Aydınlık Gazetesinin son günlerde Öcalan’ı konu alan yayınları dikkat çekmektedir.
Konuyu işleyiş niyetine bakılırsa eğer; Kürd milliyetçilerle Türkiyelileşmek isteyen Kürdleri karşı karşıya getirmek, istiyor gibi yorumlanabilir..!
Şimdilik bu tartışmayı bir başka zamana bırakıp aşiretin tarihine bir göz atalım.
Gerçekten Öcalan’ın mensup olduğu Pazuki Aşireti Türkmen midir, yoksa Öcalan’ın Turkiye sevdası mı bu aidiyet ihtiyacını ona dayatıyor ..?
Bunu öğrenmenin tek yolu tarihin tozlu raflarına uzanmaktır.
(Pazuki- Bazuki-Beski) BéZIKİ AŞİRETİ:
Bu ifadelerin içinde Kurd fonetiğine uyan, Kurdi anlam taşıdığı gibi Kürdler tarafından da kullanılan “Bézıki” ifadesidir.
Bézıki, Kürdçede “karınsızlar” anlamını taşır.
Her ne kadar tarihi kaynaklarda bu aşiretin merkezi yerleşim alanı Nahcivan ve Tebriz civarı gösterilse de günümüzdeki yerleşim alanları dağınık olup Nahcivan, İran toprakları, Dérsim ve Urfa civarıdır.
Bugün bile Halfeti ve Bozova arasında kalan bölge “Deşta Bézıkan” olarak bilinir (Bézıki Ovası).
ŞerfXan, “Şerefname”de Pazukilerle ilgili şöyle der: “ Bézıkilerin aslı Sıveydi aşiretidir. Sıveydilerin kökeni de Barmekilere dayanır.”
Bazı kaynaklar Barmeki soyunu Muhammed Peygamberin sahabesi Esved’e, ya da Medine şehrine yakın Suveydi köyüne dayandırırlar. Ancak Barmekiler kendilerinin Fars asıllı olduklarını kabul ederler. Bézıkilerin bir süre Barmekilerle beraber yaşamış olması Barmekilerle ilişkilendirme sebebi olmuş olabilir...
Sayın K.Fani DOĞAN’ın Pazukilerle ilgili şu yorumu da dikkate değerdir: “ Bazukiler tarihte Pazuki olarak geçer, evveliyati Zekertu ve Zag kabilelerine kadar inen bu topluluk Zag'ların büyük kollarından biridir. Yavuz Selim zamanına kadar Homa tapımı (mitracılık) inancındadırlar ve bu nedenle tıpkı Canbegan Kürt topluluğu gibi sapık inançları bahane edilerek göçe mecbur edilirler. Bugün ağırlıklı olarak İran'da yaşıyorlar ve Kürtlüklerini hala muhafaza ediyorlar.
Türk toplulukları içerisinde mitracı bir topluluğa rastlanmadığı gibi Türklerin Allah'a “Homa” dediklerine hiçbir tarihi belge tanıklık etmez.
Pazukiler, diğer zaza aşiretlerinin Barmaki hanedanlığınca yönetilen Sıvedi Konfederasyonu içerisinde yani Ginc Mirliği içerisinde yer almayı salt dini nedenlerle kabul etmeyip kendi mirliğini muhafaza etmek istemesi sonucu gadre uğramış ve mirleri Pazuki Niyaz Bey öncülüğünde topluca göç etmişlerdir...”
Pazuki Beyliğiyle ilgili en geniş açıklamayı, -eksik olsa bile- E. Xemgin yapmaktadır. E.Xemgin’e göre, ” Pazukiler Şah İsmail döneminde Xalid Bey tarafından yönetiliyordu. Xalid Bey savaşta bir elini kaybettiği için “yekdest Xalid” diye çağrılırdı. Savaşlardaki kahramanlığından ötürü Şah İsmail tarafından kendisine altından bir el yaptırılmıştı. Pazuki bölgesinde (bugünkü Nahcivan) kendi adına hutbe okutan ve para bastıran Xalid Bey, bir süre sonra safevi hanedanlığıyla yollarını ayırınca Osmanlıya bağlılığını sunmak zorunda kaldı. Yavuz Selimin Çaldıran seferinde Şah İsmail’e karşı cephe alıp savaşmasına rağmen, savaştan sonra padişah emriyle öldürülmesi aşiretin yönünü yine İran’a çevirdi. Öldürülmesinden sonra yerine geçen oğlu Uveys Bey babasını öldüren Osmanlıdan intikam almak için karşı tarafa, yani Safeviler tarafına geçti. Bağlılık yemininden sonra kendisine Osmanlı sınırında kalan Erciş, Adilcevaz ve Beyazid yörelerinin beyliği verilerek kendisinden sınır bölgesinin korunması istendi. Ancak bölgedeki Kürdleri kontrolüne alma girişimi ve egemenlik alanını genişletmeye çalışması Tebriz Valiliği ve dolayısıyla Safevi yönetimini tedirgin etti, bunun üstüne Şah, Tebriz valisi Musa Sultan’ı Pazuki Beyliği üstüne göndererek Kürdlerin bölgede güçlenmesini engellemek istedi. Üzerine gelen orduya karşı savaşamayacağını anlayan Uveys Bey, Osmanlıya tekrar sığınmak zorunda kaldı. Pazuki Beylerinin devamlı saf değiştirip bölgede sorun yaratmaları ve kendi başlarına buyruk davranıp Kürdleri bir araya getirmeleri Kanuni Sultan Süleymanı da endişelendirmişti. Bu yüzden Kanuni, Durzi Davud’a haber göndererek Pazuki Aşiretinin adamlarını kılıçtan geçirmesini istedi. Durzi Davud emir gereği baskın yaparak Pazuki beyi ve adamlarını kılıçtan geçirdi. Ancak bu katliamdan Uveys Bey’in iki çocuğu kurtulmayı başararak Zırıkanlı Ahmed Bey’e sığındı. Uveys Bey’in katliamdan kurtulan çocukları Kılıç Bey ile Zülfikar Bey büyüdükten sonra aşireti toparlayarak Safevi hükümdarı Şah Tahmasp’a sığındılar.
Şah kendilerine sığınan Pazuki Aşiretine eski topraklarını geri verdi. Oğul Kılıç Bey yörenin beyi oldu ve ölünce yerine kardeşi Zülfikar Bey geçti. Ancak Zülfikar Bey’in dönemi kısa sürdü. O da ölünce yerine Kılıç Bey’in oğlu 2.Uveys geçti. Annesi tarafından beylik yapması engellenince aşiret beyliğine aşiret ileri gelenlerinden Yadigar Bey geçti. Yadigar Bey Pazuki bölgesini imar yönünden geliştirerek halkın huzur ve refah içinde yaşamasını sağladı. Yörede gelişen huzur ve refah göçlere sebep oldu. O da ölünce yerine geçen oğlu Niyazi Bey geçti. Niyazi Bey babasının sağladığı huzur ortamını devam ettiremedi, onun zamanında olaylar meydana geldi, sahip olduğu iktidar olanaklarını kötüye kullanınca Şah Tahmasp tarafından tutuklanarak Alamut Kalesine hapsedildi. Ziya Bey’in yerine 2. Kılıç Bey atandı. Şah Tahmasp’ın ölmesi ve yerine oğlu Sultan Muhammed’in geçmesiyle beraber Pazuki Beyliğinin sonu geldi.
Safevi Sultanı Muhammed yöresinde refah ve huzuru geliştiren Pazuki Beyliğini önce ikiye ayırarak bir kısımını Kılıç Bey’e, diğer kısmını da zindandan çıkardığı Ziya Bey’e yönetmeleri için verdiyse de beyliğin sağladığı güçle ileride kendisine sorun olacağını düşünerek beyliğin merkeze bağlanmasını emretti ve böylelikle Pazuki Beyliği tarih sahnesinden çekildi...
Bézıkiler yaşadığı coğrafik alan dikkate alınınca neden sürekli yer değiştirdikleri ve diğer aşiretlerle ittifak kurdukları anlaşılır. İki büyük imparatorluğun savaş alanında sürekli saldırı ve talanlara maruz kalmışlar, zaman zaman saf değiştirmiş, hatta mezhep değiştirmiş olmalarına rağmen katliam ve göçerlikten kurtulamamışlardır. Bu nedenle tarihi kaynaklarda Adilcevaz Bézıkileri, Nahcivan Bézıkileri, Dérsim Bézıkileri, günümüzde de Halit Bey Bézıkileri ve Şeker Bey Bézıkileri diye de tanınmaktadırlar. Halit Bey Bézıkileri, Dérsim, Hınıs, Malazgirt ve Muş civarı, Şeker Bey Bézıkileri ise Bozova civarında yaşamaktadırlar. Ocalan da Şeker Bey Bézıkilerindendir.
Urfa-Bozova bölgesinde halen Arusoğlu ve Aksoy gibi ailelerin aşireti temsil ettikleri bilinmektedir. Dérsim Bézıkileri alevi, Urfa Bézıkileri ise sünni mezhebine mensupturlar...
Yukarıdaki kaynaklar dikkate alındığında Pazuki ya da Bézıki aşiretinin Türkmenlikle hiç bir alakasının olmadığı görülüyor, ama her ne hikmetse Ocalan tutsaklık koşullarında kapıldığı türkiyelileşme sevdasıyla soy kütüğünü de türkleştirmeye çalışmaktadır.
İlginç olan demokratik kültürü öne süren Apo’cuların anti demokratik tavırla Ocalanın neden olduğu çelişkili durumları eleştiriye kapatmalarıdır. Yani, kült haline gelen Ocalan’ı eleştirmek bir tabu, oysa Ocalan’ı değişime zorlayan STOCKHOLM SENDROMU’nun sebep ve sonuçlarını tartışmalıyız ki, Kurdistani mücadele ulsalcı çizgiye tekrar dönebilsin. Aksi taktirde türkiyelileşme siyasetiyle PKK yeniçeri ocağına, Kürdler de kapıkulu uşaklarına dönüşebilir.
Kıssadan hisse; Özgürlük davası lider popülaritesine kurban edilmemeli.
http://www.kurdistan-post.eu/