Kürt siyaseti böyle davrandığı sürece, dünden kalan Lozanlar daha karmaşık Lozanlar’ı doğuracağından kimsenin şüphesi olmasın. Kürtler her zamanki gibi hedeflenen yarının alt yapısını oluşturmadan, dünün yaşanmışlıklarına hararetli dalışlar yapıyor. Örneğin son günlerde ve özelikle Kürtleri saf dışı eden Lozan Antlaşması konusunda ki dalışlar hızlandı bugünlerde.
Oysa günün ağırlaştırdığı sorunlarda bile, Kürt siyasi arenası kendi aralarında Kürt toplumun öncelikli paydalarda hareket etmekten öcü gibi korku sarmasında oldukları bilmeyenimiz yok sanırım. Dolayısıyla şu konferans ya da bilmem ne toplantılardan önce, Kürt halkının ortak paydasına giden yoldan neden öcü gibi korkuluyor konferans ve toplantılar yapılması çok daha gerçekçi olur.
Bu bağlamda Kuzey Kürt coğrafyasında anlamını gün geçtikçe kaybeden silahlı mücadelenin bir konferans konusu olma ihtiyacı gerçeği yahut Güney Kürdistan’da birçok olanaklara sahip olmalarına rağmen, bırakın devletleşme hamleleri’’KDP’e ve YNK’nin her an çatışabilirlik sendromunun ele alınma ihtimali gibi.
Özgürleşmek ve medeni halkların özgür dünya seviyesine erişebilmek, Kürt halkının en temel önceliğin olmazsa olmaz olduğunu bilmeyenimiz yok. Ama maalesef Kürt halkının kendine özgü gerçeklerle buluşabilmesine doğru giden yol temizliği için, yapılması gereken önceliklerinden tazıdan kaçan tavşan gibi kaçmaya devam ediliyor!
Gönül isterdi ki, Kürt halkının geleceğinden kendini sorumlu konumda bulan Kürt partileri, şu ya da bu yaşanmışlığın tarihsel talihsizliklerin üzerine gidebildikleri kadar. Sen ben kavgalarıyla nelerin ne şekilde Kürt halkının kapısında geri döndüğünün üzerine de gidebilmesiydi. Dolayısıyla hangi Kürt partisi kendince kendini haklı gördüğü açılır kutunun içinde görüyorsa görsün. Açılmaz kutunun içine hapsedilen ben eksenli/ben doğruyumlarla bir yere varılmayacağını da bizde kendimizce çok daha iyi biliyoruz
Ellerini suya sabuna değmeden her şey bir kaç istemin dillendirilmesiyle Kürt halkının geleceğine oynamanın şansı yok.
Zira Kürtlerarası ilişkilerde, ben sen güç gösterisine dönüşen arenadan çıkıp; Kürt halkının güncel hukuki kriterlere dönüşümün sağlanması gerekir. Aksi taktirde Kürdü Kürde kırdırma projeleri hız kazanır, Kürt siyasal güçleri arasındaki bu tarzdaki ilişkiler yarının geleceğine bu nedenle umut vermez ve de vermiyor.
Dolayısıyla Kürtler kendi aralarında bu kadar bölünüp parçalanmışken, Kürtler arası kopukluk bu kadar ayyuka çıkıp tırmanmışken, bırakalım eski Lozanları, çok daha katmerli yeni Lozanlar Kürtlerin kapısını çalacağından emin olmak lazım!
Bunun farkında olan bir kısım aydın Kürtler, Kürtler arası düşmanlığı körükleyecek manevralara karşı da hazırlıklı olmak zorundalar. Aksi taktirde Kürt halkının temel demokratik talepleri, Ankara, Bağdat, Şam ve Tahran’ın yeni Lozanları, bir kısım Kürtlerin yanlış ve yetmezliklerinden nemalanarak daha karmaşık Lozanların yaratması engellenemez.
Kürtler Lozan’ı hatırlamak ve bu hatırlamadan geleceğin geleceğine katkı sağlayacak derslerle öngörülere erişmeye çalışması elbette ki doğal ve çok doğrudur. Ama ve lakin, dostlar alışverişte bulunsun mantığının ötesine geçmeyen ağlamaklı gösterimlerle taşınacak yarına bir katkı olmayacağı da anlaşılmalıdır artık.
Dolayısıyla, genel ve öncelikler bağlamında kolektif mücadeleden yoksun hiçbir mücadelenin başarısı olmaz. Bu nedenle Kürtler ve Kürt halkının iradesini temsil ettiğini söyleyen her kim oluyorsa olsun, kendi önceliklerine dönüşümü sağlamak zorundadır. Zira yaşanmış dünün Lozan sendromundan çıkıp, yeni dünya koşullarıyla dayatılan çok daha karmaşık Lozanların önüne geçme hazırlıkları bir gereksinmeden daha çok bir zaruriyete dönüşmüş.
Velhasılıkelam, Kürt halkının geleceğini kendi parti ve kişisel çıkarlarıyla ipotek altına alan YNK ve PDK’nin gelişi güzel at koşturmaları, Kuzey Kürdistan coğrafyasında gün geçtikçe anlamsızlaşan ve anlamından uzaklaşan silahlı mücadelenin belirsizliğe oynayan rötuşları, kolektif bir mantıkla konferanslar arenasına yatırılmadığı surece bin bir kere geçmiş Lozanları anma ve hatırlamakla Kürtler hiçbir yere varamazlar.
Hüseyin Akıncı
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.