Emperyalist devletler kendi ülkelerinin o dönemdeki çıkarlarını düşünerek Kürdistan coğrafyasını dört ayrı parçaya bölerek bölgedeki dört sömürgeci devletin egemenliği altına soktular. Bahsini ettiğimiz bu talihsiz olayın bir asır önce gerçekleştiğini ve Kürd halkına böylesi bir haksızlığın neden reva görüldüğünü siyasetle ilgili ve Ortadoğu gerçekliğini bilen hemen herkes bilmektedir.
Ancak bu parçalanmışlığın sebebinin o süreçte Kürdlerin kendi arasındaki var olan sorunlarını çözememiş ve yine kendi aralarındaki milli birliklerini sağlayamamış dolayısıyla bu nedenle emperyalist devletlere güven vermemiş olmaları temel sebeplerden birisi olarak görülmelidir. Aradan bir asır geçmiş ve büyük acılar yaşanmış olmasına rağmen geldiğimiz bu aşamada Kürdlerin henüz kendi aralarında arzu edilen birliği sağlayamamış ve öyle görülüyor ki tarihten de bunca acıya ve sancıya rağmen yeteri kadar ders çıkaramamışlardır.
Her devletin kendi çıkarlarını öncelediği günümüzde de durum eskisinden farklı değildir. Aktörler değişse de her devletin kendi halkının çıkarlarını ve geleceğini düşünerek farklı bir tutum takınmayacaktır. Dolayısıyla günümüzde de olaylar kazan kazan mantığına dayandığı için Kürd halkı da kendi milli ve insani haklarına kavuşabilmeleri için kendi aralarındaki yapay ve basit çıkarlara dayalı ilişkilerinden en kısa zamanda sıyrılarak milli ve güçlü bir reflekse sahip olmak için seferberlik ve kardeşlik ruhuyla örgütlenerek topyekûn bir mücadeleyi başlatıp dünyaya hâkim olan güçlerin dikkatini çekmelidirler.
Böylesi bir mücadeleyi başlatmak için şartlar son derece elverişlidir.
Dolayısıyla geçmişe takılmadan ama geçmişten ciddi dersler çıkararak Kürd halkının özgürlük ve bağımsızlık mücadelesini doğru bir çizgide yürütmenin ve bu onurlu mücadeleyi başarıyla sonuçlandırmanın koşulları mutlaka bulunmalı ve bu konuda akıllıca bir strateji belirlenerek Kürd halkı mevcut kölelik ve insan onuruna yakışmayan durumdan çıkarılmalıdır. Bugüne kadar istenilen sonuçlar alınamamışsa bundan sonra da olmayacak diye bir kaide yoktur.
Kürdistan’ın dört parçasında birbirinin alanlarında inisiyatif peşinde koşmadan ancak birbiriyle kardeşlik temelinde muazzam bir dayanışma mantığıyla birlikte mücadele edilmelidir. Bunun için Kürdistan’ın her bir parçasında olağanüstü avantajlar mevcuttur. Örneğin, Güney Kürdistan’daki federal yapı uluslararası diplomaside büyük bir rol oynayabilir. Ayrıca ellerindeki petrol ve farklı enstrümanlar diğer parçalardaki mücadelenin yararına kullanılabilir. Kuzey parçasındaki entelektüel birikim ve var olan ekonomik ve akademik birikimler örgütlenmek için gerekli kurumların oluşturulması uğruna seferber edilebilir. Yine ayrıca Güneybatı ve Rojhılat Kürdlerinden oluşan peşmerge ve gerilla güçlerinin yeri ve zamanı geldiğinde Kürdlerin güvenliğini sağlamak üzere görevlendirilmesi mümkündür. Elbette ki bütün bunları hayata geçirmek zor ve zahmetli ama mümkün olan böylesi milli birliktelik anlayışını gerçekleştirmek büyük emek, fedakârlık ve gönüllü ve kolektif bir dayanışmayla mümkündür. Daha da önemlisi coğrafya aşkı, kimlik aşkı ve millet aşkıyla donanmış kadrolarla bunlar yapıla bilinir.
Bir kısım inançsız sözde devrimciler için bu düşüncelerimiz birer ütopya ya da hayal ürünü gibi görülebilir. Ancak biz de diyoruz ki hayalleri büyük olmayanların ve inancı kıt olanların mazlum bir milleti ve gerçekleri hayata geçirmesi mümkün değildir. Haksızlığa uğramış milletlerin kurtuluşu ancak cesur, akıllı ve fedakâr kadroların mücadelesiyle olmuştur. Bu anlamda bizler Kürdistan halkının bağrından cesur, yürekli ve fedakâr evlatların çıkacağına ve Kürd halkının sonsuza kadar tüm milli ve insani haklarından sonsuza kadar yoksun yaşamasına gönlünün razı olmayacağına inanmaktayız.
Geçmişte büyüklerimiz bu uğurda canlarını feda ettiler. Bizler o büyük şehadetlere ve verilen emeklere kayıtsız kalamayız. Daha da önemlisi çocuklarımızın, torunlarımızın vatansız kimliksiz ve onursuz yaşamalarını içimize sindiremiyorsak bu çok tılsımlı birliğimizi her şeye rağmen başarmak zorundayız. Kürd halkının bireyleri ticarette, akademide, sanatta ve birçok alanda büyük başarılara imza atmış iseler Kürd halkının kurtuluşunu ve özgürlüğünü sağlamak için siyasi mücadelede de zoru başarmak zorundadırlar. Ve yine Kürdler siyasi mücadelede aralarına sızdırmış korkak, çıkarcı, hain ve provokatörleri deşifre ederek en kısa zamanda bu parazitlerden kurtarmalıdırlar. Bütün bunları gerçekleştirmek için var olan ehil, cesur, yurtsever kadroları toparlamak gerekiyor. Bahsi geçen kadrolara ulaşmak için Kürdistan’ı karış karış dolaşmalı ve kendi içine kapanmış küskün insanlarımızı ikna ederek onları mutlaka mücadele saflarına yeniden katmak için çalışılmalıdır. Dolayısıyla özgürlüğüne susamış ve bağımsız bir vatan özlemi çeken Kürd halkı güvenilir kadroları doğru ve şiddetten uzak izlenecek akıl dolu bir mücadeleden asla geri durmayarak gerekli özveride bulunarak desteklerini esirgemeyeceklerinden emin olunmalıdır.
Madem Kürdistan bizim ve Kürdistan’ın yeraltı ve yerüstü zenginlikleri harekete geçirildiğinde ve her bir Kürd’ü mutlu ve huzurlu kılacak yeterlilikte ise kendi aramızdaki komplekslerimizden kaynaklı ayrılıklarımız neden? Her bir Kürd siyasetinin sömürgecilerin herhangi birisiyle dostluk kurarak diğer üç sömürgeci ülkeyle düşman olması doğru ve onaylanır bir yaklaşım değildir. Doğru olan Kürdlerin kendi içinde birlikteliğini sağlam bir biçimde yaratarak sömürgeci devletlerin tamamını işgalci ve haksız olarak görmeleri ve onlara karşı ödünsüz bir mücadele yürütmeleridir.
60 milyonluk Kürd halkının bahsi geçen projelerin tamamını başarıyla uygulayabilecek ekonomisiyle gelişmiş insan kaynağına fedakârlıklarıyla ünlü bir halka ve modern bir orduyu inşa edebilecek Peşmerge ve gerillaya sahiptir. Yeter ki her bir kadromuz kendi alanında aşkla, inançla ve azimle çalışsın. Böylesi bir kolektif ruh mutlaka ve geciktirilmeden başlatılarak sömürgeleştirilmiş Kürdistan’ı işgalden ve köleleştirilmiş halkımızı da acı, zulüm ve her türden haksızlıklardan kurtarabilir.
Bu arada parayı, serveti, lüksü kendi halkının özgürlük, refah ve bağımsızlığına tercih edenler ve dolayısıyla böylesi onurlu bir mücadeleye sırt çevirecek birileri olursa onlara da söyleyeceğimiz son söz: Canınız cehenneme.
M. Hüseyin Taysun
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.