Şeytanın hatırlanmasını istemediği konulardan biri HDP tüzüğüne göre bir kişi en fazla iki dönem Milletvekili olabiliyor. Pervin Buldan için partinin bu tüzük maddesi geçerli olmadığı gibi neredeyse çeyrek asırdır millet vekili. İmralı'ya giden heyetlerin de "demirbaşlarından"
Buldan TBMM'de başkan vekilliği, partisinin sözcüsü ve Eş Başkanı olarak da görev yaptı. Şaibeli bir şekilde Behçet Cantürk gibi 1994 yılında kaçırılıp öldürülen Savaş Buldan'ın eşi, babası Siirtli bir Arap.
S.S.Önder de Adıyamanlı bir Türk. O da Buldan gibi parti tüzüğünde muaf tutulduğu için yıllardır millet vekili ve TBMM'de oturumları yöneten Başkan vekili.
Başbakan Davutoğlu yeni anayasa için görüşmek istediğinde Önder "Gelsinler, kaçak çaylarını içer giderler" demişti. O dönem bu tavrın yanlış olduğunu, parlamentoda bulunan bir partinin iktidar partisi ile görüşülmesi gerektiğini benim gibi çoğu arkadaş yazıp eleştirmişti. Şimdi aynı Önder İmralı görüşmesinin raporunu vermek için Bahçeli’yi ziyaret ediyor.
Bahçeli'nin tokalaşma ile başlattığı açılım sonrası İmralı'ya giden biri Türk, diğeri Arap İmralı heyetinin TBMM'deki partiler ile görüşmesine Kürdleri de dahil edildi görüntüsünü vermek, gayri ciddi sürece ciddiyet kazandırmak için yine kıdemli millet vekili, Eski eş başkan ve kayyum mağduru Ahmet Türk heyete dahil edildi.
Şeytanın görme dediği İmralı görüşmesi ile ilgili DEM Parti'nin atanmış yöneticileri de yaptıkları açıklamalarında bu gün yaşanan sorunların kaynağı olan Kürdlerin ulusal sorunlarına ve ulusal haklarının zora dayalı inkar edildiğine değinmediler. Bu sorun yokmuş gibi İsrail ve ABD'nin "emperyal amaçlarla" Kürd'lerle olan yakınlaşmasına, bu yakınlaşmanın Kürdlerin ulusal kazanımlarına dönüşebileceği ihtimaline ve bunun Türkiye açısından yaratacağı tehlikeye dikkat çektiler.
Şeytanın görme dediği; S.S.Önder İmralı görüşme sonrası Bahçeli'nin yanına taşıdığı dosyadaki notlarla ile ilgili her türlü hizmete hazır olan Öcalan'ın ortaya koyduğu süreci sekteye uğratabilecek farklı bir görüş varmış gibi "Sürecin hassasiyeti nedeniyle şartlar belli bir olgunluğa erişene kadar bilgilendirme yapmayacağını." söyledi.
Önder; bu görüşme de önceki görüşmelerde olduğu gibi kapalı kapılar ardında kalacağını, taşıdığı dosyadaki İmralı notlarını Bahçeli'nin bilmesinin yeterli olacağını, Kürd halkının açıklanandan fazlasını bilmesine gerek olmadığını demek istiyor.
Şeytanın görme dediği bir diğer konuda Anayasaya göre Erdoğan tekrar Türkiye Cumhurbaşkanı olamıyor. Erdoğan'ın yeniden Cumhurbaşkanı olabilmesi için anayasadaki ilgili maddenin değişmesi gerekiyor. Bu değişiklik için gereken 360 millet vekilinin oyu. AKP ve MHP'nin TBMM'deki oylarının toplamı yetmiyor. Bunun içinde DEM Parti'nin desteğine ihtiyaç var. Bahçeli’nin yaptığı açılımın nedenlerinden biride Erdoğan'ın yeniden başkan olabilmesi için Öcalan devreye sokulması isteniyor.
Şeytanin görme dediği orada ciddiye alınacak bir süreç varmış gibi “Şehit ailelerini rencide edecek bir anlaşmanın içinde olmayız. Bizim kırmızıçizgimiz budur. Şehit ailelerinin ve gazilerin gözünün içine bakarız, onlar olur diyorsa olur deriz" diyen CHP açılım sürecinde MHP'nin oynadığı rolü oynuyor olması. CHP bu tavrı ile Kirli Savaşın bitmesini ve onurlu bir barışın olmasını isteyen herkesle alay ediyor.
Şeytanın gör dediği imralıya gidip Öcalan ile görüşen Pervin Buldan’ın ve DEM Parti'nin atanmış yöneticilerinin yaptığı açıklamalar ulusal içerikten yoksun. Devlet Bahçeli'nin de dediği gibi Ortadoğu'da değişen koşullarda üstü örtülü biçimde İsrail ve Amerika'nın Kürd'lerle olan dostluğuna, bunun Kürd kazanımlarına dönüşebileceği ihtimaline ve bunun Türkiye açısından yaratacağı tehlikelere dikkat çekiliyor.
Şeytanın hatırlanmasını istemediği önemli bir diğer konu da ulusal mücadelede idealleri için can vermeyi göze alan Öcalan'ın yol arkadaşları, kadın-erkek o yürekli insanlara ne oldu? Bir zamanlar mahkeme ve cezaevlerinde ölüm dahil bütün riskleri göze alıp siyasi savunma yapanlar nerede? Öcalan’ın Kürd halkın üzerine "Ölüm toprağı serpmesine" neden hala sessizler?
Öcalan aldanıp pullanarak yeniden sahneye sürülüyor.
Geçmişten ders alan, onaylarını almadığın için isimlerini açıklayamadığım bir avuç yürekli insan dışında kalanlar, duyduklarına vazgeçtik sadece şahit oldukları bilgileri ortaya dökmek için daha ne bekleniyor?
Kürd halkının bunları bilmeye hakkı var. Bu bilgileri mezara götürmenin kimseye faydası olmayacak.
Şeytanın gör dediği; Ulusal mücadele uğruna binlerce genç kendini feda etti. Binlerce köy boşaltıldı, onlarca ilçe yakılıp yıkıldı. Milyonlarca aile yerini yurdunu terk etmek zorunda bırakıldı.100.000 bin insan hayatını kaybetti.
17.000 faili meçhul olay hala aydınlatılmayı bekliyor.
Uğrunda mücadele edilen, yakalandığında yüze yakın kişinin kendini yaktığı "siyasi irademiz" dedikleri Öcalan bu gün "silahlı mücadele yanlıştı, pişmanım" diyor. Pişmansan Dikmen'de ev hayalinden vaz geç. Otur oturduğun yerde ve sus. Liderde olsa insanlar hata yapabilir. Onları affetmek için özeleştiri vermeleri gerekir. Öcalan Türk annelerinden özür diledi ama binlercesini ölüme gönderdiği Kürd annesinden bir özür dilemeyi bile çok gördü. Yıllarca yapılan eleştirilere "Bedel ödüyoruz" diye karşı çıkıldı. Yapılan yanlış eylemler için halkın güvenini kazanmak için dahi olsa özeleştiri verilmedi.
Şeytanın görme dediği konulardan birisi de İmralı heyetinin Bahçeli ile görüştükten sonra kapılarını kapatan İYİ P. dışında CHP, Saadet P., DEVA, Yeniden Refah Partisi ve iktidarda olan AKP ile görüşeceklerini açıkladılar. Nedense ulusal mücadeleyi önceleyen PWK ve HAK-PAR ile de görüşüleceği konusunda bir açıklama yapmadılar.
Şeytanın görülmesini istemediği en önemli konuda ulusal mücadele ile başlattığı görüşlerini adım adım uzaklaşıp Demokratik Konfederalizm ile bu günlere getiren Öcalan'ın Kürdistan'ın her parçasında gönüllü olduğu gibi Rojava'da da ulusal kazanımların elde edilmesine engel olmak. Türkiye’de olduğu gibi Rojava'da da yaşayan Kürdlerin de ulusal kimlik sorununu bireysel kimliğe, yani Kürd asıllı Suriyeli olduklarını savunmalarını sağlamak.
Yaşanan süreçte yapılacak herhangi bir silahlı eylemin Bahçeli'nin içi boş açılımına yarayacağı unutulmamalı.
A.Güllüoğlu
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.