Ekim 2023’ten beri Gazze’nin yanısıra Ortadoğu’da çeşitli bölgelerde çatışmalara müdahil olan İsrail, Suriye’de isyancıların geçen haftadan beri Beşar Esad hükümetinin kontrolündeki bölgelerde ilerleyişini yakından takip ediyor.
Heyet Tahrir el Şam’ın liderliğindeki isyancıların Esad’ın kontrolündeki bölgelerde operasyon başlatmasının ardından İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu, geçen Cuma güvenlik kabinesini acil toplantıya çağırdı.
“İran altyapısı zarar gördü”
Times of Israel’in Kanal 12 televizyonuna dayandırdığı haberine göre, Cuma günkü toplantıda İsrailli istihbarat yetkilileri, “Suriye’de bulunan İran altyapısının zarar gördüğü ve bu altyapının çoğunun isyancıların eline geçtiği” değerlendirmesini yaptı.
Habere göre, Netanyahu’ya bilgi veren istihbarat yetkilileri, Suriye’deki gelişmeler nedeniyle Lübnan’daki militan grup Hizbullah’ın dikkatinin Suriye’ye yöneleceği ve “Esad rejimini savunmak için güçlerini Suriye’ye kaydıracağı” beklentisini paylaştı. Haberde ayrıca, istihbarat yetkililerinin Suriye’deki gelişmeler ışığında İsrail’in 27 Kasım’da Lübnan ile vardığı ateşkesin sürmesini beklediği belirtildi.
Habere göre, Cuma günkü toplantıda İsrail ordusunun Hizbullah’a silah transferini ve İran yanlısı milis güçlerden gelen tehditleri engellemeye çalıştığını aktaran istihbarat yetkilileri, gelişmelerin İsrail’in Suriye topraklarında “askeri operasyon özgürlüğünü genişlettiği” yorumunu yaptı.
Kanal 12’nin haberine göre geçen haftaki toplantıda gelişmelerin şimdilik olumlu göründüğünü söyleyen İsrailli istihbarat yetkilileri, "Esad rejiminin çöküşünün, İsrail'e yönelik askeri tehditlerin gelişeceği bir kaos yaratması muhtemel" uyarısında bulundular.
Netanyahu: “İsrail'in hayati çıkarlarını ve savaşın kazanımlarını korumakta kararlıyız”
Cumartesi günü isyancıların Suriye’nin ikinci büyük kenti Halep’i ele geçirdiklerini açıklamasından bir gün sonra Jerusalem Post’ta yer alan habere göre, Netanyahu, Suriye’deki gelişmeleri yakından takip ettiklerini söyledi.
İsrail Savunma Bakanı Israel Katz ile Tel Hashomer’deki bir askerlik şubesine yaptığı ziyarette Pazar günü konuşan Netanyahu, “İsrail'in hayati çıkarlarını ve savaşın kazanımlarını korumakta kararlıyız” dedi.
Aynı gün Israel Hayom gazetesinin düzenlediği bir konferansta konuşan İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Saar da gelişmeleri yakından takip ettiklerini açıkladı.
Saar, "İsrail, askeri operasyonlara doğrudan taraf değil ancak Suriye’deki gelişmeleri yakından izliyor" dedi.
İran destekli milis güçlere yönelik kaygı
Öte yandan Haaretz, Jerusalem Post ve Times of Israel gibi medya kuruluşlarında bu hafta yer alan çeşitli haberlerde, İsrailli yetkililerin Suriye’de füzeler ve kimyasal silahlar gibi hassas silahların isyancıların ya da ülkedeki İran destekli milis güçlerin eline geçme ihtimaline dair kaygılandıkları belirtildi.
Pazartesi günü Sky News Arabia kanalına konuşan IDF sözcüsü Daniel Hagari, ordunun Suriye’deki gelişmeleri yakından takip ettiğini belirtti ve Tahran’ı Suriye’ye asker göndermekle suçladı.
“Suriye, Suriyeliler’e aittir” diyen ve Suriye’de yaşananların Suriye’yi ilgilendirdiğini, İsrail’i ilgilendirmediğini söyleyen Hagari, öte yandan İsrail ordusunun İran’ın Suriye üzerinden Lübnan’a ve Hizbullah’a silah transfer etmemesini sağlamak için çalışacağını ifade etti.
Hagari, "Tehdit altında olmadığımızdan emin olmalıyız. Biz egemen bir ülkeyiz ve İran silahlarının Hizbullah'a kaçırılmamasını sağlayacağız" dedi. Hagari, "Eğer bunu yapmaya çalışırlarsa, biz de ona göre davranacağız" diye ekledi.
İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçı ise Salı günü Katar merkezli Arap medya kuruluşu El Arabi El Cedid'e yaptığı açıklamada, Şam'ın talebi halinde Tahran'ın Suriye'ye asker göndermeyi değerlendireceğini söyledi.
Suriye’deki gelişmeler İsrail’i nasıl etkiler?
Çarşamba günü İsrail’in önde gelen düşünce kuruluşlarından biri olan Ulusal Güvenlik Araştırmaları Enstitüsü (INSS), Carmit Valensi, Raz Zimmt, Gallia Lindenstrauss ve Arkady Mil-Man imzalı Suriye’deki gelişmelerin değerlendirildiği bir yazı yayınladı.
Yazıda İsrail’in Suriye’deki son gelişmelerde doğrudan bir rolünün olmadığını belirten uzmanlar, öte yandan isyancıların saldırısının zamanlamasının tesadüf olmadığını ve 7 Ekim 2023’te başlayan İsrail-Hamas savaşından sonraki gelişmelerle bağlantılı olduğunu ifade etti.
Heyet Tahrir el Şam’in aylardır saldırıya hazırlandığını not eden uzmanlar, saldırının Suriye’deki İran destekli “direniş ekseninin” en zayıf döneminde gerçekleştiğini belirtti.
Hizbullah ve diğer Şii milislerin İsrail’e karşı savaşırken güç kaybettiğini kaydeden uzmanlar, Halep ve Suriye’nin diğer bölgelerinde bulunan direniş ekseni güçlerinin bazılarının İsrail’e karşı savaşmak için Lübnan’a aktarıldığı ve isyancıların bu durumu saldırı için en uygun zaman olarak gördüğü değerlendirmesini yaptı.
İsrail perspektifinden bakıldığında Suriye’deki gelişmelerin olumlu ve olumsuz unsurları bulunduğunu ifade eden INSS uzmanları, şu yorumda bulundu:
“Olumlu açıdan, Esad rejimi sert bir darbe aldı ve devrilmesi, İran ve vekilleri ile Rusya için ciddi bir darbe olacak. İran, güçlerini Suriye'den çekmek zorunda kalacak, böylece Hizbullah'ın gücünü yeniden inşa etmek için İran ve Suriye'den Lübnan'a silah kaçakçılığı yapma yolu engellenecek. Şam'da İran karşıtı bir rejim, Irak'taki İran yanlısı milisler için de doğrudan bir tehdit oluşturacak ve en önemlisi Tahran'ı, zorunlu olarak İsrail'e saldırma pahasına, kendi doğrudan güvenliğine odaklanmaya zorlayacak.”
Öte yandan uzmanlar, Suriye’deki gelişmelerin sonucunda Esat’a yönelik tehditlerin artışıyla birlikte Tahran’ın Esad’ı desteklemek için bölgeye daha fazla asker konuşlandırma ihtimalinin artacağını yazdı.
INSS uzmanları, “Esad rejiminin çöküşü bölgede uzun süreli bir kaos ve istikrarsızlık dönemine yol açabilir. Cihatçı grupların, hatta biraz daha ılımlı olanların, Suriye'nin geniş alanlarını ve potansiyel olarak kimyasal silahlar dahil devasa silah stoklarını kontrol altına alabilmesi ve böylece İsrail çıkarları için ciddi bir tehdit oluşturması olasılığı daha da endişe verici” değerlendirmesini yaptı.(VOA)