Bu sabah baba dostu Hemo amcayla karşılaştım. Koluma girip “Mevlidim var Mamosta gelirsen sevinirim.” Deyince, doğal olarak mevlidin gerekçesini sordum baba dostuma. Aldığım cevap “yeminimi bozdum” olunca, merakıma yenilerek baba dostuyla sohbeti koyulaştırmaya karar verdim. “Bozulan yemine mevlit okumak Allah’ın af kapsamına girer mi amca?” demekle sohbetin kapısını araladım. Amcanın derin bir of çekmesinde bile kendi iç dünyasındaki derin duygular içinde olduğunu göstermeye yetmişti. “Biliyor musun Mamosta” ile başlayan sohbetin çok derinlere dalacağını belli ediyordu. “ Bu yerel secimde HDP'ye oy vermeyeceğime dair yemin etmiştim.
Tabii ki HDP'ye düşman olmamdan değildi bu yeminim. Niyetim ve amacım kendi oyumla HDP'yi uyarmaktı kendimce. Ama ne yazık ki oyumu kullanma zamanı daralınca, ‘beka sorunu’ ile ortalıkta uçuşan kırıcı söylemler yapmam gereken uyarıyı yaptırtmadı. Yani anlayacağın Mamosta beka sorunuyla evirdiler çevirdiler Kürt halkının varoluşunu bile sorun görmeye başladılar. Her ne kadar beka sorunun merkezine PKK ve HDP'yİ koymaya çalışılmışsa da arka cephesinde tüm Kürtlerin var olduğu belli oluyordu! Zira Güney Kürdistan halkı kendi geleceğine yönelik referandum kararı aldıklarında kocaman bir halka karşı ticari muslukları kapatmakla açlığa nasıl terk edeceklerini o günde gururlanarak söylüyorlardı.
Yani anlayacağın dünden kalan geçmişle Güney Kürdistan halkına karşı takınılan tavırla bugünde bu yerel seçimlerde ortaya konulan mantığın mayasında şu ya da bu Kürt’ten daha çok tüm Kürtlere karşı Kürt fobisi var olduğuna inanmaya başladım. Yani sözün kısası bu yerel secimle ortaya konulan beka mantığın akıntısında sadece PKK ya da HDP olduğuna inanmadım.Dolayısıyla Kürtler adına siyasi arenanın figürü olmaya çalışan HDP'ye gereken uyarı hakkımızı kullanmadık? Peki kullansaydın bir şeyler değişir miydi sence diye sorabilirsin, değişir değişmezdi sorusuna aslında cevap vermek zor, ama en azından demokratik öngörüleriyle Kürt toplumuna güven veren insanların önü açılırdı. Çünkü Kürtler arasında Kürt toplumun hakkaniyetiyle yüreği hoplayan toplumun özlemleriyle uyumlu bir damarın olduğuna hep inandım.
Belki de süregelen tüm yetmezliklere rağmen, bir gün bu damar ortaya çıkar umuduyla sessizliğe büründük hep. Benim söylediklerimi dinlerken şöyle bir soru da aklında geçiyor olabilir, haydi özlemlediğin damar ortaya çıktı diyelim. On yıların harcıyla betonlaştırıp ideolojik tuzaklarla kaleye dönüştürülen bir kalede sözünü ettiğin damar ne yapabilir diyebilirsin? Kürt toplumu rasyonal özlemleriyle uyumlu bir öngörüye sahip damarın ortaya çıkmasıyla çok şeyin değişebileceğine inanlardanım. Örneğin Ortadoğu’da yaşanan değişimlere rağmen halklar arası kardeşlik hayalın rasyonel gerçekliği bir iki yüzyılın ötesine işaret ediyor. Ve buna rağmen kendi özgünlükleriyle kendi özgürlüklerini yaşamayan Kürt toplumun geleceğı'Ortadoğu’nun özgürleşme zamanlamasına kurban eden bir ideolojik saplantıyla karşı karşıyayız.
Yani anlayacağın Mamosta elbette ki halklar özgürleşsin, Ortadoğu özgürleşsin hatta dünyanın tüm halkları özgürleşsin, ama gelgelelim yaşadığımız bu kahırlı coğrafyada, mezhepsel savaşların bitme ihtimali bile bir iki yüzyıla meydan okuyor! Dolayısıyla Kürt toplumunun evrensel olurları maya bile tutmayan ideolojik hayallere havale edilme lüksü olmamalıdır. Zira her saat başı biraz daha karmaşıklaşan bu coğrafyada Kürt toplumun çıkarlarıyla sanatlaşacak bir siyaset bulvarın açılışına büyük ihtiyaç vardır.
Velhasılıkelam Mamosta bu kahırlı coğrafya bu kadar yara bere içindeyken, kendi halkının geleceğini kendi güçlü oluşuna kurban eden kirlilikler bu kadar ayyuktayken Kürt toplumun geleceğini ideolojik keşkelere endekslemekle bir yere varılmayacağını Kürtler anlamalılar artık. Yani anlayacağın Mamosta, halk olmaktan kaynaklanan Kürtlerin ne gibi demokratik hakları varsa, keşkelerın ötesinde reel bir ifadesi olmayan ideolojik saplantılarla Kürtlerin geleceği yüzyıl ötesine öteleniyor. Zira mezhepsel savaşların ayyuka çıktığı bir asırda, çıkar savaşlarının arena meydanına dönüştüğü bir çağda, gelecek bir yüzyıl daha demokrasiyle Ortadoğu’nun buluşması mümkün görünmüyor.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.