Hasekê’de aranızda ne olduysa Rejim askerlerinin kaldığı bir karakolun basıldığı ve 30 Suriye askerinin silahlarıyla teslim olduğu bilgisinden sonra Esad Rejimi maskesini indirip gerçek yüzünü hemen gösterdi.
Kumdan kaleler, kardan adamlar, kartondan “kantonlar” oluşturmakla, siz ne özerk bölge oluşturabilirsiniz, ne ayakta tutabilirsiniz, ne de ciddiye alınırsınız. Deniz kabarınca kaleleriniz, güneş açınca karınız, bir kibrit ateşiyle kartondan hayalleriniz yerle bir olur. Bunu en canlı şekliyle Rojava’da Kobanê pratiğinde yaşadık. Kobanê’ye doğru IŞİD çeteleri yürümeye başladığında ellerinizdeki Keleşlere, ve traktörden bozma, etrafına demir levhalar kaynak ettiğiniz “panzer”lere güvendiniz. Türk devletinin IŞİD’i besleyen, koruyan, taktik veren pozisyonunu, “AKLI”nı görmediniz, aynı zamanda onların sizi “destek sözü vererek“ oyuna getirdiğini göremeyecek kadar akıl ve izandan yoksundunuz. Salih Müslim’in devlet adamı havasında Türkiye’de MIT müsteşar yardımcılarının çağrılarına koşarak gitmesini, sırtını sıvazlayıp “merak etmeyin biz sizin arkanızdayız“ demesini siz “devlet görüşmesi“ olarak algıladınız, birde Esad’ın size verdiği sözlere güvendiniz. Her iki taraftan da sırtınızın sağlam olduğunu düşündünüz.
Ne oldu?
IŞİD saldırıları başlayınca 3 gün içinde Kobanê’nin 300 köyünü tamamen işgal etti, Kobanê’ye dayanınca 200.000 sivil Kürd birkaç saat içinde Türkiye tarafına geçmek zorunda kaldı. Siz hala o keleşlere ve traktörden bozma “panzerlere“ güveniyordunuz. Güneyli kardeşlerinizin yardım tekliflerine, sırtınızı dayadığınız Türklerin ve Esad’ın sizi yalnız bırakmayacağına emin bir şekilde inatla ve o boş gururla hayır diyor, ama Türk devletine çağrı üzerine çağrı yapıyor yardım istiyordunuz. Taki IŞİD katilleri Kobanê’nin Yüzde 80’ini işgal edene kadar. Türklerin sizi oyuna getirdiğini görüp kendi ağzınızla itiraf edip son anda kardeşlerinizden Hawar istediniz. Başkan Barzani’nin o büyük çabaları ile ABD, güneyli kardeşlerinizin hazırladığı acil silah ve mühimmatı havadan Kobanê’ye birikti, ağır silahlı Peşmerge Kürdistan Bayrağını sallaya sallaya 700 km’yi aşıp gelip imdadınıza yetişti. Ama sonradan nankörce kardeşinizin o yardımını “dostlarımızın yardımı“ diyerek yok saydınız. Kobanê eğer bugün hala ayakta ise bunu bir Statüye kavuşmuş olan Güney Kürdistan Federe devlet Başkanı Mesud Barzani ve hükümetine borçluyuz. Kobanê de Türk devletinin o hain yüzünü PYD –YPG yaşayarak gördü. Bu Birinci Ders idi.
Cizir “kanton“unda Esad Rejimi ile yaptığınız sözde anlaşmalarla (IŞİD çeteleri defedildikten sonra demokratik Suriye de söz hakki, eşit yurttaşlık hakki, falan… hikayeleri) sorunsuz yaşıyordunuz. Esad ve rejimiyle Kürdlerin ilişkisinin sömürgeci-sömürge ilişkisi olduğunu görmezden geldiniz. Kanton ilan etmiştiniz ama kantonun merkezi Qamişlo da Rejim ile içice yaşıyorsunuz. Her duvarda Esad resimleri ve Suriye bayrakları, resmi tüm dairelerde çalışanların maaşını Şam ödüyorken, baba Esad’ın dev büyük heykeli 24 saat sizi izliyorken ve hala Qamışlo’da karakollarda, Havaalanında Rejim askerleri karargâhlarında dururken siz kantonculuk oyununa devam ediyorsunuz. Qamışlo’da Esad resimlerinin ve Suriye bayraklarının yanında Apo resimlerini ve YPG flamalarını sallandırmayı marifet sayıyorsunuz. Resmi dairelerde bomboş raflarda Apo kitapları bulundurmayı “devrim“ sanıyorsunuz.
Ama yine yanıldınız.
Hasekê’de aranızda ne olduysa Rejim askerlerinin kaldığı bir karakolun basıldığı ve 30 Suriye askerinin silahlarıyla teslim olduğu bilgisinden sonra Esad Rejimi maskesini indirip gerçek yüzünü hemen gösterdi. Helikopterle atılan “varil bombasıyla“ Hasekê de 65 kişinin yaşamını yitirdiği söyleniyor. Esad ile birlikte “Demokratik Suriye“ hayallerinizin Fanteziden öte bir şey olmadığı artık anlaşılmıştır umarım. Esad için siz (Şahsınızda Kürdler) IŞİD belası atlatıldıktan sonra sade vatandaşlık statüsü bahşedilecek kadarsınız. O da belki!. Bu da İkinci Ders olsun.
Dilerim bu iki ders ile artık kurtuluşun düşmanlarda değil, kardeşlerinizle birlik olmaktan, ulusal taleplerle yürümekten geçtiğinin ayırdına varırsınız. Diliyorum çünkü sizin hala akıllanmadığınızı güneyin altına dinamit yerleştirmekle meşgul olduğunuzu son “$engal provokasyonu“ ile açığa çıktı. $engal dağındaki mağdur, savaşın tüm travmalarını hala yaşayan Êzidi halkımızın mağduriyeti üzerinden rant elde etme peşindesiniz. 50-60 mağdur, hala travmayı yaşayan Êzidiyi toplayıp onlar adina “meclisler inşa çalışmaları“ adi altında güneydeki halkımız arasına nifak tohumları ekiyorsunuz, ardından da her zamanki küstahlıkla şiddetli tepkileri görünce haberimiz yok diyorsunuz. Kuzey için hiçbir Ulusal talebi olmayan, Ulus-devleti reddeden, 500 yıl sonra bile olmayacak bir Fanteziyi hedef olarak Kürdlere dayatan bir hareket, örgüt güney ve güney-bati da neyin peşindedir, kimin projelerine taşeronluk yapıyor acaba!
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.