Yaklaşık yarım yüz yıllık siyasi yaşamımda diyebilirim ki en çok duyduğum şey, Kürd siyasi yapılarının birlik çağrılarıdır. Ancak her ne hikmetse bu birlik çağrılarının sonucunda ortaya çıkan birliklerin ömrü ya altı ay ya da bir yıldan fazla sürmüyor veya tüm birlik çağrıları hayata geçmeyerek havada kalıyor. Dolayısıyla bu konu üzerinde fazlaca düşünüp zaman harcama ihtiyacını duydum, yaptığım araştırmalar sonucunda edindiğim kanaat ya birlik çağrısı yapan çevrelerin samimi olmadığı veya birliğin hangi zeminde gerçekleşebileceği konusunda ilgili tarafların oldukça yetersiz kaldıklarıdır.
Aslında hem Kürd halkı adına siyaset yapan çevreler hem de Kürd halkının kendisi devasa Kürd ulusal sorununun çözümünün ancak ve ancak Kürd siyasi çevrelerinin birlikteliği ve omuz omuza mücadelesi sonucunda başarıya ulaşabileceğinin farkında olduklarıdır. Elbette ki birlikteliğin nasıl bir enerji ve dolayısıyla bir gücü ortaya çıkarabileceğini bilmesi gerekenlerin Kürd ulusal mücadelesi adına siyaset sahnesine çıkan kadrolara ait olduğunu ve bu vesileyle çilekeş Kürd halkının herhangi bir suçu ve kabahati olmadığının bilince çıkarılması gerekmektedir.
Bütün bu gerçekliklere rağmen geldiğimiz bu kritik aşamada, özellikle Kuzey Kürdistan özelinde başta samimi Kürd çevreleri olmak üzere, bir bütünen Kürd halkının birlik hayalleri gerçekleşmemişse burada bedel ödeyen halkımızı suçlamamız ya da eksikliğin onlardan kaynaklı olduğunu söylememiz mümkün değildir. Şayet bir eksiklik varsa, bunun birebir muhatabı Kürd siyasi kişileri ve örgütleridir. Konuya bu çerçevede analitik bir biçimde baktığımızda ya Kürd ulusal mücadelesi adına siyaset sahnesine çıkanlar bütün yetersizliklerine ve yetmezliklerine rağmen kişisel ailesel veya örgütsel çıkarları adına siyasi arenada at oynatmakta yada halkımızın hissetmeyeceği biçimde, Kürdistan işgalcisi kesimlerle zımni ve kirli işbirlikleri içerisinde olduklarıdır.
Aksi taktir de bir çoğu yaklaşık otuz – kırk yıllık siyasi geleneklere ve tecrübelere sahip insan potansiyeline sahip olanların yanılgı üstüne yanılgı yaşamaları mümkün değildir.
Buradan asıl konumuza dönecek olursak;
T.C. Derin devletinin özellikle Kürd ulusal mücadelesinin önünü kesmek üzere geliştirdiği 12 Eylül faşist darbesinden sonra, Kürd ulusal mücadelesini yeniden toparlayabilmek üzere birçok çevre ve şahsiyetin tüm uğraşı ve çabalarına rağmen Kürd halkının sorunlarına doğru ve güçlü temsil adına bir örgütlenme ne yazık ki başarılamadı. Bütün bu başarısızlıklara rağmen, bu konuda çalışma yapan mesai harcayan emek verip bedel ödeyen herkesin Kürdler açısından samimi ve değerli insanlar olduklarının hakkını vermek gerekiyor. Ancak herhangi bir davayı sahiplenip başarıya taşıyabilmenin de kendine göre olmazsa olmaz koşullarının olduğu bu işlere talip kişiler tarafından bilinmesi gereken önemli bir konudur.
Dolayısıyla yeteri kadar donanımlı ve yetkin kadrolara, önemli bir ekonomik birikime, sağlam ve inandırıcı bir programa ve düşmanlarını alt edebilecek kadar inanç ve kararlılığa ve potansiyele sahip değilseniz uğruna yola çıktığınız ideal ve iddialarınızı başarıya taşıma şansınızda yok demektir.
Ayrıca da uluslararası sağlam ilişkiler ve kendi halkınızla kurduğunuz diyaloglarda oldukça belirleyici bir rol taşımaktadır. Böylesi ilişkiler için son derece deneyimli ve fedakâr kadrolara sahip olmanız büyük bir öneme sahiptir. Bu anlamda inandırıcı ve güven verebilen bir yapının ortaya çıkarılması, bazen on yılları göze alarak bıkmadan bezmeden büyük bir sabırla çalışmayı gerektiren önemli bir konudur. Örnek olsun diye söylüyorum, birkaç iyi niyetli dost insanın bir araya gelerek ve büyük bir sabırsızlıkla ortaya çıkarılan çabalarının günümüz dünyasında hele de Kürd ulusal sorunu gibi büyük bir davayı başarıyla omuzlayıp temsil edebilmesi asla mümkün değildir.
Ortaya koyduğumuz programımızı albenisi yüksek cümlelerle donatmak yada herkesin kulağına hoş gelecek büyük ve süslü laflarla ifade etmek, akıl ve sabırla başarıya gitmesi mümkün olan yolun kısa bir dönem sonra tıkayıcı bir özelliğe sebep olabileceği mutlaka düşünülmelidir. Siyasal mücadelede işte partimizi kurduk, tabelasını astık iddialı ve güzel sözlerde söylüyoruz, O zaman herkesler ne duruyor çağrılarıyla sonuca gidilebilecek kadar basit düşünülmemelidir. Bunun tam aksine saygın kararlı cesur ve yetkin kadroların, Kürdistan’ın mezra köy kasaba ve mahallelerine inerek ve bizzat halkın kendisiyle birebir temas kurmak suretiyle, uzun bir dönemi kapsayan saha çalışması başarının önünü açacak olmazsa olmaz yöntem olarak düşünülmelidir.
Geldiğimiz noktada büyüyüp gelişememekten şikâyetçi olan parti ve örgütlerin yaptıkları aslında halka rağmen halk adına siyaset yapmaktan öteye bir tanımlamayla ancak izah edilebilinir.
Kısacası, birlik çağrılarının esasına inecek olursak teşbihte hata olmaz, Ramazan ayında varlıklı insanların birbirlerini iftar yemeğine davet etmesinden öteye bir anlam taşımamaktadır.
Oysa yapılması gereken, Kürd halkı adına siyaset sahnesine çıkanların birbirlerini davet etmesine ya da birbirlerine çağrı göndermesine gerek yoktur. Yapılması gereken tüm çevrelerin şahsi ailevi ve örgütsel çıkar ve ikbal kaygılarını bir tarafa bırakarak, uğruna mücadele edecekleri Kürd halkına birlikte gitmeleridir.
Geldiğimiz bu aşamada halkımız yaşadıkları acılı deneyimlerden sonra, inanın ki bizlerden daha fazla deneyim sahibi bilinçli ve yine bizlerden çok daha fazla kendi davasına bağlı ve samimidir. Bu anlamda geçmiş sol üsttenci bakışla bu halkı o kadar da küçük görmek aslında onları hiçte hak etmedikleri ölçülerde rencide etmektedir.
Sonuç olarak Kürd ulusal meselesi günümüz dünyasında, özellikle de Orta Doğu da en önemli ve oldukça da zor bir sorundur. Bundan dolayıdır ki kendi kasabasında yada köyünde ciddi bir saygınlık yaratamamış, bu anlamda yüzlerce insanı arkasından yürütecek güveni verememiş kişilerin ve ayrıca da hayatın birçok alanında başarısızlıklarıyla bilinen insanların birlik çağrıları ne Kürd halkı tarafından ne de Kürdistani bir mücadeleyi esas almış siyasi çevre ve şahsiyetler tarafından ciddiye alınır bir tarafı olmayacaktır. Ama her şeye rağmen Kürd ulusal mücadelesinin başarıya ulaşması ve mazlum Kürd halkının acılarının sonlanmasının tek reçetesinin de birlikten geçtiğini herkesin kendi cephesinde bilmesi gereken bir konu olduğunu bilince çıkarmak gerekiyor.
Saygılarımla
M. Hüseyin TAYSUN
09/09/2017 -Ä°stanbul
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.