Kürdistan Ulusal Mücadelesi Güney de tarihi bir dönüm noktasına gelmiş, Başkan Barzani’nin öngörülü Ulusal Politikaları meyvesini vermeye başlamıştır.
Bu rüyanın gerçekleşmek üzere olduğunu gören sömürgeci-işgalci barbar Türk, Arap ve Fars devletleri her türlü entrikayı, düşmanlığı yapmaktan vazgeçmiyor. Sürekli yeni yeni politikalar üretip Kürdlerin devletleşmesini engellemeye çalışıyorlar. DAİŞ belası da bu devletlerin türettiği bir beladır kapımızda. Güney Kürdistan şehitlerinin manevi gücüyle, kahramanca savaşarak ülkemizin bu parçasını DAİŞ itlerinden ve efendilerinden temizliyorlar, sağ kalan çeteler hızla güneyden kaçıyorlar. Bu çeteler toparlanıp saldırıya gecen Kürd ulusal güçleri ve Irak Arap güçlerinin kuşatmasına daha fazla dayanamayacaklarını biliyor, son dönemde verdikleri kayıplarda bunu gösteriyor.
DAİŞ çetelerinin amacı Suriye’ye çekilmek orada Rakka merkezli küçük ama daha sağlam bir iktidar alanı oluşturmak. DAİŞ’in koordinasyon merkezi yani “AKIL”ı Türk devletidir. Türk devletinin Rojava planı tutmadığı için (bkz. Tampon Bölge= 2. Kıbrıs adlı makalem) kanton adıyla bölük pörçük edilmiş olan Rojava’nın DAİŞ çetelerine alan olması Türk devlet politikasına, stratejisine uygundur. Eğer 1000 km’lik bir alan olan Rojava DAİŞ çetelerince (bunların içinde devşirilmiş Türk faşistleri, Rojava’da ki kantonlar arasında serpiştirilmiş Araplar, Iraktan kaçmaya başlayan Sünni Araplar, dışarıdan getirtilen Mısırlı-Tunuslu-Libyalı vv.. Araplar, hatta Çinden gelen doğu Türkistanlı Türk kırmalar..) işgal edilebilirse Türk Devleti hem Rojava’daki petrolün denetimini eline geçirecek, hem bölgede hakimiyet sağlayacak, hemde fırsatını bulduğu an rüyasını kurduğu 2.Kıbrıs planını hayata geçirecektir.
Türk devleti hain planını başarmak için ne kadar kalleş ve gözü kara bir politika yürüttüğünün bir göstergesi de alenen DAİŞ’i kendi sınırından içeri sokarak Kobanê’ye saldırtması oldu. İşte bu nedenledir ki daha 20 gün önce DAİŞ itleri Türkiye’den bombalı araçlarla kalabalık bir şekilde Türk devletinin koordinasyonu eşliğinde alenen Mürşitpınar sınır kapısından Türk tarafından büyük bir saldırı gerçekleştirdiler. Kobanê’ye Mürşitpınar sınır kapısının Türk tarafından bombalı araç ve silahlı DAİŞ itlerinin saldırılarının olduğu saatlerde de çok ilginç bir “tesadüfle” 1 gün sonra yapılması planlanmış olan İmralı görüşmeleri, aceleyle aynı gün ve saatlere denk getirilmiş, görüşmelerden sonra yapılan açıklamada da MIT’in elinde bir Kukla olan Apo ( 4-5 ay gibi bir sürede “demokratik çözüm” sonuçlanabilir!) diyerek kuzeyli ve Rojavalı Kürdlerin tepkisini düşürmeyi amaçlamıştır. Kürdlerin ve tüm dünyanın alenen gördüğü manzarayı perdelemek istemiştir.
DAİŞ’in Irak’ta ele geçirdiği ağır askeri silah ve mühimmatın büyük bir bölümünü Suriye’ye taşıdığı biliniyor. Yakında Irak’ta tutunamayan DAİŞ çeteleri tüm güçlerini Suriye’ye Rakka merkez olmak üzere özellikle Rojava’ya kaydıracaktır. Suriye’de ağır bir silah ve cephane yığmanın altında DAİŞ’in Irak’ta tutunamayacağını gördüğünü, Suriye’ye kayıp orada güçlü bir alan oluşturmak istediği, stratejik bir bölge olarak da gördüğü Rojava’yı işgal edip kuzeyden Türkiye’nin de desteğini alıp, oradan sürekli takviyelerle beslenmeyi hesaplıyor. Kürdlerin özellikle PKK ve PYD’nin bu stratejik planın ne kadarını gördüğü tartışmalı. PKK’nin Türkiye ile olan ve “Müzakere Taslağı”na evrilmiş olan “Çözüm süreci” hikayelerine odaklanmış olması, son dönemdeki içi boş ikili görüşmeleri “müzakere taslağı” adıyla Kurd kamuoyuna yutturulmaya çalışılması, MIT patentli Imralıdan Kobanê’yi ön plana almayın sürece odaklanın talimatının verilmiş olması ve PKK’ye (Sınırlı bir af, Apo’nun hapishane koşullarının iyileştirilmesi, Yazın yapılacak genel seçimlerde HDP’nin güçlü bir sayı kazanmasının önünün açılması, barajın düşürülmesi vs…) örgütsel bazı küçük tavizlerin Rojava’yı kurban verebileceğinin sinyallerini veriyor. Dün Türk Cumhurbaşkanı Erdoğan Rojava’daki gelişmeleri takip ettiklerini, kantonların birleştirilmeye çalışılmasının ve yeni bir yapı oluşturulmasının bir “tehdit” olarak görüldüğünü ve müsaade etmeyeceklerini söyleme gereği duyması, onlar için “kanton“ uygulamasının ne kadar “şahane” olduğunun da üstü kapalı itirafıdır. Bu “şahane“ uygulamanın Rojavalı Kürdlere ne felaketlerin kapısını açtığında en iyi Rojava Kürdleri biliyor.
Tek umut Rojavalı Kurd ulusal partilerinin Duhok Ulusal birlik anlaşmasına bağlı kalıp hızla bu birliğin gereklerini yerine getirmesinden, ortak bir siyasi konseyin ve ortak bir Ulusal Ordunun oluşmasından geçiyor. Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS) Başkanı Tahir Sefuk’un Rûdaw’a 12.12.2014 tarihinde verdiği ENKS ile Demokratik Halk Hareketi (TEV-DEM) her konuda anlaştıklarını söylemesi Kurd kamuoyunu rahatlatması bakımından iyi bir gelişmedir. Umarım bu açıklamanın gereği çok hızlı yapılır, çünkü Rojava çok ciddi bir tehlike altındadır. Rojavali tüm Kürd partiler bunu hem görüyor hemde bizzat acısını günlük olarak yaşıyorlar. DAİŞ’in 3 aydır tüm ağırlığını Rojava’ya özellikle Kobanê’ye vermesinin sebebini, stratejik amacını iyi görmek gerekiyor. Rojavali Kurdlerin özellikle PYD,’in artık yanlış yapmaması gerektiğini öğrenmiş olması gerekiyor.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.