırıda iki ABD askeri ve bir sivil tercüman öldürüldü.

• Ertesi gün Maarret el-Numan’da bir güvenlik devriyesi hedef alındı, dört güvenlik görevlisi hayatını kaybetti.

• Halep’in Zerbê bölgesinde gümrük görevlilerine yönelik saldırı düzenlendi.

Propaganda ve “uyuyan hücre” mesajları

İdlib kent merkezi ve kırsalında son günlerde dağıtılan bildiriler de dikkat çekti. IŞİD imzalı olduğu belirtilen bu broşürlerde, geçiş hükümeti hedef alındı ve örgütün yeniden sahneye çıkacağı ima edildi.

Her ne kadar bu propaganda faaliyetleri eş zamanlı silahlı eylemlerle desteklenmese de, “uyuyan hücrelerin” yeniden aktif hale gelebileceği endişesini artırdı.

Bu çerçevede, Halep–Hama yolunun kısa süreliğine silahlı kişilerce kesildiği ve IŞİD bayrağı açıldığına dair yerel kaynaklara dayanan haberler de gündeme geldi. Olayda çatışma yaşanmadığı, silahlı grubun güvenlik güçleri gelmeden bölgeden ayrıldığı belirtildi.

Hedef: Coğrafya değil, kurumlar

Uzmanlara göre, IŞİD’in mevcut yoğunlaşması klasik bir “toprak kazanma” stratejisinden ziyade, Suriye ordusu ve güvenlik kurumları içine sızma hedefini yansıtıyor. Örgütün temel hesabı, hükümet güçleri içinde açık kopuşlar yaratmaktan çok;

• güvenlik zafiyetleri,

• bilinçli görmezden gelme,

• istihbarat sızdırma,

• hatta örtülü işbirliği gibi yollarla etkisini artırmak.

Bu yaklaşım, IŞİD’in bugün için önceliğinin harita üzerinde alan kontrolü değil, devletin askeri ve güvenlik yapısını içeriden aşındırmak olduğunu gösteriyor.(Kaynak)