Devleti Reddetmenin Ağır Bedeli

Tüm eylemleriniz uluslararası literatürde rahatlıkla \'Terörizm\' olarak anılır. PKK-KCK yönetimi devletsiz olmanın ne demek olduğunu idrak ediyor mu bilemem ama Kürd ulusu bu eksikliğin bedelini katliam ve ağır bir Travma yaşayarak veriyor.

Memalan

14.02.2016, Paz | 20:04

Devleti Reddetmenin Ağır Bedeli
Makaleyi Paylaş

Hem PKK-KCK hemde PYD tabiri caiz ise “ektiklerini biçiyorlar” Özyönetimi DBP’nin elinde olan ve pilot bölge olarak seçilen birkaç ilçe ve kasabada Hendek açıp önce “demokratik özerklik”, sonra İmralı’dan (MIT) gelen talimat doğrultusunda çark edip herhalde isim bulamadıklarından mecburen zaten yasal-fiili olarak var olan “Özyönetim” ilan edip hendek kazma politikası Türk devletine yeni bir Soykırım denemesini (Varto, Cizre, Sur, Silopi, sırada Nusaybin, idil…) yaptırma fırsatı doğurdu. Hemde Türklere Siyasi-Politik-Diplomatik-Uluslararası ceza muafiyeti sağlayan, “terör” saldırılarını bertaraf etme gerekçesinin arkasına sığınma ve haklılığı kazandırarak.

Çünkü O uluslararası statüsü olan bir DEVLET’tir. Sizin tüm eylemleriniz uluslararası literatürde rahatlıkla “Terörizm ” olarak anılır. PKK-KCK yönetimi devletsiz olmanın ne demek olduğunu idrak ediyor mu bilemem ama Kürd ulusu bu eksikliğin bedelini katliam ve ağır bir Travma yaşayarak veriyor.

Öyleki Cizre ve Sur da devletin yaptığı barbarlığı, açık katliamları AIHM’e taşıyan Kürdlerin talepleri “yeterli gerekçe oluşmadığından” (!) red edildi. Bu ilce ve kasabalarımızda yüzlerce ölü ve yaralı, on binlerce Ev, işyeri, Binanın yerle bir edilmesi, yüzbinlere varan insanın göç ettirilmesi görmezden gelindi ve Türk devletinin (Piruz) zaferiyle sessizliğe büründü. Biz sivil Kürdlere de bunun travmasını yaşamak kaldı.

Şimdi ayni filmin ayni sahneleri Rojava-Bati Kürdistan için devrede.

PYD, Batı Kürdistan’ı (Kurdistana Rojava) kantonlara bölmenin ağır bedelini ödüyor. Hele birde Kobanê ile Efrin arasına kendi eliyle yerleştirdiği o lanetli RUH Eşme Ruhunun laneti PYD’nin yakasına yapışmış habire cehennem ateşine çekmeye çalışıyor. Dünden beri Türk devleti kudurmuşçasına YPG mevzilerini Obüs Toplarıyla vuruyor. Rusya karşısında Fare durumunda olan ve korkudan tek bir uçağını “sınır”da uçuramayan korkak ve ezik Türkiye, DEVLETSIZ mazlum Kürdün karşısında “Aslan”ı oynuyor.

Düne kadar Türkiye’nin Rojava Kürdistanı’nda ki hedefi PYD’yi İmralı vasıtasıyla basamak yapıp fırsattan istifade bir parça kopartıp 2. Bir Kıbrıs yaratabilmekti. Gözüne kestirdiği bölgede Kobanê Efrin arası Cerablus bölgesiydi. Hayalide Kobanê’den Efrine kadar olan bölgeyi Antakya ile birleştirmekti. Daha önceki makalelerimde de yazdığım bu planda ısrarcı olan Türklerin bu planları tutmadı, diş konjonktür buna izin vermedi. YPG’nin Türk devletinin tecavüzcü çetesi IŞİD karşısında üstünlük sağlaması, Kobanê Efrin arasındaki Cerablus bölgesini Rusya ve Esad’ın destek ve izniyle(!) günden güne çetelerden temizlemesi karşısında Türkleri Rojava Kürdistanı’nda Kürdlerin söz sahibi olabilme korkusu sardı.

Türklerin derdi Esad’ın gitmesinden daha çok Kürdlerin bir statüye kavuşması korkusudur. ABD-Batı ve Rusya’nında Rojava Kürdistanı’nda Kürdlerin devlet statüsü elde etmesini istemediklerinden emin olan Türkiye Devlet olmanın avantajlarını da sonuna kadar kullanarak örneğin bugüne kadar tek bir saldırı yapılmamış olmasına rağmen “bana karşıdan saldırı yapıldı!” “Angajman” kurallarını uyguluyorum bahanesine sığınıp dünden beri Top atışı yapmaktadır. Bu bahaneyle uzaktan bile olsa daha da saldırılarına devam edecektir.

PYD ne yapmalı? nasıl yapmalı? sorusuna cevap ararken İttifak ettiği ABD ve Batı ile Rusya-Esad rejimi ikilisine (sırtını dönmeden !) yüz yüze durarak desteklerini almaya devam etmelidir. Ama ulusal taleplerini sürekli ve ısrarla masada tutmalıdır. En azından Kürdistan için federal bir statüde milim geri adim atmadan ısrarcı olmalıdır.

Çünkü; hem ABD-Batı, hem de Rusya ve Esad, PYD’ye satranç oyunundaki PIYON rolü biçmişlerdir. PYD-YPG’yi tecavüzcü katiller sürüsü IŞİD ve diğer El Kaideci El Nusra, Ahrar u şam,… gibi terörist çetelere karşı kullanmak amacı dışında bir rol biçmiyorlar.

Bu tespit BM Cenevre görüşmelerinde PYD’nin görüşmelere katılan taraflar içine alınmaması ile yeterince deşifre oldu.

Daha açık söylemek gerekirse; ABD’nin PYD-YPG’yi terör örgütü olarak görmüyoruz açıklamaları “Stratejik ittifak” değil taktik ittifak olarak görülmelidir.

Rusya’nın PYD-YPG’yi partner olarak görüp silah desteği sunup, Rusya –Moskova’da temsilcilik açtırması yine ayni şekilde Stratejik değil, Türkiye’ye karşı yapılmış Taktik bir hamledir. Yarın işine gelmediği gün yada PYD’ye ihtiyaç duymadığı gün bu temsilciliğin iflas etmiş bir bakkal dükkânı gibi kapısına kilit vurulacağını PYD bilmelidir.

Esad’ın gecen gün “yemin ederim ki gücümüzü toparlayınca kaybettiğimiz toprakların tümünü geri alacağız!” şeklinde ifade ettiği sözlerin Rojava Kürdistanı içinde söylendiğini PYD unutmamalıdır.

Salih Müslim hala diplomatik üslupla cevap verme yetisine sahip değil. Türkiye’nin YPG mevzilerine saldırısına yönelik Türkiye başbakanına verdiği “ Türkiye Suriye’nin içişlerine karışamaz! ” cevabı Esad’ın cevabının adeta bir tekrarı olduğu gibi tutarlı bir tepkide değildi. Esad’ın yada düne kadar sığınmaya çalıştığınız Türkiye’nin gölgesine sığındığınız an baştan kaybetmişsiniz demektir. Gücünüzü sadece ve sadece Ulusunuzdan, diğer parçalardaki kardeşlerinizden alabileceğinizi unutmayın..

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
8722 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:09:28:22
x