Kulp'a (Pasûr) bağlı Alaca (Nederan) köyünde 1993 tarihinde 11 köylünün kurşuna dizilmesi emrini veren Bolu 2.
Diyarbakır'ın Kulp (Pasûr) ilçesine bağlı Alaca (Nederan) köyünde 22 Ekim 1993 tarihinde 11 köylünün kurşuna dizilmesiyle ilgili açılan davanın ilk duruşması yarın görülecek. Soruşturma yürüten Terörle Mücadele Kanunu'nun (TMK) 10. maddesiyle yetkili Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcı Vekilliği'nce hazırlanan 19 sayfalık iddianame, Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesi'nce 24 Ekim günü kabul edildi. Davanın bir numaralı sanığı Bolu 2. Komando Tugay Komutanı emekli Tuğgeneral Yavuz Ertürk hakkında 11 kez müebbet ve 25 yıla kadar hapis cezası isteniyor.
'Kardeşimi helikoptere bindirdiklerinde bana el salladı'
Katliamda yaşamını yitiren Mehmet Şah Atala'nın ağabeyi Aziz Atala, Adli Tıp Raporu'nda 4 Kasım 2004 tarihinde Kulp'un Alaca köyü Şenyayla bölgesinde çıkan kemiklerde kardeşine ait bulguların çıkmaması üzerine Ş. Özdemir Polis Merkezi Amirliği'nde 19 Şubat 2009 tarihinde verdiği ifadesinde, köyün boşaltıldığını ve askerler tarafından yakıldığını kaydetti. Atala, "Babamın yanına gittiğimde kardeşim M. Şah Atala'yı askerler tutmuş yanında oturuyordu. Kardeşim askerlerin yanında olduğu için hergün yanına gidiyor ve sigara ve yiyecek götürüyordum. 7-8 gün öğle gidip gelirken kardeşim bana, 'Yanıma gelme. Yarın 12.00'de bizi helikopter ile ifade için Diyarbakır'a götürecekler' dedi. Ben dayanamadım. Söylediği saatte bir gün sonra yine yanına gittim. Yanlarına yaklaştığımda helikopter inmişti. Kardeşim ve yanındakileri alıp helikoptere bindirdiler. Gözümün önünde helikopter kalktı ve kardeşim bana el salladı. En son kardeşimi burada gördüm" diye belirtti.
Deprem bahanesiyle arşivler kaybedildi
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Bolu Valiliği'ne yazı yazılarak Bolu Tugayı'nın arşivini istedi. Verilen cevapta; " Hizmete Özel" notuyla Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı'nın talimatıyla istenen personel bilgileri konusuna, "12 Kasım Bolu-Düzce depreminde içinde tugay arşivinin de bulunduğu tugay binaları hasar görmüştür. Deprem sırasında kalorifer boru ve peteklerinin patlaması sonucunda arşiv sular altında kalmış olması nedeniyle istenilen bilgilerin incelemesi yapılamamaktadır" şeklinde yanıt verildi.
Yavuz Ertürk'ün sicili kabarık!
Kulp soruşturmasını yürüten Diyarbakır TMK 10. madde ile görevli savcılık tarafından Ankara Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü kapsamında Yavuz Ertürk'e ilişkin yaptığı sorgu sorgulamasında adli sicil kaydının olmadığı belirtildi. Aynı savcılık tarafından UYAP üzerinden aynı gün yapılan sorgulamada ise, Ertürk'e ilişkin, Kücükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı ve Küçükçekmece 1. Asliye Ceza Mahkemesi'nde sanık ve şüpheli sıfatıyla 2012/33811, 2012/1007 ve 2012/2225 nolu dosyalarda, "İmar Kirliliğine neden olmak", yine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nda bulunan 2013/196958 ve 2013/10329 nolu dosyalar kapsamında sanık sıfatıyla 8 tane dolandırıcılık ve zimmet adı altında dosyalar açıldığı görülüyor. Yine Ertürk'e ilişkin dolandırıcılık ve zimmet suçlamaları kapsamında Yargıtay 5. Dairesi'nde 2013/10329 nolu dosyada sanık sıfatıyla yargılandığı 4 dosya bulunurken, Antalya 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nde de aynı suçlamalarla yargılandığı 2013/379 nolu 4 dosyası bulunuyor.
Belgeler Ertürk'ü yalanlıyor
Diyarbakır Valiliği Olağanüstü Hal Bürosu'ndan 22 Mayıs 1994 tarihinde Kulp Cumhuriyet Başsavcılığı'na, 10 Ekim 1993 tarihinde Kulp ve çevresinde operasyon yapan birliklerin listesi kısmında Jandarma Komando Bölge Komutanlığı, İlçe Jandarma Komutanlığı ve 1'inci Mekanize Piyade Komutanlığı yer alıyor. Her ne kadar Ertürk, o gün o alanda operasyonların yapılmadığını belirtse de, "Gizli" ibaresi ile gönderilen belgeler bunu yayınlıyor. Van Jandarma Genel Komutanlığı'nın 3 Nisan 2000'de Kulp Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderdiği yazıda, Ekim 1993'te Kulp'un "Alaca Köyü ve civarında Bolu 2. Komando Tugay Komutanlığı'nın 1 ve 2. taburlarından birer komando birliği ile oluşturulan 2 komando bölüğü operasyon icra etmiştir" ifadesinde bulundu.
Bataray: 20 yıl sonra bir ilk
Yarın başlayacak olan Kulp davasını takip eden İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi Hukuk Komisyonu Sorumlusu Rahşan Bataray Saman, 20 yıl aradan sonra bir sanıkta olsa hakim karşısına çıkarılmış olmasının iyi bir gelişme olduğunu ifade etti. Saman, "Çok uzun süren kararlı ve ısrarcı bir hukuk mücadelesi yürütüldü. Devletin tüm makamları sorumluları korumak için bunca yıl seferber oldu adeta. Savcılığın yazışmalarına uzun yıllar cevap verilmedi, istenen bilgiler verilmedi. Sorumluların tespiti için istenen bilgiler, arşivin su altında kalması gerekçe gösterilerek verilmedi. Gözaltında tutuldukları alana çok yakın bir mesafede bulunan bir mezarda cenazelerinin tespiti, olayı aydınlatan önemli hususlardan biriydi. Olayın ne şekilde olduğu ve kimler tarafından gerçekleştirildiğine dair somut deliller var. Ancak aradan 20 yıl geçtikten sonra dava açılabildi" dedi.
'Bu olayın aydınlanması, bir dönemin aydınlanması demektir'
Yavuz Ertürk dışında katliamın diğer sorumlularının tespit edilememiş olması ve duruşmada tek sanığın yargılanıyor olmasının kendileri için eksik olduğunu belirten Saman, "Savcılık diğer sanıkların tespiti için soruşturmayı devam ettiriyor. Ancak diğer sorumluların tespiti açısından o dönemde görev yapan askerlerin, yetkililerin verecekleri ifadeler çok önemli. Bu olayların er ya da geç tüm sorumluları ile ortaya çıkacağını düşünüyoruz. Ancak bu olaylara ilişkin bilgisi olan kişilerin vicdani görevlerini yerine getirip ifade vermelerini bekliyoruz. Çünkü bu olayın aydınlanması, bir dönemin aydınlanması demektir. Özellikle Bolu Tugayı'nın bölgede görev yaptığı süreçte faili meçhul olaylar ve kayıp olaylarında önemli bir artış yaşandığı bilinen bir husus. Bu dosya üzerinden yapılacak yargılama süreci diğer dosyaları da etkileyecektir. Bu yönleri ile bizim için çok önemli bir yargılama. İlk olay olduğu günden itibaren İHD olarak olayın takipçisi olduk. Yargılama sürecinin de bire bir takipçisi olacağız" dedi.
Ne olmuştu?
11 köylü 22 Ekim 1993 tarihinde askerler tarafından "Operasyonda yer göstereceksiniz" denilerek alındı ve daha sonra kurşuna dizildi. 5 Kasım 2004 günü Kulp'un Alaca köyü Kepir mezrası yakınlarında bulunan kemiklerin Adli Tıp Kurumu'nca yapılan incelemesi sonrasında hazırlanan raporda, kemik numunelerinin yüzde 99,99 ihtimalle Mehmet Salih Akdeniz, Behçet Tutuş, Turan Demir, Nesrettin Yerlikaya, Mehmet Şerif Avar, Hasan Avar, Abdo Yamık ve Bahri Şimşek'e ait olduklarının tespit edildiği belirtildi.
Aileler katliamı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) taşıdı ve Türkiye yaşam hakkını ihlal etmekten mahkum edildi. AİHM'in 2001 yılında verdiği kararda, şöyle denildi: "Söz konusu 11 kişinin güvenlik güçlerince gözaltına alınmaları müteakiben öldüğü ve ölümcül bir güç kullanımını haklı ve makul gösterecek herhangi bir gerekçeye dayanılmadığı için devletin bu eylemlerden sorumlu olduğu kanaatine varılmıştır. Sonuç olarak başvuranlar maddi ve manevi zarara uğramış, bu sebeple toplam olarak 381 bin 340 İngiliz sterlinin ödenmesi karara bağlanmıştır."