Saygıdeğer katılımcılar,\n\nDeğerli Dostlar,\n\n10.
Değerli Dostlar,
10.’sunu düzenlediğimiz “AB, Türkiye ve Kürtler Konferansı”na hoş geldiniz.
Öncelikle bu konuşmamı, geçen yıl Paris’te katledilen üç cesur ve ölümsüz kadına; Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez’e adadığımı belirtmek isterim. Aramızdan ayrılmalarının birinci yılında onları saygı ve rahmetle anıyorum. Bu katliamın faillerinin hâlâ bulunamamış olması başta Fransa olmak üzere tüm AB ülkeleri üzerinde kara bir leke olarak durduğunun bilinmesini isterim. Bu ayıbın ortadan kaldırılması için, bir an önce katliamın arkasındaki karanlık yapı tüm şeffaflığıyla ortaya çıkarılmalı ve failleri adalete teslim edilmelidir.
Konferansın düzenlenmesi için emek sarf eden arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Onlar bu toplantıların gerçek emekçileri, onlar olmasaydı, bugün bu platformda bir araya gelemezdik.
Bu konferansımızın başlığı sizlerin de bildiği gibi, ‘Türkiye, Kürtler ve İmralı Barış Süreci.’
Yapılacak oturumlar boyunca ilgili dostlarımız belirlenen konuları derinlemesine analiz edecekler. Kürt meselesinde çözüm ihtimalinin belirdiği bu tarihi süreç ile ilgili düşüncelerimi kısaca sizinle paylaşmak istiyorum.
Değerli katılımcılar,
Türkiye’de devlet, bir asırlık ezberini nihayet bozmaya başladı. Küçük bir azınlığın Cumhuriyet’in sahibi olduğu, kalan çoğunluğun ise buna itaat etmek zorunda olduğu Türkiye fotoğrafı artık değişiyor.
Türkiye Hükümeti ile Sayın Abdullah Öcalan arasında İmralı Cezaevi’nde yürütülen barış görüşmeleri, Türkiye’de Kürt meselesinin çözümünde atılan en önemli adım. Bu barış görüşmelerinin hayata geçmesi için emeğini, zamanını ve hatta hayatını feda edenleri büyük minnet ile anıyorum.
İmralı Barış Sürecinin, bundan önceki barış teşebbüslerinden farkı, iki gerçek muhatabın, iki güçlü liderin bizzat bu süreci yürütmeleridir.
Türk kamuoyu üzerinde Başbakan Erdoğan’ın etkisi nasıl tartışılmaz ise, Kürt kamuoyunda da Sayın Öcalan’ın etkisi tartışmasızdır.
Pek çok uluslararası tecrübenin de gösterdiği gibi bu süreçler inişli çıkışlı ilerleyen, zahmetli süreçlerdir. Bu açıdan İmralı sürecinin sağlıklı bir şekilde ilerlemesi için hep birlikte destek vermeli, tarafları gerekli adımları atmaları için cesaretlendirilmeli ve teşvik etmeliyiz.
Saygıdeğer dostlar,
Kürt meselesini konuşurken özgün, kapsamlı ve karmaşık bir konu olduğu hep hatırlanmalıdır.
Barış sürecinin başlamış olması sevindirici olmakla birlikte, çerçevesi belirlenmiş bir projenin de kamuoyu ile paylaşılması gerekir.
Çünkü Kürt tarafının taleplerinin yasal karşılığı, anayasal güvenceler, siyasal alanın özgürleştirilmesi, PKK’nin sosyal ve siyasal hayata dahil edilmesi, Öcalan’ın koşulları gibi ana başlıklarda gerçekçi adımların atılmadığı bir süreç ciddiyetini sorgular hale getirecektir.
Adil, özgür ve onurlu bir yaşam ancak bu taleplerin hayata geçirilmesi ile mümkün olur.
Bilinmesini isterim ki, Kürt meselesi, Kürtler yaşadıkları tüm alanlarda idari, siyasi ve kültürel statülerine sahip olmadan çözülemez.
Kürtlerin coğrafyalarının parçalanmasından bugüne yaklaşık yüzyıl geçti. Bu yüzyıl içerisinde Kürtler, kendi iradeleri dışında çizilen katı sınırlar içerisinde özgürlük, hak ve var olma mücadelelerini sürdürdüler, sürdürüyorlar .
Güney Kürdistan Kürtleri özgürlüklerini sağlamak için soluksuz bir altyapı hazırlığı içerisindeler.
Rojava Kürdistan’ı Kürtleri kendi özgürlükleri için mücadelelerini yükseltiyorlar.
Türkiye Kürdistan’ı Kürtleri, bu toplantının konusu olan İmralı süreci ile kalıcı barışı inşa etmeye çalışıyorlar.
İran Kürdistanı Kürtleri ise mücadelelerine zor şartlar altında devam ediyorlar. Her gün yeni idamlarla karşı karşıyalar. Bu vesile ile buradan uluslararası kamuoyuna sesleniyorum, İran’daki insan hakları ihlalleri ve anti-demokratik uygulamaların son bulması için etkin bir şekilde çaba gösterilmeli.
Kürtler dünya ile ilişki geliştirdikleri kadar birbirleri ile de ilişki içerisine girmeli. Kürtlerin bir arada, derli toplu olmaları yaşadıkları coğrafyada kalıcı barışın tesis edilmesi için hayatidir.
Kürtleri kendi aralarında çatıştırarak, onları bölmeyi amaçlayan çabalar, sadece bu coğrafyada çözümsüzlüğü derinleştirir.
Dost halklar ve halkların dostları Kürtlerin gelecekleri için farklılıklarını koruyarak, ortak paydalarda buluşmalarına katkı sunmalı ve bu doğrultuda çaba sarfetmeliler.
Ancak bu yolla, Kürtlerin demokratik mücadeleleri ile zihinlerde ve yüreklerde anlamsızlaştırdığı sınırlar ortadan kaldırılabilir ve Kürtlerin birlikte yaşadıkları komşu halklar arasında bir köprü olmaları sağlanabilir.
Buradan Güney’iyle, Kuzey’iyle, Doğu’suyla ve Batı’sıyla Kürdistan’daki tüm halkımızın sadece duygularımızla değil, pratik çalışmalarımızla da yanlarında olduğumuzu bilmelerini isterim.
Değerli Katılımcılar,
İmralı Barış Süreci, Türkiye’de pek çok ezberi bozdu ve statükoyu sarstı. Kürt-Türk barışı gündeme geldiğinde, Türkiye tam bir korkular cumhuriyetine dönüyor. Bu fotoğrafın bir tarafında çözüm isteyenler, öteki tarafında ise çözümsüzlüğü dayatanlar var.
3 dönemdir tek başına iktidar olan Adalet ve Kalkınma Parti’si, yavaş, aksak ve eksik olsa bile cumhuriyet tarihi boyunca Kürt meselesinin çözümü yolunda en cesur adımları atmakta ve diyalog mekanizmalarını işletmektedir.
Bu süre içerisinde taraflar müzakereden çok birbirlerini anlamaya çalıştılar. Güven sağlayıcı adımlar attılar.
Şimdi artık gerçekçi müzakerelerin başlaması gerektiğini düşünüyorum.
Açıkça ifade etmek isterim ki, önceki barış teşebbüslerinden farklı olarak Hükümet, muhataplık meselesini gerçekçi bir şekilde ele aldı. İmralı ve Kürt Özgürlük Hareketi ile eş zamanlı diyalog mekanizmasını işletmesi anlamlı ve gelecek için umut vericidir.
Bu olumlu adımlarla birlikte çözülmesi gereken pek çok hayati mesele de önümüzde duruyor.
Değerli katılımcılar,
Kürt meselesinin İmralı Barış süreci ile kalıcı bir barışa evrilmesi, demokratik mücadele alanlarının açılabilmesi ve Türkiye’nin demokratikleşmesi için yapılması gerektiğini düşündüğüm hususları şöyle sıralamak isterim;
Her ne kadar rafa kaldırılsa da, Türkiye’de yaşayan bütün farklılıkları kapsayan, onların haklarını güvence altına alan eşitlikçi, özgürlükçü ve demokratik bir anayasa muhakkak yapılmalıdır.
Türkiye cezaevlerinde bulunan hasta mahkumlar derhal serbest bırakılmalıdır.
Terörle Mücadele Kanunu bir an önce değiştirilmelidir.
Siyasi tutsakların özgürleşmesi için adımlar atılmalıdır.
Kürtlerin yüreğinde kanayan bir yara olan Roboski katliamı bir an önce aydınlatılmalıdır.
Kürtçe anadilde eğitim yasal güvence ile hayata geçirilmelidir. Dünyada hiçbir halkın ana dilini öğrenmek için ekmek parasını harcadığı görülmemiştir. Zaten adil olmayan gelir dağılımı bu girişimlerle daha çok darbe alacak ve bu durum sınıfsal çelişkileri derinleştirecektir.
Türkiye’de eğitim müfredatı etnik ayrımcılıktan arındırılmalı, farklı etnik ve kültürel gruplara yönelik hoşgörü temelli eğitimler verilmelidir. Evrensel insan hakları dersinin zorunlu ders olarak okutulması gerekir.
Kürtçe kamusal hizmet için yasal altyapı hazırlanmalıdır.
Barışı inşa edecek olan tarafların koşulları gerçekçi bir şekilde ele alınmalı, eşit koşullar sağlanmalıdır.
Sevgili Katılımcılar,
Barışın hayat bulması için, uluslararası toplumun da üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmesi gerekiyor.
Avrupa Birliği başta olmak üzere, uluslararası aktörler bu sürece dolaylı ve günübirlik politikalar yerine, doğrudan ve uzun vadeli sosyal, ekonomik ve siyasal programlar geliştirerek katkılarını arttırmalı ve bu katkılarını görünür kılmalıdırlar.
Kürt örgütlerinin yasal zeminin dışına itilmesi, Türkiye’de Kürt meselesinin barışçıl ve siyasi çözümüne katkı sunmayacaktır. Bu nedenle PKK Avrupa Birliği ve ABD’nin terör örgütleri listesinden çıkarılmalıdır.
Barış inşacılarının çoğalması dileğiyle.
Tüm katılımcıları en içten duygularımla selamlıyorum.
Saygılarımı sunuyorum.
Leyla Zana
04.12.2013
Brüksel