Kürt siyasi arenasının koşulsuz bir duruşa dükkân açmasının mantık parametreleri ile izah edilmesi çok zor! Ama ortaya çıkan karmaşanın, kimin hesabına ne gibi bir canlılık getireceği alabildiğince açık olduğunu söyleyebiliriz. Türkiye’yi çözümsüzlüğe doğru sürükleyen inkâr ve ötekileştirme politikasıyla yapılacak seçimin Kürtlerin geleceğiyle ilgili hiçbir anlamı olmaz. Çünkü “ben varım ama varlığıma yönelik hakım ve hukukumla ilgili hiçbir şartım ve talebim yok” diyen bir mantıkla karşı karşıyayız. Dolayısıyla Kürt halkının geleceğine şart şerhini bile koymadan, bir başkasının sofrasına meze yapılacağını kestirmek çok zor olmasa gerek.
AKP’nin kendi inancı bağlamında yeni bir Türkiye yaratma isteminin kendine özgü dini argümanları ile geleceğine oynuyor oynamasına amenna. CHP de inandırıcılıktan uzak sol Kemalizm’in ayak oyunlarıyla Kürtlere gülücükler dağıtmasına da amenna…İYİ parti ve MHP ise, Kürtlerin inkarına sarılmakla hayat bulmaya çalışmasına da amenna, çünkü hemen herkes kendi çıkarına göre kendine yol açmanın peşinde. Peki ya Kürtler? Herkes talepleri üzerinden kendi çıkarlarına pay çıkartma savaşına girişmişken, Kürtler ise, koşulsuz, pazarlıksız dükkân senindir mantığıyla yarının belirsizliğine umutlanıyor çaresizce! Dolayısıyla “Kürt halkının geleceği ne olacak?” sorusuna gelirsek, ne olacağı ile ilgili ne olacağını kestirmek zor değil sanırım. Zira 14 mayısta yapılacak seçimde Kürtlerin geleceğiyle ilgili bir iki yumuşatıcı söylemin dışına asla taşınmaz!
Türkiye’de neyin nasıl dizayn edildiğini anlamlandırmak çok zor değil, zira politika sanatı tümüyle kirletilmiş haliyle dolaşıma çıkar hep. Dolayısıyla hiç kimse ne gibi çıkarlarla, hangi çıkar sahibine daha yakın algısı oturaklı olmuyor. Olmayınca da kimin eli kimin cebiyle haşir neşir olduğu belli olmayan bir siyasetin yetmezliği ile kalıyor. Kürtler! Kürtlere karşıt olmanın prim yaptığı bir atmosferde, kendi doğal özgünlükleriyle siyaset yapmanın gerekleriyle değil de sıtma ile ölüm tercihine takılı kalmakla kendi özüyle çelişiyor maalesef. Çünkü Kürt halkının boynuna takılan kaderine razı ol oyunun bir başka versiyonuyla, sıtma ile ölüm arası bir tercihle karşı karşıya bıraktırma oyunun algısı yerli yerine oturmuşa benziyor. Ve ne yazık ki, Kürtler adına yapılan Kürt siyasetinin mantığı, çok ciddi bir karmaşaya dönüşmediğini söylemek güç.
Hendek sendromuyla başlayan hayal kırıklıkları, varlığına sebep neyi nesi varsa inkarcılığın ağır baskıya alınmasıyla’’ Kürt halkının kendine özgü kendi gelecekleriyle hayal dünyasının özgür yaşamın sofrasına oturup bir oh çekmek istemesini elbette anlıyoruz. Bir nebze rahatlama duygusunun yarınla ne olabilirler olan gerçeğinin önüne çıktığını da anlamak mümkün. Lakin, bugünle olan biteni, yarını nasıl etkiler hesabını yapmayanları anlamak mümkün değil. Huda Parti’nin Cumhur ittifakına katılmasını lanetleyenlerin HDP’nin, koşulsuz Milet ittifakının bahçesinde gül dikmesini alkışlayan mantığı da anlamak mümkün değil. Dolayısıyla onun bunun yanlışını yerden yere vurmakla, kendi yanlışına sevdalanma mantığının bir getirisi asla olmaz. Oysa her türlü yanlışın çöplüğüne dönüşen Kürt siyasetini yerle bir etmek varken, kendi gücüyle kendini inkarcıların karanlıklar dünyasına hapsedilmesine anlam vermek güçtür.
Rasyonel gerçeğin özünü yarının belirsizliğine kurban etmek demek, varlığına gölge olan inkarcılığı yaşatmaktan ötesi değildir. Zira Kürt halkının somut gerçekliğini, şu bu iktidar değişikliğiyle soyut ve belirsiz olana kurban etmekle ne elde edileceği bilinmiyor. Yüzeyselliğin bilinmezliğine bel bağlamanın mantığıyla yol almak, Kürtlerin geleceğine yol yordam olmanın ilkesi almaz. Velhasılıkelam, başıboş ilkesizliğin kalıbına sığdırılan bir duruşun yatağında uykuya dalmanın hikâyesi devam ediyor! Vaziyet böyle olunca da Kürt toplumunun geleceği belirsizliğin mezarına gömülmüş olacak! Yani sözün kısası, ilkesizliğin manifestosuyla güncelleştirilmiş Kürtlerin geleceği, önü arkası beli olmayan bir bilinmezliğin mezar taşı olmaya adaydır.
Hüseyin Akıncı
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.