Kemal, İsmet, Çakmak diye bir kaç adam bir olmuş bir çiftlik kurmak istemiş ama geniş ve büyük bir çiftlik için başka ortaklara ihtiyaç duyulmuş. Kuracakları çiftliğin yanında Baran, Zinar, Rojhat denen şahısların büyük arazileri varmış, Kemal arkadaşlarını toplar ve onlara hitaben şöyle der: - Bakın arkadaşlar çok büyük ve geniş bir çiftlik kurmamız için mutlaka Baranı, Zinarı, Rojhatı ortaklık için ikna etmemiz lazım. Yani onlara çiftlikte yetiştireceğimiz inekleri, bozkurt itleri ve yörenin en iyi cins tilkileri ile koca koca öküzleri yetiştirip ne kadar kâra geçeceğimizi onlara anlatmamız ve ikna etmemiz şarttır, demiş. İsmet hemen söz istemiş ve şöyle demiş:\
\
\
Bakın arkadaşlar, ben Baranı ve diğer arkadaşları çok iyi tanıyorum onlara kârdan bahsetmekle ikna olmayacaklarını iyi biliyorum. Anlayacağınız çıkar cümlesinin anlamını dahi bilmiyorlar. Yani çıkarları neyi gerektirir neyi gerektirmez konusunda hiç ama hiç bir bilgileri yok. Onun için ben onları nasıl ikna edeceğimi tahmin edebiliyorum. Kıymet-i harbiyesi olmayan iki maşallahla söze girip namuslusunuz, mertsiniz, cesursunuz ve sizin gibi aynı dini aynı mezhebi paylaştığımız için çok şanslı ve sevinçliyiz, çok gururluyuz dediğim zaman yüzde yüz ikna olacaklarından eminim, der.\
\
Çakmak da dayanmamış o da söz almış: - Bakin arkadaşlar, ben de İsmetin dediklerine katılıyorum onun için söyle heybetli elbiselerimizi giyinip yanlarına gittiğimizde ne kadar cesur olduklarından da bahsedersek onların cesur, mert damarlarını daha da ateşlemiş oluruz. Birazda silah, altın gibi bir şeyleri hediye olarak verdik mi kesin ve kesin bizim ortaklık teklifimizi kabul ederler, demiş. Kemal, İsmet ve Çakmak, Baran Zinar ve Rojhat’ın yanına gitmek için yola düşerler. Yanlarına vardıklarında Kemal hemen söze başlamış, çiftlik şöyle olacak böyle olacak has ve has bozkurt köpekleri yetiştirilecek kafası iri kocaman öküzleri yetiştirecek ve birazda Avrupa karışımı Hollanda inekleri yetiştirecek.\
\
\
Bu kadar şu kadar kâr edeceğiz hep birlikte zengin olup beraber içeceğiz yiyeceğiz demiş. Baran, Zinar ve Rojhat ise Kemalin söylediklerine karşılık “bizim de Reşo, Beşo, Ferşo isimli çeşit çeşit köpeklerin olduğunu, kendi ahirini bile bir vuruşta yıkan ve yiyecek konulan dellavini dahi ayağıyla yüz metrelerce fırlatan, kocabaşlı öküzlerin de olduğunu, Mekke Medine cins ineklerden geçilmediğini dolayısıyla senin teklifin ve söylediklerin bize cazip gelmiyor” demiş. İsmet hemen Kemali çimdiklemiş “yahu Kemal sana söyledim sen hele sabret ben simdi hal ederim” demiş ve lafa girmiş:\
\
Bakın arkadaşlar ben bir kaç saatle kahraman babalarınızın kahramanlıklarını anlatmakla bitirmeyeceğim. Dedeleriniz ne kadar namuslu abideler olduklarını yıllarca anlatsam bitiremem. Mertlikleri ise bir asır anlatsam yetmez. Yani Allah ne kadar cesaret, ne kadar mertlik, ne kadar namus varsa onlara vermiş ve sizlerde bu asil, namuslu, cesur, mert insanların evlatlarısınız, anlayacağınız sizinle ortaklık yapmak şerefini bize verirseniz memnun kalırız, demiş. İsmet anlattıkça Baranın, Zinarın ve Rojhatın koltukları şişmişte şişmiş, bıyıkları çevire çevire koçun kulakları gibi uzamış.\
\
Çakmak söze başlamak üzere iken Baran ve arkadaşları hemen ayağa kalkarak: - Söze fazla gerek yok, biz sizinle ortaklık yapmak için hazırız, demişler. Kemal hemen kalemini ve kâğıdını çıkarmış “o zaman şartlarınızı söyleyin bende yazıp sonrada karşılıklı imzalarız” demiş. İsmet yine Kemali çimdiklemiş ve söze girmiş. Ne gerek var Kemal inanıyorum ki Baran ve arkadaşları senin bu isteğine çok içerlemişler ama o kadar misafirperver o kadar fedakâr o kadar dostuna dost insanlar olduklarından ses çıkarmıyorlar.\
\
\
Kaldı ki bizim o kadar akrabalarımız varken biz onlara ortak olmak istediğimizin nedeni onların fedakâr cesur ve namuslu olduklarından dolayı olduğunu anlıyorlardır. Onun için ne gerek var böyle şeylere, önemli olan bir birimize güvenmektir. Baran ve arkadaşları: - İsmet doğru söylüyor bizim iki kitabımız var birinci kitabımız Allahın kitabıdır ikinci ve bize ait olan kitabımızda da şöyle yazılıyor: “Ağzındaki lokmayı çıkar dostunun ağzına koy.Namusundan önce dost bildiğimiz dostların namusunu korumak olmalıdır. Yükünü yollarda bırakıp başkalarının yükünü taşı” diye yazıyor. Onun için kâğıda ve kaleme gerek yoktur.\
\
\
Ha arazi burada ha biz buradayız ne zaman isterseniz biz sizinle ortaklık yapmaya hazırız Allahın izniyle, dolayısıyla hoş geldiniz sefa getirdiniz ve ortaklığımız yüce tanrı katında mükâfat görsün inşallah maşallah El Fatiha! Gel zaman git zaman çiftlik işleri bayağı ilerlemişti,Kemaalin “sizler daha küvetli daha güçlüsünüz” demesi üzerine Baran ve arkadaşları ne kadar zor işler varsa yapmış durmuşlar ve çiftliği olabildiğince geliştirmişler. Öyle ki bozkurt köpekleri üremiş çoğalmışlar. Tilkiler ha keza, inekler öküzler derken çiftlik tam bir curcuna çiftliğine dönüşmüş. Örneğin: bozkurt köpeklerinin havlanması ta Türkmenistan, Azerbaycan, Özbekistan köylerinde bile duyulur oluyormuş.\
\
Muğlalı cinsinden öküzler ise otuz üç canlıyı bir vuruşta yere deviriyorlarmış. İnekler de yaramaz otları yiyerek çok ve yarasız bir sütle ortalığı süt gölüne çevirmişler. Kemal yine arkadaşlarını çağırmış ve: - Bakın arkadaşlar! çiftlik rayına oturmuş onun için gerek görev bölümü gerekse çiftliğin ismi yani adıyla ilgili bazı kararlar almamız lazım onun içinde Baran ve arkadaşlarını çağıralım, demiş. İsmet hemen söze karışmış:Dur dur hele Kemal! Önce biz bir karara varalım ondan sonra onları da çağıralım.\
\
\
Çakmak’ın kafası karışmış ve: - Yahu İsmet biz karar aldıktan sonra çağırsak ne olur çağırmasak ne olur demiş. Kemal: - Tamam tamam ben İsmet’in ne söylemek istediğini ve ne düşündüğünü biliyorum demiş. Böylece Kemal önerilerini arkadaşlarına sıralamış ve çiftliğin adı Türk Çiftliği olsun, Misak-ı Milli de çiftliğin sınırı olsun. Çakmak: - Yahu, Baran ve arkadaşlarına sorsaydık belki bu Türk ismi kabul etmezler demiş. İsmet tekrar lafa girmiş ve: - Siz hiç merak etmeyin, ben onlarla nasıl konuşacağımı ve nasıl ikna edeceğimi biliyorum.\
\
Hemen Baran ve arkadaşları çağırılmış ve İsmet başlamış konuşmaya: - Bakın arkadaşlar! Babalarınızın oğlu, dedelerinizin torunu olduğunuz şu çiftliği evire çevire böyle bir güzel hale getirmenizden de anlaşılıyor. Dolayısıyla bunca çabanız olağanüstü gayretlerinizin altında nasıl kalkacağımızı düşünüp duruyoruz. Baran hemen öne atlar: - Yahu biz dostuz biz din kardeşiyiz aramızda böyle şeylerin lafı mı olur, demiş. İsmet tekrar lafa girer:Bakın arkadaşlar biz ortaklık için Azer, Özbek, Türkmen ve daha nice amca çocuklarımıza gitmedik sizlere geldik ve inanıyorum ki sizler de bunun farkındasınız. Her neyse demek istediğim bizim çiftliğimiz ayağı üzerine basacak duruma geldi onun için bir kaç gündür Kemal ben ve Çakmak bu çiftliğe bir isim sınırlarına da bir ad takmak için çok tartıştık.\
\
\
Türk ismi düşünmedik zira yanlış anlarsınız diye, yani siz de kabul ederseniz adını ne Türk ne de Kürt olsun adı Türkiye olsun ve bu Türkiye anlamı belki anlamazsınız ama hepimiz demeye geliyor. Sınırı da Misak-ı Milli olsun diye düşündük sizler ne dersiniz? Rojhat hemen söz alır ve: - Bakın arkadaşlar! Biz bu çiftliği birçok zorluklara rağmen kurduk ve geliştirdik bununla da kalmadık serpilip gelişmesi için canımızı ortaya koyduk. Çok emek ve alın teri döktük onun için önerim çiftliğimizin adı Türk-Kürt çiftliği olsun, demiş. İsmet tekrar söze girmiş: - Bakın arkadaşlar Türk-Kürt ismini koyarsak bir birimize güvenmediğimiz anlamıyla anlaşılır yani dostluğumuz din kardeşliğimizin yalan olduğu ortaya çıkar.\
\
\
Onun için Türkiye kelimesini özelikle bunun için seçtik, anlayacağınız bu kelime hepimiz demek anlamına geldiğine inanmanızı isterim, demiş. Araya hemen Baran girer: - Bana sorarsanız İsmet öyle söylüyorsa böylesi doğrudur yani hepimiz kelimesi daha uygundur Türk-Kürt ismi dinimizin inançlarına, dostluğumuzun geleneklerine aykırıdır, doğru da olmaz onun için çiftliğimizin ismi İsmetin dediği isim olsun sınırların adı da Misak-ı Millî olmasında bir sakınca yok ve görmüyorum, demiş. Böylece çiftliğin ismi Türkiye, çiftliğin çevresine de Misak-ı Millî adı verilmiş.\
\
Gel zaman git zaman çiftliğin esas ortakları olan Baran, Zinar ve Rojhat çiftliğin ortağı değil de birer isçisi olma durumuna düşmüşler. Öyle ki işçiliklerin devam edebilmesi için dahi çok sıkı kontrol kararnameleri çıkarılmış. Örneğin: Bozkurt köpeklerin koku duyumlarına ve dokularına ters olan Baran ve arkadaşları çiftliğe adım atmaları bile bir rüya olmuştu. Ya da öküzün renk zevkine uygun olmadıklarından dolayı kırmızı renk olarak görüp saldırmalarından dolayı çiftliğin yanından geçmek dahi imkânsızlaşmıştı.\
\
\
Tilkilerin bin bir oyun marifetleri ise bir başka ciddi sorunlar yaratıyordu. Baran ve arkadaşları çiftliğin biraz uzağında çiftliğe bakıp kara kara düşünmekten başka bir çıkar ya da çözüm yolu kalmamıştı. Zinar: - Bakın arkadaşlar yapabileceğimiz hiçbir şey kalmadı en iyisi evimize dönelim, demiş. Rojhat: - Üzülmeyin, bizler dostluğun din kardeşliğinin ve güvenmenin gereklerini yerine getirdik suç bizim değil bize böyle öğreten dedelerimizdendir, diyerek gök kubbenin kıblesine bakarak bir şeyler söyleyip bir iki gözyaşı damlasıyla “haydi evimize dönelim” demiş. Böylece Baran ve arkadaşları boyunlarını büke büke askeri nizamda, Ankara Marşı eşliğinde evlerine dönmüşler\
\
.HUSEYİN AKINCİ\
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.