Yeni dengeler kapıda: Washington, Şam ve Tel Aviv üçgeni

Siyasi sahnede uzun süre hayal gibi görülen Washington–Şam yakınlaşması, son haftalarda ardı ardına gelen gelişmelerle gerçeğe dönüşüyor. ABD Merkez Kuvvetler Komutanı (CENTCOM) Oramiral Brad Cooper’ın geçtiğimiz günlerde Şam’a yaptığı ziyaret, yeni bir dönemin başlangıcı olarak yorumlandı.

Ziyaret, yalnızca protokol düzeyinde bir buluşma değil, iki taraf arasında güvenlik koordinasyonunun derinleştiğine dair güçlü bir mesaj oldu. ABD’nin temmuz sonunda Bab ve ardından İdlib’in kuzeyinde düzenlediği operasyonlar, hükümetin itirazıyla karşılaşmadan gerçekleştirilmiş, bu da yeni bir anlayışın işaretleri olarak değerlendirilmişti.

Amerikan Kongresi’nin yayımladığı son raporda da, Şam yönetiminin Hizbullah’a silah sevkiyatını engelleme, uyuşturucu ağlarını dağıtma ve İran ile Rusya’nın nüfuzunu sınırlandırma adımları övüldü. Raporda, Washington ile Suriye arasında savunma ortaklığı olasılığının gündeme gelmesi, bugüne dek benzeri görülmemiş bir ifade olarak dikkat çekti.

Tüm bu adımların ardından Cumhurbaşkanı Ahmed Şer, eşi Latife Durubi ile birlikte Şam’da Oramiral Cooper ve ABD’nin özel temsilcisi Tom Barrack’ı kabul etti. Suriye Cumhurbaşkanlığı görüşmeyi resmen duyurarak, “ortak stratejik işbirliği ve iletişim kanallarının genişletilmesi” vurgusu yaptı.

Öte yandan İsrail’le aşamalı bir güvenlik mutabakatı ihtimaline dair Amerikan arabuluculuğunda basına yansıyan iddialar, tartışmayı bölgesel boyuta taşıdı. Böyle bir senaryo hem İran hem de Rusya açısından meydan okuma olarak algılanıyor.

Suriye’nin yeniden bölgesel denklemde işlevsel bir aktör olarak konumlandırılma süreci, ülke içindeki dengeleri de zorlayacak. Uzmanlara göre asıl soru, bu yeni rolün halkın yararına mı kullanılacağı, yoksa yalnızca dış güçlerin ajandalarına mı hizmet edeceği.