Son birkaç yıldır Sayın Erdoğan ve AKP'si, ısrarla tüm Kürtlerin içine sinmeyenleri sindirmesini hedefine koymuş görünüyor! Dolayısıyla, Kürtlerin İnkarcılığına odaklı devlet politikasına karşı oluşuyla Kürtlerin gönlünü alan mevziler son bir kaç yılın geçmişiyle, Kürtlerin içine sinmeyenleri sindirmeye dönüşen mevzilere dönüştürülüyor! Örneğin, her dönemin karanlık adamı olan Doğu Perinçek her nefes alışında Kürtlere kin ve hakaret yağdırırken, diğer benzerleri de meydan meydan dolaşıp Kürtler hakkında hakaretlerini sıralayacak, ama Türk halkıyla birlik ve beraber yaşamayı ilkesel bir duruşa dönüştüren Sayın Selahattin Demirtaş cezaevi hücrelerinde serce kuşlarıyla başbaşa kalması Kürtlerin içine nasıl sinecek ki?
İnkarcılık nasıl var olanı yok olmasına ilaç olmamışsa, sindirme çabaları da gerçeklerin yok olmasına bir katkısı olmaz. Türkiye'nin bütünlüğü için didişen Sayın Selahattin Demirtaş'ı ısrarla bütünlüğün dışına itilmenin anlamıyla Kürt halkına karşı bin bir karanlıklara batmış çıkmış Meral Şener gibi figürlerin seçim meydanlarında cirit atmasının anlamını Kürtler nasıl olurda anlar? Denilebilir ki, Selahattin Demirtaş'la HDP'nin ajandası teorikle pratik çelişmeleriyle doludur. Peki, bu coğrafyada teorikle pratik arasındaki çelişkiler sadece Sayın Selahattin Demirtaş'la HDP'ye mi mahsus? Örneğin, bin bir teorik söylemle, Türk - Kürt kardeşliğini dillendirip son bir kaç yılın yaşanmışlıklarıyla, uzayda yaşayan Kürtleri bile hedefine koyan AKP ve diğer Türk partilerin pratik yaşanmışlıklarını nereye koyacağız?
Bu talihsiz coğrafyada, her zaman yanlışın doğruya üstün çıktığını söyler dururuz. Örneğin, Türk halkıyla Devletin gelecek bekasını Kürt halkının karşıtlığına bağlatma yanlışının birlikte ve barışık yaşamın doğrusunu nasılda yanlışa kurban edildiğini hep birlikte görüyoruz! Dolayısıyla, son bir kaç yılın söylem ve pratikleriyle Türk devletinin gelecek bekasını, ırkçı ve şoven ihtirazlara havale edilmediğini kim söyleyebilir? Kürtlerle buluşup barışma özlemlerin yerine, Kürtleri sil başta inkarın hırsına emanet edilme çabaları hangi akliselim insanı korkutmuyor! Kürtlerle ilgili tüm sorunları, kin, nefret, ve hırs duygusuna emanet edilmenin tek getirisi felaketin kendisidir. Oysa ne Türk halkı ne de Kürt halkı, olabilire koşan bu felakete dayanacak takati yok.
Dolayısıyla Kürtlerin mevcut özlemlerinin özüne dokunacak siyaset kulvarı, aklıselime havale edilmedikçe, Türklerle Kürtlerin birlikte yaşama arzuları, sorunlara başını çevirmiş ırkçı beyaz Türkün felaket tomağının önüne atılacaktır. Bu can alıcı sorunlardan dolayı, biran önce Sayın Selahattin Demirtaş'ın önüne örülen demir parmaklıklar kalkmalı. Kalkmalı zira, Sayın Selahattin Demirtaş'ın artı ve eksileri hangi tartıyla tartsanız tartın, Sayın Selahattin Demirtaş'ın demokratik öngörüsüyle ortaya koyduğu demokratik duruşu daha ağırlıklı olduğu ortaya çıkar. Dolayısıyla, kim ne derse desin, yaşanmışlıklar Selahattin Demirtaş'a özeleştiri ve sorgulama gibi çok önemli bir deneyim kazandırdığı gerçeği var.
Velhasılıkelam gelin hep birlikte, özgür ağacın gölgesinin serinliğinde, kin ve nefret dolmuş beynimizle yüreğimizi serinletelim. Serinletelim ki, uzayda dahi yaşıyor olabilir Kürtlere karşı kin ve nefretin ateşini düşürelim. Gelin hep birlikte, yeraltı sığınaklarına gömdüğümüz kendimize özgü gerçekliklerimizle buluşalım. Buluşmalıyız ki, halkların özgünlüklerine göz dikenlerin gözlerine perde olalım. olalım ki gerçek kardeşliğin özgürlük tohumunu bu coğrafyada yeşertelim. Yeşertelim ki, bu buhranlı iklimde özgürlük çiçekleri Demirtaş ve Leyla Zana gibilerle boy boy yeşersin.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.