Cemil Bayık, Die Zeit adlı Alman Gazetesine yaptığı röportajında “ÖSO (özgür suriye ordusu) icinde Türk Özel Kuvvetlerinden unsurlar var ve bize karşı gayri nizami (resmi) olarak savaşıyorlar” diye bir itirafta bulundu.
Hatırlatmakta yarar var; Şengal işgalinde “PDK-Peşmerge korkak, kaçtı“ olarak gösterilip, HPG’li Gerilla “Kurtarıcı-kahraman” gösterilmeye, özellikle kuzeyliler bu şekilde Manipüle edilmeye çalışılmıştı, savaşın en kritik döneminde BATI’lı devletlere bizzat PKK’nin en üst yöneticisi Cemil Bayik, çağrı yapmış PDK’ye silah yardımı yapmayın demişti. Yetmemiş 3-5 kadın müridi Alman Parlamentosuna gönderip “silah yardımı” görüşmeleri sabote edilmeye çalışılmıştı. Eşzamanlı olarak kuzeydeki legal yöneticileri saldırıya geçtiler. Hatip Dicle; Bağımsız Kürdistan’ı çöpe attık, Aysel Tuğluk; Devlet değil demokrasi istiyoruz, İmralı’da MİT’in denetimindeki Apo; Kerkük misakı milli sınırları içindedir demeğe başladı. Başkan Barzani Irak hükümetinin Kürdistan bölgesine yönelik düşmanca tutumlarından ötürü “Böyle devam ederse Bağımsızlığımızı ilan ederiz, ayrılmak istiyoruz.!” deyince, Cemil Bayık hemen “Irak’ın bütünlüğü korunmalıdır, Irak’ın parçalanması tehlikelidir!“ diye vazifesi olmayan laflar etti. PKK devlet kuracak milliyetçi bir örgüt değildir diye açıklamalarda bulundu. Sabahat Tuncel; Barzani ABD’cidir, Ulus-devlet istemiyoruz dedi. Demirtaş, Karasu, Kalkan Şengal ve Kerkük’e özerklik verilmelidir demeye başladılar.
Bu açık saldırıların yapılması tesadüfü değildir, yukarıdaki cümleleri söyleyen isimlere odaklanmadan okuyan herkes bu cümleler Türk devletinin istekleridir, psikolojik savaş taktikleridir diyecektir. Fitne Fesat işbaşındadır doğru, ama o Fitne Fesadı yapan güç kimi kullanarak o Fitneyi yapıyor. PKK yöneticileri cevaplamak zorundadır. Artık eskisi gibi yaptığımız yanımıza kâr kalır anlayışını PKK hızlı bir şekilde terk etmek zorundadır. Devlet istemeyen PKK, Ulus-devletin ilkel milliyetçi bir talep olduğunu ve reddettiğini açıklayan bir PKK, Güneyin “bağımsızlığımızı ilan edeceğiz” demesine sömürgeci devletin (Irak, Türkiye, Suriye, İran) sömürge Vali yardımcısı gibi cevap veren PKK ile nasıl bir Ulusal Kongre çalışması yapıla bilinir? Mümkün mü bu? Mümkün olmadığını bile bile bunu yapmak, Kürdleri manipüle etme manevrası değil de nedir? Aklınca Eyy Kürdler bakin biz Ulusal Kongre çağrısı yapıyoruz ama PDK buna yanaşmıyor, demek ki onlar hain, biz \"yurtseveriz\" mi diyecek acaba!!?? Kusura bakmayın teknolojinin bu kadar hızlı olduğu bir cağda, o tekniği sadece siz manipüle için kullanmıyorsunuz, başkaları da gerçekleri görmek- göstermek için kullanıyor artık..!!
Cemil Bayık, Die Zeit adli Alman Gazetesine yaptığı röportajında “ÖSO (özgür suriye ordusu) icinde Türk Özel Kuvvetlerinden unsurlar var ve bize karşı gayri nizami (resmi) olarak savaşıyorlar” diye bir itirafta bulundu. Madem bunu biliyordunuz/biliyorsunuz, eminim elinizde bunun böyle olduğunu teyit eden güçlü somut kanıtlar da var, siz PKK ve PYD hangi akla dayanarak yada gizli görüşmelere dayanarak Türkiye’den 300 ÖSO savaşçısını Kobanê’ye kabul ettiniz? 150 kişilik bir güce indirdiğiniz Peşmerge gücü 3 gün Suruç’ta bekletilirken, neden apar topar 300 kişilik ve içinde Türk özel kuvvetleri elemanı unsurlarının da olduğu gücü Kobanê’ye sessizce sokturdunuz? Bunlar hala Kobanê’de içinizde ve o güçlerin içinde kaç tane Türk Özel Kuvvetler elemanı olduğunu da biliyorsunuz demektir? O zamanda şu soruya cevap vermek zorundasınız!. Size karşı savaşan O Kontra güç (TÖK) nasıl oluyor da Kobanê de barınıyor? Ya siz demagoji yapıyorsunuz! yada Türk devletinin ayak işlerini yapıyorsunuz.!
Şengal katliamından kurtulan ve Şengal dağlarına sığınan Êzidilerin bir bölümü PKK-KCK vasıtasıyla kuzeye götürülüp, kuzeydeki Belediyelerin ve halkımızın büyük çabaları ve desteğiyle kamplara yerleştirilmişti. Katliamın şoku atlatıldıktan sonra bu kamplardaki Êzidiler insani yardım ve destekten daha fazla, kirli ideolojik bir beyin yıkamaya tabi tutuldu. Türkler Türkiye’ye sığınan Suriyeli Arap ve Kürdlere nasıl ki insani yardım adi altında kirli bir propaganda yapıp, çocukları Türkçe dersleriyle asimile etme çabası içine girdilerse, PKK-KCK de aynı taktiği Kuzey Kürdistan’daki bazı şehirlerde kurulan Mülteci Kamplarındaki Êzidilere uyguluyor. Bu Êzidilerle gidip sohbet edin size DAIŞ’ten daha fazla bu katliamların PDK’den kaynaklandığını söyleyecekler. Bu kadar iğrenç bir PDK düşmanlığı yayıyor PKK-KCK.
Amed’de Mülteci Kampındaki mültecilerin sanki tüm sorunları çözülmüş de tek sorun “Aponun serbest bırakılmasıymış” gibi imza kampanyası adi altında politikalarına bu mazlum Êzidi halkımızı alet ediyorlar. “Şengale özerklik“ adi altında Türk Devlet Konsepti olan “Böl-Parçala-Yönet” politikasını bu defada Güney Kürdistan’a, bu Mülteci Êzidi halkımızı kirli emellerine alet ederek dayatmaya çalışıyorlar. Kamptaki Êzidilerin ellerine tutuşturdukları PKK flamaları ve Apo posterlerini sallandırıp “Biji serok Apo“ diye haykırtmaları, mazlum mültecileri onursuzca kendi emellerine alet etmekten başka hiçbir anlam taşımıyor. Şengal dağlarında kalan Êzidileri de Güney Kürdistan federe devletine karşı ayni mantıkla kışkırtarak Kürdler arasına fitne fesat yaymaya devam ediyorlar. Şimdide Şengal dağında “Êzidi meclisi” adi altında örgütleyerek “Demokratik Özerklik“ kandırmacası ile güneyde fitne tohumlarını ekiyorlar. Türk devlet akli KCK-PKK’yi UR gibi sarıp sarmalamış, Ulusal reflekslerini dumura uğratmış, Hem kendine hemde Ulusuna düşman hale getirmiştir. Kuzeydeki Kürtlerin beyinlerini iğdiş etmek, dumura uğratmak yetmiyor, nerede Kürd varsa Ahtapot gibi kollarını oralara uzatıp, oraları da bu hain ve kirli politikalara alet ediyorlar. Rojava pratiği bunun en canlı örneğidir. Rojava’da reel olarak devlet yaratma şansi ve imkânı ele geçmişken, bu şansı darbelemek için ne gerekiyorsa yapıldı. Üstelik “Kürdlük“ adina “Kanton“ hikayesi üretildi, Rojava paramparça edilip Türklere ve taşeronu DAIŞ’e peşkeş çekildi, adeta buyur gelin işgal edin denildi. Kobanê tarumar edildi, bu ders olması gerekirken şimdide diğer bölgelerin işgali bekleniyor. Sözde “Afrin Kanton’u” Dil ve Eğitim Bakanlığı Sözcüsü Mihemed Elo\'nun, “devlet kurmayı düşünmediklerini” belirterek, toplumun devletsiz yaşamak istediğini söylemesi buna bir örnektir.. ( www.nerinaazad.com/news/kurdistan/rojava/afrin-kantonu-baskani-elo-devlet-kurmayi-dusunmuyoruz )
Hem PKK-KCK yöneticilerinin, hemde Rojava’da ki yapılanması olan PYD sözcü ve yetkililerinin açıklamaları, politikaları tamamen Ulus-Devlet karşıtı açıklamalardır. Tüm bu açıklamaları Türk Devleti yeterli görmüyor olacak ki, ara sıra en üst makamdan PKK-KCK-PYD’ye hatırlatma, uyarı yapma gereği duyulur. Bu uyarıları talimat olarak algılayan PKK-KCK-PYD Türk Devletinin gönlünü ferahlatacak işte o saydığım açıklamaları yapmak zorunda kalır. Türk Cumhurbaşkanı Erdoğan Duhok’ta TEV-DEM ile ENSK arasında yapılan Rojava’da Ulusal Birlik antlaşmasının sözde kalması için yaptığı uyarı PKK-KCK-PYD’nin Türk Devletiyle ne kadar paralel davrandığında ibretle gösteriyor. Basını takip edenler hatırlayacaktır, Erdogan, Rojava icin; “PYD-PKK kuzey Suriyede kantonlari birleştirip devlet oluşturmak istiyorlar, biz Türkiye olarak buna seyirci kalmayız, asla kabul etmeyiz!“ dedi. Yani ey PKK-PYD “Kanton“ yapmaya devam edin! Demek istedi. ( nerinaazad.com/news/regions/turkey/erdogan-kuzey-suriyede-bir-devlet-olusumuna-sicak-bakmayiz )
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.