Kürdlerin, kendi yaşadıkları topraklarda bir statü sahibi olmak üzere uzun yıllardan beri ve büyük bedeller ödeyerek Güney Kürdistan’da elde ettikleri bir takım kazanımlardan sonra Kürd kazanımlarına tahammül etmeyen bazı güçlerin, IŞİD denilen vahşi örgütü Kürdistan’a yönlendirerek Kürdistan bölgesel yönetimini hem cephelerde ciddi bir biçimde zorlamış hem de Kürdistan ekonomisine önemli darbeler vurulmasına sebep olmuştu.
Kürdistan yönetimi, bütün olumsuzluklara ve imkansızlıklara rağmen koalisyon güçlerinin de desteğini alarak IŞİD barbarlarına, kahraman peşmergeler vasıtasıyla tüm cephelerde unutulmaz bir yenilgiyi yaşatarak bahsi geçen mücadeleden galip çıkmasını bilmiştir. Aynı dönemde, tartışmalı bölgeler olarak bilinen ve Irak merkezi güçlerinin boşalttığı alanlar, Kürdistan bölgesel yönetiminin denetimine sokulmuştur.
Ancak bahsi geçen bu mücadele süreçlerinde, YNK, Goran ve Komala’nın ikircikli davranışları ve aynı dönem içerisinde İran molla rejimi ile kurdukları sıkı ilişkiler sonucunda ortaya koydukları provokatif hareketler bir taraftan Kürdistan parlamentosunu işlevsiz hale getirirken diğer taraftan Dünya devletlerine Kürdlerin kendi aralarında birlik olamadıkları görüntüsünü vermiştir. Bununla da yetinmeyen YNK’nin içerisindeki bir klik, Goran ve Komala, İran devletinden aldıkları talimatlar doğrultusunda önemli bir silahlı güce sahip olan PKK hareketini Şengal’de ve bazı diğer kasabalarda Kürdistan bölgesel yönetiminin otoritesini sarsmak üzere devreye sokmuşlardır.
Bütün bunlar, Kürd halkı arasındaki birliğin oluşmasına büyük zararlar verirken diğer taraftan Kürdlere yardımcı olacak dost güçler arasında ciddi kaygılara ve güvensizliklere sebep olmuştur. Bu gelişmeler, bir taraftan Kürdistan parlamentosunun verimli çalışmasını engellerken diğer taraftan Kürdistan’da tek merkezden yönetilebilecek modern bir ordu yapılaşmasına da önemli oranda engel olmuştur.
Birtakım YNK’lilerin, Goran ve Komala’nın, Mesud Barzani önderliğindeki başarıyı hazmedememesi ve PKK hareketinin Kürdistan’ın devletleşmesine cepheden karşı olması, Kürdistan işgalcisi devletlerin işine yaradığı gibi Acem mollalarının da Şii hilaline engel gördükleri Kürdistan bölgesel yönetiminin başarılarını engellemek üzere yukarıda bahsi geçen örgütlere büyük destekler sunarak Kürdistan’ın içini karıştırmaya yönelik ve Kürdleri birbiriyle savaştırmak üzere oldukça sinsi çalışmalar yaptığı bilinmektedir. Nitekim, İran mollalarının uzun süre üzerine çalıştığı bu proje, bahsi geçen örgütlerinde yardımları alınarak Kerkük’te büyük bir ihanet projesi olarak hayata geçirilmiştir.
Bütün bunlarla da yetinmeyen İran mollaları, son günlerde başta Süleymaniye olmak üzere Halepçe ve benzeri yerlerde (Goran, Komala ve bir kısım YNK’lilerin etkili olduğu alanlarda) muazzam bir kışkırtma hareketi başlatarak Kürdlerin kendi aralarında çatışma zeminini yaratıp mevcut Kürdistan bölgesel yönetiminin otoritesini sarsmaya yönelik düşmanca faaliyetleri yönetmektedirler.
Kürdistan bölgesel yönetiminin Kerkük’te uğradığı ihanetin yaralarını sarmaya yönelik önemli çalışmalar yaptığı bu dönemde, İran mollalarından aldıkları talimatlar doğrultusunda YNK, Goran, PKK ve Komala’nın, Kürd düşmanlarının geliştirdiği sinsi ve kalleşçe projelere sadece Mesud Barzani ve KDP’ye düşmanlık temelinde alet olmaları Kürd yurtseverliğiyle bağdaşmayacağı gibi mazlum Kürd halkı tarafından da asla kabullenilmeyecek bir durumdur.
Özellikle son dönemdeki gelişmeler, Kürd ulusal mücadelesi açısından oldukça kaygı verici bir durum arz etmektedir. Kürdler, kendi özgürlüklerini kazanabilmek ve düşmanlarına direnebilmek adına tarih boyunca büyük bedeller ödediler ve bu normal bir durumdur ancak Kürdlerin kendi aralarında çatışması bütün Kürdlere kaybettirirken asla onarılmayacak yaralar açmaktadır. Bu anlamda, mevcut gidişatın Kürdler arası çatışmaya dönüşmesi riski oldukça büyük görünmektedir. Böylesi bir talihsiz durumun yaşanmaması ve bütün Kürdlerin kaybetmemesi için herkesin ciddi bir sorumluluk çerçevesinde mevcut gidişata müdahil olması gerekmektedir.
Aksi durum, başta Kürdistan sömürgecisi devletler olmak üzere tüm düşmanlarımızı sevindireceği gibi tarihin bize büyük fırsat olarak sunduğu bu elverişli sürecinde heba olmasına neden olacaktır. Sonuç olarak, her vicdan sahibi Kürdün, olaylara birlikte kazanacağımız ya da birlikte kaybedeceğimiz dönem olarak bakması gerekiyor. Şayet sorumluluk çerçevesinde ve birlikte davranmazsak bugün Güney Kürdistan’da yaşanan olumsuzluklar unutulmasın ki yarın diğer Kürdistan parçalarında da yaşanacaktır.
Saygılarımla
M. Hüseyin Taysun
19.12.2017 / İstanbul
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.