Öncelikle, bugünleri öngörerek PKK ve PYD’den desteğini çeken Amerika’nın ciddi bir devlet olmasının sebeplerini Kürdler bir kez daha değerlendirmelidir! Kürdlerin Amerika’nın tavrından öğreneceği çok şeyleri olmalıdır. Amerika Kürdlere ihanet etmedi, sadece güven vermeyen ve ideolojik bakan PKK ve PYD’den uzak durdu. Bu, Kürdlerden uzak duracakları anlamına gelmeyebilir.
Örgütler bir milletin geleceğine engel olabiliyorsa, bunu görememek o geleceğin zaten hiç gelmeyeceğinin işaretidir.
Suriye devleti güneybatıdan çekilirken yerini PYD’ye bıraktı yani o bölge hiçbir zaman özgürleşmedi, başka sorunlarla meşgul olan Esad istemeyinceye kadar da böyle devam edecek. PYD diğer Kürd gruplarını dışladı, cezalandırdı. Doğan boşlukta reel dünyada geçerli kimlik de edinemedi. Türk solunun ‘harikalar diyarının Rojava devrimi versiyonu’nu sahneledi! Onlar için önemli olan alanı koruyabilmekti. Kürdler adına değil; bazen Arap, Fars, bazen de Türk olan ‘patron’ adına.
Suriye ve Türkiye karşısında PYD’nin düştüğü durum ortadadır. Sizden güçlü birini yenebileceğiniz algısı yaratıyorsunuz, onunla savaşa hazır olduğunuzu söylüyorsunuz. O size doğru harekete geçtiğinde de gidip başka güçlü birinden yardım istiyorsunuz. Bunun adına ne denir? Her üçü de kendi açılarından bunu nasıl tanımlayıp, adlandırmalıdır? Kimi Kürdler ise hala gerçeği kabullenmemeye, gerçeği çarpıtmaya, farklı göstermeye devam etmektedir.
Hem saldıran karşısında, hem yardıma gelen karşısında, hem de kendisine güvenip destekleyenler karşısında düşülen durum nedir? Kimi Kürdler bunları sorgulamaya yanaşmamaktadır. PKK ve PYD Kürdlerin kazançlı çıkmasına, aktör olmasına bir kez daha engel olmayı başarmıştır. Bu başarıda kendilerini açıkça destekleyenler, PKK ve PYD etrafında Kürderi birliğe davet edenler, PYD’nin PKK’den kopabileceğini sananlar, ikinci ulusal ordunun YPG ile sağlanacağını zannedenler, kendilerini YPG’nin başkomutanı, askeri ve siyasi başdanışmanı sananlar da pay sahibidir.
Türkiye devletinin harekat gerekçesi olarak öne sürdüğü ‘PYD’nin de PKK gibi bir terörist örgüt olduğu’ söylemi ortadan kalkarsa başlattığı operasyon tartışılırdı. Bunu sağlamak için PYD kendini feshetseydi; yönetimi ve asayişi diğer Kürd grupları ile roj peşmergelerine bıraksaydı; sadece Türkiye’nin gerekçesini ortadan kaldırmakla kalmayacak, ayrıca Şam’a gidip aman dilemek zorunda kalmayacaktı. En önemlisi ise, uluslaşmaya büyük ivme kazandıracaktı. PYD, YPG kendini feshetseydi yine operasyon olurdu diyenlerle ayrışalım.
Suriye ve Türkiye karşısında PYD’nin ve destekçilerinin kendilerini düşürdüğü bu durum toplumun moralini, çözüm arayışlarını, alana giriş denemelerini etkilememelidir. Bu ağır bir durumdur ancak bizlerin payı yoktur. Bu nedenle ortadaki utançta, yenilgide bizi ilgilendiren bir şey yoktur. Bizlerin meselesi şimdiden sonra ne yapılması gerektiği üzerine düşünmektir.
PYD ise Şam ile ‘anlaşma’ yapabilecek güce sahip değildir ve çaresizdir. Suriye ordusunun ilerleyişi ‘anlaşma’ sonucu değil ‘sığınma, teslimiyet’ ile açıklanabilir. Kürdler bu tür ‘anlaşmaları’ bir çözüm yöntemiymiş gibi savunur, benimser ve bir karakter haline getirirse toplum birey birey çürür ve sonraki nesiller ya büyüklerine benzeşir ya da bu tür mirastan kurtulma amaçlı oto-asimilasyon hızla artar.
YPG Türk ordusunu yenebilir mi, engelleyebilir mi, o gücü var mı? Köy boşaltmalarda, hendeklerde, Afrin‘de şunlar olmuştu: Türk ordusu tüm ciddiyetiyle geride, ‘savaşa hayır’ diyenler ile PKK ile PYD hep beraber ileride, ancak ikisi kadar hızlı hareket edemeyen halkımız ise ölüsü ve perişan dirisiyle arada kalırdı yani mahvolurdu!
Türk ordusu karşısında PYD kendini ispatlayamadı; ki, bu mümkün de değildir, tıpkı PKK gibi. YPG’nin direnişi bırakın ayları, bir hafta bile sürmedi. Şimdi Suriye ordusunun emrinde devam edecekler.
Amerika Türkiye’ye karşı gittikçe sertleşiyor ve bunun altında Kürdlerden başka gerekçeler yatıyor olabilir mi? Türkiye operasyona başlayınca Şam da Suriye’nin egemeni olarak adım atmalıydı ve görünen o ki, Suriye PYD’yi de bu açıdan değerlendirecek. ‘Arap ve Kürdlerden’ oluşturulacağı iddia edilen ‘5. Suriye Kolordusu’ ise ister istemez Hamidiye alaylarını, koruculuğu anımsatıyor. Kolordu oluşumu ihtimalini değerlendirmek gerekmektedir. Dikkat edilirse ‘Kürd ordusu’ olarak ifade edilmiyor, Arap ve Kürdlerden oluşan kolordu deniliyor. Eğer bu gerçekleşirse, kendi aramızda ve dünyaya karşı ‘Arap ve YPG’lilerden oluşan kolordu’ demek daha doğru olacaktır, çünkü Şam ordusunun bir parçası haline gelmek Kürdleri incitir.
PYD ve YPG hep belirtti ancak artık pratiğe geçileceği anlaşılıyor. PKK’lilerin de Suriye ordusuna katılması şaşırtıcı olmaz. Güneyliler ve güney batılı Kürdler ise bu duruma yabancıdır. PKK ve YPG içinde yer alanların haricinde, güney batılıların da Suriye ordusu için ‘zorunlu’ askerliğe alınmaları gerçekleşebilir. Güney batılılar her yönden sıkışacak. Yeni felaketler, travmalar, göç dalgaları gelecek gibi görünüyor. PYD’nin bu çözüme evet demesinin getirisinin ağır bedellerini de Kürdler ödememeli. Öderse, sadece PKK, PYD değil bu tehlikeyi umursamayan Kürdler de sorumlu olacaktır.
Türk ordusundan korkusuna rağmen, PYD güneylileri ve diğer destek önerenleri görmezden gelmiş, nihayetinde Moskova ve Şam’a sığınmıştır. Onlar Şam’ın hesabına iş görecek. Bu onların kararıdır ancak etnisitesi, dini ne olursa olsun güney batılılar süreci toprağından ayrılmadan yaşayarak, güvende atlatmalıdır.
PKK ve YPG’yi desteklesin desteklemesin, Kürdlerin statü sahibi olmaya hazır olmadıkları bir kez daha açığa çıkmıştır. İdeolojisi ve kendi geleceğinden başka derdi olmayan örgütlere bel bağlamak, ikide bir yaşanan yıkımları önemsememek, sorgulamamak bir kültür haline gelmiştir. Bu kültüre direnmekle her şeyin değişimi başlayacaktır.
Kürdler bireysel yaşantılarındaki sorunlarına rasyonel çözüm üretebilen bireylerdir. Bu, toplumunun yaşadığı ya da başına getirilen sorunları da öngörme, engelleme becerisine sahip olduğu anlamına gelir. Bireysel sorunlarını çözme gayretlerinin benzerini toplumunun sorunlarını çözmek için de ısrarla denerse her şey değişmeye başlayacaktır. Kürdleri şiddet, tekçilik ve körlük değil artan kültürel, sosyal, ekonomik dinamizm koruyacaktır.
‘Gün birlik günüdür’ benzeri çağrılara aldırış etmeyiniz. PKK ve PYD’yi mutlak doğru kararları verebilen, her kararı desteklenmesi gereken, zafer kazanmış kahraman gibi görenlerle ayrışılmalıdır.
Kürdler kaybettirenlerden ayrıştıkça kaybetmeyecek. Kaybetmemeyi öğrendiğimizde kazanmayı deneyeceğiz.
Ayrışalım.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.