Binlerce Yıllık Ağıt

Yalımları yürekten taşan acılar dayanılmaz bir hal alınca ilkin ses verir insan, çığlık atar. Sesine bir ses, çığlığına bir nefes bulabilmek ümidiyle.

Arat Barış

28.04.2020, Sal | 11:37

Binlerce Yıllık Ağıt
Makaleyi Paylaş

Özlemden geriye kalan sevgi kırıntılarıyla hayata tutunmaya çalışır bir süre. Parmaklarında kan, kollarında bir tutam güç kalana kadar, o çelimsiz umuda asılır. Ta ki gücü, takadi bitene kadar.

Bir süre sonra susar insan, kendi suskunluğuna sığınır çaresizce. Çiçekler donmaya yüz tutar, bahar, bitimsiz kışa döner.

Diril ailesinin baharı bu mevsimde kışa döndü.

Şırnak'ın Beytüşşebap ilçesine bağlı Mehre (Kovankaya) köyünde yaşayan 65 yaşındaki Şimuni ve 71 yaşındaki Hürmüz Diril 11 ocak'ta kimliği belirsiz kişi veya kişilerce kaçırıldı. Aylarca süren arama çalışmalarından sonuç alınamadı.

Olaydan 70 gün sonra 20 Mart'ta kayıp çiftin büyük oğlu, köyde tesadüf eseri annesi Şimuni Diril'in cansız bedenini buldu. Şimuni ananın cansız bedeni, evlerine bir kaç dakikalık yürüme mesafesinde, köyün içinden geçen çayın kenarındaydı. Hürmüz Diril'den ise hâlâ haber yok.

***


Yaşar Kemal, yıllarca sömürülüp ezilenlerin, topraklarından sürülenlerin, evleri, toprakları işgal edilip yağmalananların yaşam hikayesini, sıkıntılarını, dertlerini, yeri geldi umutlarını, kurtuluş öykülerini yazdı.

Onun için yaşamı boyunca:

"Yuva bozanın yuvası olmaz, dedi.

Zulüm tarlasında zulüm biter, dedi."

Yaşar Kemal hayattayken, "bu halk, acının yorduğu, zulmün kıyımdan geçirdiği kadim Anadolu halkıdır. Bu insanlara sahip çıkın" diyordu.

Şimdi görse bu kadim halkın öldürüldüğünü, yaşarken üzerlerine ölü toprağı serildiğini çığlıklarının hiçbir kulağa ses olmadığını, ne çok kederlenir.

O gür sesiyle; "bizim utançtan başka neyimiz kaldı geride, masum insana kıyan kişi bırakın kötü olmayı, insan bile olamaz, derdi."

***

Diril çiftinin başına neyin geldiği konusunda net bir bilgi olmadığı gibi, olayla ilgili etkin bir soruşturma da yürütülmüyor.

Kaderine terkedilmek bu olsa gerek.

Bu olayın bir görgü tanığı var. Var da yok! Bu kişinin gözleri önünde Şimuni ve Hürmüz Diril çifti zorla götürülüyor. Ama ne hikmetse görgü tanığı ne ilgililere haber veriyor, ne de ailelerine. Sonrasında da değişen ifadeler vererek, olayı daha da içinden çıkılmaz bir hâle getiriyor. Ve bu kişi hâlâ dışarda. Bunda bir gariplik yok mu?

5 Ocak tarihinden bu yana kendisinden haber alınamayan 21 yaşındaki Gülistan Doku olayında da benzer bir çekişli var. Olaydan sonra ağır aksak da olsa ifadeleri alınan şüpheli bir şahıs ve ailesi var, ama ifadeler çelişkilerle dolu, birinin dediği bir diğerini tutmuyor. Buna rağmen olayın ertesi günü sırra kadem basan şüpheli şahıs hakkında bir işlem yapılmış değil.

Ölümünü gördüğünüz anneniz, haber alamadığınız babanız yahut kardeşiniz olsa ne yapardınız? Kendinizi bir an için, yıkılmış, viran olmuş dünyalarında bir başına kalan o ailenin yerine koyun, böyle hiçbir şey olmamış gibi susar mıydınız?

Ne yapsın bu insanlar siz söyleyin, hangi taşa başlarını vursun?

"Gül ekmekten, ağaç dikmekten, ekmeğimizi bölüşmekten başka ne zararımız vardı size bu ülkede, nasıl kıydınız anneme? Keldani çiftin biricik kızları Gülcan Diril'in yüreğinden taşan bu sözler, binlerce yıllık Keldani kültüründen yükselen ağıttır.

Sevgiyle, iyilikle, merhametle yüreği dolup taşan 65 yaşındaki bir anneden ne istediniz, nasıl kıydınız o pamuk yüreğe?

Köyünde yeni bir yaşam kurmaktan, ağacı, çiçeği sevmekten gayrı derdi olmayan 71 yaşındaki babadan ne istediniz?

***

Temiz havası, eşsiz doğasıyla yaşam vaad eden köylerinde yaşamak istediler. Kaygıdan uzak, ömürlerinin son demlerini orada, evlerinde geçirmek istediler sadece. Birileri gelip onların evini başına yıksın, ocaklarına ateş düşürsün diye değil.

Bu korkunç olay ilelebet bir sis bulutunun içinde saklı kalamaz.

Aile etkin bir soruşturma yürütülüp yürütülmediği konusunda net bilgilerinin olmadığını söylüyor. Köydeki arama çalışmalarını da sınırlı imkânlarıyla aile kendisi yapmakta.

Vicdan sahibi tüm insanlara seslerine ortak olmalarını talep eden aile, "Tüm siyasilerin bu konuya duyarlılık göstermelerini bekliyoruz. Yetkililerden, olayı aydınlatmak için bu konuyu ciddiye almalarını, gereken önemi vermelerini ve soruşturmayı hızlandırmalarını önemle talep ediyoruz."

Aile perişan. Seslerine ses olabilecek kimseleri yok. Kendi halinde mutlu, mesut yaşarken, baharını kışa çevirdiniz ailenin. Ağaca, ışığa, toprağa, yüreğini veren o insanların gönlünü kırdınız.

"Çiçek gibi insanların kalbini kırdınız. Bahçeleriniz bahar görmesin."

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
10867 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:12:29:41
x