PKK, operasyonların devam etmesi halinde “savaşı Türkiye şehirlerine taşıyacaklarını” söyledi. Her yerin savaş meydanı olacağı ifade edilerek KBY de tehdit edildi.
Daha önce benzer bir açıklama yapıp harekete geçmelerinden yani hendeklerden bugüne halen kendimize gelebilmiş değiliz.
Faşizm yıkıcısı PKK, hendek vahşetinin, hezimetinin, yıkımının, kayıplarının, suçunun ardından halen bu tür açıklamalar yapma cüreti gösterebilmektedir.
PKK, Kürdlerin sessiz kalışını kendi politikalarına destek olarak kabul ediyor. Kürd toplumu bir kez daha bu politikaların zulmünü, yıkımını yaşamak istiyor mu?
Ferit Uzun öldürüldüğünde, iç infazlar ilk duyulduğunda, ilk kurşun denildiğinde, köyler yakılmaya ilk başladığında, ilk faili meçhuller yaşandığında, insanlarımız öldürülmeye başladığında, yurtdışına kaçmalar başladığında, bölgemizi terk etmeler başladığında, cezaevine girmeler başladığında, Kürdçeyle ilgili gelişmeler aşağılandığında, 6-8 Ekim’in başlayacağı belli olduğunda, barikat önlerinde özerklik ilanlarında, hendekler daha ilk kazıldığında, bomba yüklü araçlar ve canlı bombalar patlamaya başladığında PKK’ye gösterilmeyen sivil tepkinin nelere mal olduğunu gördük.
Sivil bireysel, sivil kurumsal ve vesayetsiz demokratik sivil siyasal tepki açıklıkla ve ısrarla gösterilmediği için tepki toplumsallaşamadı. Kürdlerin içinde yer aldığı ancak Kürdleri temsil etmeyen, Kürdleri ve bölgeyi korumayan PKK hiç hak etmediği ve taşıyamadığı bir dile, varlığa, kişiliğe büründü.
Bir kez daha PKK kaynaklı bir kayıp yaşarsak omurgamız biraz daha kırılacaktır. Bu nedenle, bölgesinde yaşasın, yaşamasın her bir Kürd bireyi, her bir Kürd dostu PKK’nin bizi korumayan, tüketen, yok eden bu tarzına ve rahatlığına karşı çıkmalıdır.
Benzer risk KBY ve güneybatı için de geçerlidir.
Demokratik sivil Kürd siyaseti bu kez de PKK’nin tehdidine karşı sesini yükseltmezse toplumumuz ve kentlerimiz yeni bir yıkım girdabına maruz kalabilir, maruz kalmasa bile gerektiği zamanda doğrudan ve açıktan uyarı yapmayanlar anımsanacaktır.
Kürd toplumunun korunması için PKK’nin son açıklamasının barındırdığı tehlikelere sadece Kürdler değil, Türkler de dikkat çekilebilmeli, geçit vermemelidir. Bölgesi dışında yaşayan Kürdler geçmişte PKK’nin saldırı dönemlerinde başlarına neler geldiğini, savunmasızlıklarını, şoven dalganın verdiği tahribatı unutmamalıdır.
Bölgesinde yaşasın yaşamasın her bir sivil Kürd bireyinin, Kürd refahının, legal demokratik sivil siyaset alanının, sivil alanın hareket meşruiyeti, kabiliyeti, taleplerini boğucu, gözden kaybettiririci bu tür tehlikeli açıklamaların önüne, net ve ısrarcı tepkilerle geçilebilir.
Kürd toplumu sanat, sermaye, beyin ve nitelikli iş göçünü durdurabilmiş değildir. Kentlerimizde kalanlar da sorunları çözmek için gereken motivasyona ve hassasiyete erişecektir; eğer yeni bir darbe yenilmezse.
Terörist olarak damgalanmış bir örgüt kendini fesh etmelidir, o kendini fesh etmiyorsa toplum rasyonel davranmaya başlamalıdır.
PKK’nin şiddet tehdidine karşı sesimizi yükselterek, bu anlayışı reddederek kentlerimizi, toplumumuzu, kültürümüzü, değerlerimizi, doğamızı ve tarihi eserlerimizi, geleceğimizi koruyabiliriz.
Buradaki mesele PKK’nin savaş başlatma ve sürdürme gücü taşıyıp taşımamasında değildir, itirazını yükseltmeyenlerin gerekçesi bu nedenle olamaz. Bu zihin yapısı bizi dejenere eder.
Kürdler legal, vesayetsiz, şiddetsiz, şeffaf, güce dayalı olmayan yaşamı örmek zorundadır.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.