Aklın ucuna bile yolu düşen aklı başında biri, bunca dışlamaya rağmen HDP’nin neden ve niçin kapatılmadığını merak eder.
Terörün finansmanı denir, PKK’nin bir numaralı destekçisidir söylenir, ayrılıkçı ve bölücülükle suçlanır,
Devleti yıkıp viran etmekle itham edilir, binlerce insanın ölümünden sorumlu tutulur, ayrılıkçı fitnenin başı ilan edilir her sabahın seherinde!
Ama her ne hikmetse bu kadar saldırı ve suçlamaya rağmen HDP kapatılmamalıdır diye itinayla özen gösterilir. Bu vahamet kirletilmiş siyasetin çapraz ateşi mi acaba? Peki o zaman bu karşılıklı çapraz ateşi altında kalan Kürtlerin hali ne olacak?
Sağcısından solcusuna kadar, her rüzgârın ritmine göre duruş sergileyen kimler varsa, almışlar ırkçı milliyetçiliğin tokmağını HDP’nin sırtına vurmakla prim yapma derdine düştükleri halde, HDP’nin neden kapatılmadığı, ya da kapatılmamasına bu kadar özen gösterilmesine merak ediyor insan!
Gerçi HDP’nin bunca dışlanmasına rağmen “sen yine de var ol” diyenin amacını anlamak zor olmazsa gerek .Zira kendi çıkar ve çıkmazın örtüsü yapılan HDP’nin kapatılması, bahsi geçenlerin çıkarlarına değildir ondan.
Dolaisiyla kendi ve kendilerini “Türkiye bekasının bekçisiyiz” diye görenlerin HDP’yi nasıl bir örtüye dönüştürdüklerini anlatmaya mürekkep yetmez sanırım!
Bir tarafta HDP’nin varlığı Devletin öncelikli beka sorunudur diye kıyameti koparmak, bir diğer tarafıyla da kapalı kapılar arkasında HDP’nin varlığından memnun bir şekilde sırıtan bir mantık karmaşası almış başını gidiyor! Böyle olunca da, HDP’nin mevcut varlığını kendini yaşatan bir proteine dönüştürenler HDP’yi kapatıp çöpe atmayı göze alamıyorlar!
Haydi HDP’yı şamar çocuğuna dönüştürenin siyasi tercihini ve gayesini anladık ve anlıyoruz diyelim; peki ona buna kendini şamar çocuğu yaptırıp yarış tahtasına dönüştüren HDP’nin hiç mi günahı yok?
Olmaz olur mu? Öncelikle meyvesi olduğu ağacı inkâr etmesi başlı başına bir mantık karmaşasıdır. Kendisine hayat veren ağacın damarlarına göre değil de bir başkasının hayal dünyasına kendisini hapsedenlere sarılması dikkat çekicidir zaten.
Gerçeğin görünen real tarafa göre değil de, başı ucu belirsiz arguman serilerine göre kendini dizayn ettiği de meselenin bir başka boyutudur.
Velhasılkelam her ne kadar HDP’ni kendi çıkarına göre meze yapmak isteyenlerin meramını anlatmak için mürekkep yetmez diyorsak HDP’nin de gel gitlerle kendini çıkmaz sokakların handikaplarıyla sersemleştiren gidişatını anlayabilmek de çok güç!
Yani sözün kısası ben “Kürt Partisiyim” demesi, demokratik güç bileşenlerle omuz omuza yürümeye engel demek olmasa gerek.Kürtler bir kere değil, bin bir kere onlar gibi oldu. Sadece bir kere de o bahsi geçen çok demokratik bileşenler de Kürtler gibi olsa kıyamet mi kopar?
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.