Ha Leydi Ha Berivan!

Diyelim ki dünyayı yöneten süper güçlerden biri olan bir ülkenin kraliyet ailesine gelin gitmişsiniz.

Keje Bemal

08.03.2014, Cts | 09:29

 Ha Leydi Ha Berivan!
Makaleyi Paylaş
Diyelim ki dünyayı yöneten süper güçlerden biri olan bir ülkenin kraliyet ailesine gelin gitmişsiniz. Artık bir Leydi’siniz.. Üstelik sizin Leydi olduğunuz ülkenin kralı yok kraliçesi var. Yani kadın hükümdarlığı göstermelikte olsa devam ediyor.

Derken bir gün canınız prenses olmak, birinin karısı,birinin gelini,birinin annesi değil de özgür bir kadın olmak istiyor.

Tacınızı teslim edip sahiplerine, özgür bir kadın olmanın dayanılmaz güzelliğine bırakıveriyorsunuz kendinizi. Sonunuz bütün dünyanın gözünün önünde içine istihbarat görevlisi tetikçilerin karıştığı bir töre cinayeti!

Evet evet. Yanlış duymadınız. Bence Leydi Diana’nın cinayeti, içinde bulunduğumuz uzay çağında, kendini süper güç ve ileri demokrasinin hüküm sürdüğü ülke diye dünyaya yutturan bir ülkenin töre cinayetidir!

Dolayısıyla eğer kadınsanız ister İngiltere’nin en tepesinde bir prenses olun, ister Hakkari’nin yaylalarında bir Berivan bu patriarkal otorite dünyada hüküm sürdükçe hiç biriniz güvende değilsiniz.

Yani prenseslikten Berivan ’lığa giden yol bir atımlık özgür kadınlık kadardır!

Demem o ki; şimdi yine tüm dünyada 8 Mart vesilesi ile bir günlüğüne ateşli kadın hakları savunucusu kesilmiş sisteme ve onun lafazanlarına inanmayın. Bu mesele bireylerle çözülecek mesele olmaktan çoktan çıkmış, yüz yıllar önce tamamen sistem sorunu haline dönüşmüştür.
Nasıl olmuş? Neden olmuş? Nasıl bu güne gelinmiş? Asıl tartışılması gereken bence bu sorulardır.
Kadın konusunda bu günün en temel sorunlarından biri bence yüz yıllardan süzülüp gelen kirli ve kurtlu patirarkal bellek sorunudur!

Bu bellek temizlenmediği sürece de her kadın, dünyanın neresinde olursa olsun, hangi ekonomik, eğitim, sosyal, siyasal vs. konumda olursa olsun, sadece cinsiyeti yüzünden bu belleğin vuracağı hedefler arasındadır.

Ne saraya, ne ahıra ,ne çeyiz sandıklarının arasına, ne sığınma evlerine kaçması onu bu iğrenç belleğin acımasız silahından çıkan kurşunlardan kurtarmaya yetmeyecektir!

Bir gün ,ama can alıcı, ama iflah olmaz yaralara sebebiyet verecek yerinden mutlaka vurulacaktır.
Sorun, din, devlet, ahlak, namus kurallarını oluşturan sistemin erkeğe dayalı ve erkeği kutsayan düzene inşası sorunudur.

Oturup yazarken yada konuşurken dakikalar bilemedin saatler süren bu sorunun çözülmesi maalesef yüzyıllar alacaktır!

Çünkü bu kirli bellek sadece dünün zehiri değildir, bu günü ve yarını da zehirleyecek kadar güçlü bir zehiri kuşaktan kuşağa aktarır.

Bunu yaparken de hiçbir kadının gözünün yaşına bakmaz.

Siz bakmayın ‘’töre cinayeti’’diye uyanık batılıların parmakla gösterdiği Ortadoğu coğrafyasına. Söz konusu kadın olduğunda emperyalist ülkelerin aynı halt hatta çok daha gelişkin kıyamcı olduğu düzinelerle örnekle sabittir!

Kadının işi zor vesselam! Yarını inşa etmeye çalışırken dünden gelen bu günün kirli belleğine de asla sızdırmayacak bir set vurmak zorunda.

Patriarkal sistemin gücü karşısında ‘’korucu’’laştırılmış milyarlarca kadına baktığınızda(leydi Di başta olmak üzere) bu inşayı düşünürken ürkmemek elde değil.

Ama yüzünüzü dünyadaki her kadının sadece cinsiyeti yüzünden ortak saldırıya uğradığı gerçeği üzerine çevirdiğinizde de eğer birlikte hareket edebilirlerse olanaksız olmadığı ihtimali de yabana atılır bir ihtimal değil..

Görünen o ki kadını kurtaracak olan yine kadının ta kendisidir.

Tek yapması gereken hedefin kendisi değil cinsiyeti olduğunu kavramasıdır kanımca. Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
8149 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:06:50:08
x