Bahçeli'nin önerdiği Türkiye-Rusya-Çin ittifakı gerçekleşebilir mi?
MHP lideri Devlet Bahçeli’nin Türkiye-Rusya-Çin (TRÇ) ittifakı önerisi tartışma yarattı. Uzmanlara göre Türkiye’nin NATO’dan koparak Rusya ve Çin’le stratejik bir blok kurması gerçekçi değil. Ankara’nın Şangay İşbirliği Örgütü ve BRICS’e üyelik arayışları sürse de, hem NATO üyeliği hem AB süreci nedeniyle Batı ittifakından kopuş ihtimali düşük görülüyor.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli 18 Eylül'de yaptığı yazılı açıklamayla Türkiye'nin NATO merkezli dış politikasına yeni bir alternatif önerdi.
Bahçeli, "Dünyaya meydan okuyan ABD-İsrail şer koalisyonuna karşı akla, diplomasiye, siyasetin ruhuna, coğrafi şartlara ve yeni yüzyılın stratejik ortamına en uygun seçenek 'TRÇ' ittifakının inşa ve ihya edilmesidir" dedi ve ekledi:
"TRÇ ittifakının da Türkiye, Rusya ve Çin'den müteşekkil olması arzu ve önerimizdir."
MHP liderinin açıklamasında Türkiye'nin NATO'dan ayrılması gibi bir öneri yer almadı.
Ancak BBC'ye konuşan uzmanlar Ankara'nın böylesi büyük bir stratejik hamle yapma ihtimalinin düşük olduğunu düşünüyor.
Ekonomi ve Dış Politika Araştırmalar Merkezi (EDAM) Başkanı Sinan Ülgen, Türkiye'nin "kurumsal Batı" olarak adlandırılan kampta yer aldığını ve bu düzeni bırakıp Rusya ve Çin ile yeni bir ittifak içine girmesinin gerçekçi olmadığını söyledi.
Ülgen "Türkiye'deki bir siyasi partinin ülkenin geleceği hakkında farklı bir hedef ifade etmesi son derece olağan ama bunun Türkiye de bir karşılığı olduğunu düşünmüyorum" dedi.
İstanbul Aydın Üniversitesi'nden Dr. Hazar Vural da yaptığı değerlendirmede Türkiye'nin bir ittifaktan diğerine bir anda geçmesinin gerçekçi olmadığını vurguladı.
Uluslararası ilişkiler uzmanı, "denge siyaseti" yürütmenin önemine dikkat çekti:
"Yerli ve milli savunma sanayinin önemini, iş birliği yapılan uluslararası örgütler ve güvenlik/savunma paktlarıyla birlikte okuduğunuzda, hiçbir aktörün kendi güvenliğini tek bir yere yaslamaması gereken bir zaman diliminde olduğumuz ortada."
Türkiye, 1952'de NATO'ya katıldı ve o tarihten bu yana ittifakın en önemli ortaklarından biri oldu.
NATO içinde ikinci büyük askeri güce sahip olan ve birçok görevde katkıda bulunan Türkiye, ittifakın kollektif savunma olanaklarından da yararlandı.
Türkiye'nin Batı'nın diğer önemli kurumu Avrupa Birliği (AB) ile tam üye adaylığı süreci devam ediyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, bu süreçle ilgili yaptıkları hemen her konuşmada "AB'ye katılımın Türkiye'nin stratejik hedefi" olduğunu kayda geçiriyorlar.
MHP'nin 2024 parti programında da NATO müttefikliği vurgusu yapılarak "ABD ile ilişkilerimizin ekonomik, siyasi ve güvenlik boyutlarıyla her iki tarafın çıkarlarına hizmet edecek şekilde, eşitlik ve karşılıklılık temelinde yürütülmesi esas olacaktır" ifadeleri yer almıştı.
Türkiye ŞİÖ ya da BRICS'e katılabilir mi?
Türkiye'nin Batı ittifakından kopup Rusya ve Çin ile yakınlaşması ihtimaline dair tartışmalar yeni değil.
Bu süreci başlatan gelişme Türkiye'nin Rusya ve Çin liderliğinde kurulan ve güvenlik merkezli Şangay İşbirliği Örgütü'ne (ŞİÖ) 2012'de diyalog ortağı olarak kabul edilmesi oldu.
Dönemin başbakanı Erdoğan, katıldığı hemen her ŞİÖ zirvesinde Türkiye'nin tam üye olarak kabul edilmesi gerektiğini söyledi.
Erdoğan, bu konudaki düşüncesini Temmuz 2024'te düzenlenen NATO Zirvesi sırasında yinelemiş, Türkiye'nin hedefinin ŞİÖ'ye tam üye olmak olduğunu açıklamıştı.
Ancak Türkiye'nin olası ŞİÖ üyeliğinin NATO'ya alternatif olmadığını da vurgulamıştı.
'Uluslararası ilişkilerin yapısı da şu anda bunu gerektiriyor'
Türkiye'nin BRICS adı verilen ve Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika'nın liderlik yaptığı kuruma üyeliği de bu kapsamda dönem dönem gündeme geliyor.
Türkiye'nin tam üyelik için başvuru yaptığını Rusya doğrulamış ancak Ekim 2024'te düzenlenen zirvede onay çıkmamıştı.
Dr. Hazar Vural, Türkiye'nin BRICS'e katılma iradesinin NATO ya da Batılı müttefiklerinden vazgeçtiği anlamına gelmediği yorumunu yaptı.
Dr. Vural, farklı işbirliği seçeneklerini değerlendirmenin "bir gereklilik, mantıklı bir yönelme" olduğunu söyledi:
"Tüm devletlerin yapması gereken bir şey. Uluslararası ilişkilerin yapısı da şu anda bunu gerektiriyor."
EDAM Direktörü Sinan Ülgen de Türkiye'nin ŞİÖ ve BRICS gibi uluslararası kuruluşlara tam üyelik ihtimalinin düşük olduğu görüşünde:
"Çünkü orada yani gerek güvenlik bakımından ama daha da önemlisi ekonomi bakımından, yani ticaret, finansman, yatırım bakımından bir buçuk ülkeye bağımlı olacaksınız.
"Oradaki bir Çin, buçuk Rusya. Çünkü Rusya bunlara ancak çok sınırlı sayıda katkıda bulunabilir bugünkü haliyle."
ŞİÖ'nün temel ilkeleri de başka bir güvenlik ittifakına üye olan ülkelerin tam üye olarak kabul edilmesini olanaksız kılıyor.
Rusya-Çin-Kuzey Kore ittifakı
Olası ittifak hesaplamalarında büyük güçlerin küresel nüfuz mücadelesi de önemli rol oynuyor.
Dr. Hazar Vural, Rusya ve Çin'in ABD'nin yol açtığı "ortak düşman ve tehdit algıları" altında bir araya geldiğini anlatıyor:
"Dünyada küresel bir hegemonya mücadelesi yaşanıyor. Burada ana ve bölgesel aktörler aynı, farklı coğrafyalarda sanki bir mücadelenin farklı cephelerini yaşıyor gibiyiz."
Vural ayrıca Türkiye'nin Rusya ve Çin açısından NATO üyesi olmasına karşın "vazgeçilmeyecek bir aktör" konumunda bulunduğunu düşünüyor:
"İttifaklardaki birliktelikleri, ticaret hacmi ve Türkiye'nin jeopolitik konumu da bunu gerektiriyor."
Çin, Eylül başında 2. Dünya Savaşı'nın sona ermesinin 80. yılı kutlamalarında daha önce görülmemiş büyüklükte bir askeri geçit töreni düzenledi ve son teknoloji silahlarını sergiledi.
Ancak Çin lideri Şi Jinping'in geçit törenini Rusya Devlet Başkanı Putin ve Kuzey Kore lideri Kim Jong Un ile birlikte izlemeleri ve tarihte ilk defa üçlü olarak bir araya gelmeleri dikkat çekti.
Çin ve Kuzey Kore'nin Rusya'nın Ukrayna'yı işgal sürecinde Moskova'nın önemli destekçileri olduğu biliniyor.
Türkiye, Rusya'nın Ukrayna'yı işgalini uluslararası hukukun ihlali olarak değerlendiriyor ve Kırım dahil Rusya'nın ele geçirdiği toprakların Ukrayna'ya ait olduğunu kaydediyor.
Son güncellenme: 12:54:34