Washington önceliklerini yeniden mi düzenliyor? Yeni askeri doktrin mi?

ABD Başkanı Donald Trump’ın Savunma Bakanlığı’nın adını yeniden “Savaş Bakanlığı”na çevirmesi, askeri doktrinde köklü bir zihniyet değişiminin işareti olarak görülüyor. Virginia’daki üst düzey askeri toplantıdan Avrupa’daki endişelere kadar uzanan gelişmeler, Washington’un artık önceliklerini müttefikleri pahasına yeniden tanımlayıp tanımlamadığı ve yeni bir askeri doktrin mi oluşturduğu sorusunu gündeme getirdi.

6 Ekim 2025 - 09:35
6 Ekim 2025 - 09:35
 0
Washington önceliklerini yeniden mi düzenliyor? Yeni askeri doktrin mi?

ABD Başkanı Donald Trump, yaklaşık bir ay önce imzaladığı kararnameyle Savunma Bakanlığı’nın adını yeniden “Savaş Bakanlığı” olarak değiştirdi. Böylece bakanlık, II. Dünya Savaşı sonrasından bu yana ilk kez eski ismine döndü.

Trump bu adımı, bakanlığın “benzersiz gücünü” yansıtmak amacıyla attığını açıklarken, “Savunma kelimesi saldırgan ve caydırıcı bir anlam taşımıyor,” ifadesini kullanmıştı. Ancak değişiklik henüz Kongre tarafından resmen onaylanmadı.

ABD’de yaklaşık iki milyonu aşkın asker ve personeli bulunan ordu, dünyanın en büyük askeri gücü olmasına rağmen, Trump yönetimi altında yeni bir kimlik arayışına girmiş durumda. Başkan, Washington’da düzenlenen 250. kuruluş yılı töreninde büyük bir askeri geçit töreni yapılması talimatını da vermişti.

“Virginia Zirvesi”: Yeni askeri doktrin mi?

Eylül sonunda Virginia’daki Quantico Deniz Piyadeleri Üssü’nde düzenlenen gizli toplantıya dünya genelindeki yaklaşık 800 üst düzey ABD subayı çağrıldı. Toplantıda Savaş Bakanı Pete Hegseth, çok sayıda generalin görevden alınmasını “ordunun yorgun kültürünü değiştirme” girişimi olarak savundu.

Trump ise burada yaptığı bir saatlik konuşmada, “ABD şehirlerinin ordu için eğitim alanı olarak kullanılabileceğini” söyledi. Başkan, göçmenlerin ülkeye “içeriden bir istila” yürüttüğünü belirterek, askerin iç güvenlikte aktif görev alabileceğinin sinyallerini verdi.

Bu açıklamalar, ABD’nin geleneksel savunma doktrininden iç tehdit öncelikli bir “savaş doktrinine” yöneldiği yorumlarını beraberinde getirdi.

Yeni stratejik yönelim: Öncelikler değişiyor mu?

Trump’ın bu politikası, ABD’nin küresel askeri varlığında bir küçülme mi yaşanacak sorusunu da gündeme getirdi.

National Interest dergisine göre Washington, Avrupa, Orta Doğu, Afrika ve Hint-Pasifik bölgelerindeki önceliğini azaltarak Batı Yarımküre’deki savunmaya ağırlık vermeye hazırlanıyor.

Hudson Enstitüsü’nden Richard Weitz, toplantının “tek seferlik bir olay” olduğunu belirterek, Trump’ın açıklamalarının “Rusya’yı caydırmaya yönelik güçlü bir iç mesaj” olduğunu söyledi. Ancak bazı generaller, bu yönelimin Çin karşısında hazırlıkları zayıflatabileceği uyarısında bulundu.

Mısır ordusundan emekli General Yasir Haşim ise, ABD’nin küresel askeri rolünde köklü bir azalma beklemediğini, ancak “iç güvenliğe ve disipline daha fazla vurgu yapıldığını” söyledi.

Avrupa’da endişe büyüyor

Trump yönetiminin bu yaklaşımı, özellikle Avrupa’da tedirginlik yaratıyor.

NATO uzmanı Hüseyin el-Va’ili, Avrupa başkentlerinde “ABD’ye tam bağımlılığın sürdürülebilirliği” üzerine artan tartışmalara dikkat çekti.

Danimarka’da yapılan olağanüstü Avrupa zirvesinde, Rusya’nın insansız hava araçlarının Avrupa hava sahasını ihlali konusu NATO’dan bağımsız ele alındı. El-Va’ili’ye göre bu durum, “Avrupa’nın güvenlikte artık kendi kimliğini inşa etme arayışına girdiğini” gösteriyor.

Trump yönetimi, müttefiklerine savunma harcamalarını GSYİH’nin %5’ine çıkarma çağrısı yaparken, Almanya ve Fransa kendi savunma sanayilerini güçlendirme sürecini hızlandırdı.

Afrika ve Asya’da sessiz rekabet

ABD’nin Afrika’daki askeri varlığı (AFRICOM) yeniden dikkat çekiyor.

General Haşim’e göre, “Fransa’nın çekildiği bölgelerde Rusya nüfuz kazanmaya çalışsa da, Washington temkinli bir bekleme politikası izliyor.”

Öte yandan Çin’le rekabet konusunda Weitz, “Trump savaş istemiyor, ama gerekirse kazanmak istiyor,” diyerek yeni dönemin özetini yaptı.

Güç gösterisinden stratejik yeniden yapılanmaya

Trump yönetiminin “Savaş Bakanlığı” kararı, ABD’nin dışa dönük savunma anlayışından içe dönük güç konsolidasyonuna geçtiğini simgeliyor.

Ancak analistlere göre, bu yaklaşım kısa vadede iç politikada etkili görünse de, uzun vadede ABD’nin küresel ittifak ağında kırılmalara yol açabilir.

Washington’un yeni askeri vizyonu, artık yalnızca dış düşmanlara değil, “içeriden gelen tehditlere” de odaklanan bir 21. yüzyıl savaş stratejisi olarak şekilleniyor.

 

Bu haber toplam 465 kişi tarafından görüldü.
Son güncellenme: 11:37:15