Kürtlerin Kurtuluşu Ulus-Devlettedir

Kürtlerin Kurtuluşu Ulus-Devlettedir.

Memalan

05.10.2014, Paz | 14:19

Kürtlerin Kurtuluşu Ulus-Devlettedir
Makaleyi Paylaş
Kürtlerin Kurtuluşu Ulus-Devlettedir.

21. Yüzyılın ilk çeyreğinde Ortadoğu’nun kadim halkı Kürtler hala esaret zincirlerini kıramamanın cezasını çekiyorlar. Bunun nedenini Kürtlerin bizzat kendilerinde aramak lazım. Kürt toplumu hem sömürgeci ülkeler tarafından parçalanıp Omuriliği dağıtılmış, hem de yoğun asimilasyonla beyni dağıtılmış, Ulusal düşünme yetisi dumura uğratılmış, Ulusal refleksleri zayıflatılmıştır. Öyle ki verdiği savaşın ne için olduğunu bile artık idrak edemeyecek kadar kendine yabancılaştırılmıştır.

Tarih Ana ona fırsatlar yarattığı halde O bir türlü bu fırsatları kendini Dünya Uluslar Topluluğunun bir üyesi olmaya çeviremiyor. Peki nedendir bu aymazlık, bu ayakları üzerinde duramama? Neden; dört bir yanını saran (Türk, Arap, Fars) Düşmanlarından daha fazla bizzat kendisidir!. Ona Önderlik eden Partileri halkının Ulusal Kurtuluşunu başlatmadan Dünyayı kurtarmayı önüne hedef koymuştur. Her gün yeni bir hedef seçip Halkını adeta hedefsiz bırakmıştır. Kürtler içinde bulunduğumuz zaman diliminde yine tarihi bir fırsatın momenti içindedir. Tüm eksikliklerine ve hatalarına rağmen Güney parçası Ulusal Refleksi daha fazla güçlü tuttuğu için Irak’ta “Bagimsiz Devlet olma hakkını saklı tutmak kaydıyla“ Federal bir yapıya kavuşabilmiş, Politika ve Diplomasinin müttefik güçler elde etmekten geçtiğini acı deneylerden sonra öğrenmiştir. Kürtler barbarlığın dört bir tarafını sardığı bir coğrafyada Müttefiki elbette Türkler, Arap ve Farslar olamaz. Kürtler Güney Kürdistan’da Halepçe- Enfal katliamlarının acı deneylerinden dersler almıştır.

Kuzeyde ve Güney-Bati’da (Rojava ) diğer Kürt partilerden daha güçlü olan PKK ve Rojava’daki kolu PYD-YPG bu tarihi momenti yakalama becerisini gösteremiyor, çünkü Stratejik büyük hatalar yapıyorlar. Kürt halkının Ulusal taleplerini ideolojik marjinal talepler derecesine indirgediğiniz zaman, Sizi sömürge statüsünde tutan ülkeleri bir gün düşman, diğer gün Müttefik olarak değerlendirirseniz mücadeleniz günü kurtarmaktan ileri gidemez. Kobanê 20 gündür IŞİD çeteleri ile Türk devletinin Sandviç kuşatması altında. Kobanê nasıl bu güne geldi? Suriye’de barbarlıkta Türkleri geride bırakmayan Esad Baas rejimi ile Türk devletinin beslemesi Sünni Arap barbarları savaş irken, PKK-PYD Kürt Bölgesi Rojava’da “Kanton“ adı altında 3 özerk bölge oluşturdu. Peki bu 3 özerk bölgeyi oluştururken hangi mantık ve hangi stratejiye dayanarak bunları birbirleriyle bağlantısız, birbirlerinden kopuk ilan ettiler. Üstelik özerk bölge ilan edilen yerlerde hala Suriye’nin mahkeme, Tapu vs. gibi devlet organları çalışır halde iken. Her tarafı Apo Resimleri ve PKK-PYD Flamalarıyla donatarak tek bir tane KÜRDISTAN BAYRAGI dalgalandırmadan kanton ilan etmek kardan adam yapmaya benzer. Güneş ısıtmaya görsün.

Sadece Rojava’da değil, Bakur’da, Gerillanın bulunduğu tüm alanlarda, Avrupa’nın tümünde PKK tabanında KÜRDISTAN BAYRAGI’na bir alerji var. Bu bir tür bilinçli tercihtir. PKK yöneticileri zaten her gün yaptıkları açıklamalarda özellikle vurgu yapıyorlar. Ulus-Devlet-i ret ediyorlar, “ilkellik, milliyetçilik“ olarak küçümsüyorlar, Kürtleri Ulusal Bayrağa yabancılaştırarak ulusal taleplerden uzaklaştırıyorlar, Kürtler arasında düşmanlığı körüklüyorlar. Kobanê’den 150 bin Kürdün Türkiye’ye kaçmasına, Kobanê’nin 20 gündür Türk devletinin acık desteğindeki IŞİD çetelerinin alçakça saldırılarına maruz iken daha dün Türklerin Kobanê’yi işgal etmenin resmi adi olan Terör örgütüne yönelik Tezkereyi (IŞİD’i anmadan ama PKK’nin adını anarak) çıkartıp Kobanê’yi işgal hazırlıkları yaptığı bir süreçte PYD eş başkanının Türkiye’den yardım talep etmesi yetmezmiş gibi apar topar tekrar Türkiye’ye gelip kapalı kapılar ardında görüşmeler yapması, kafalarda soru işaretleri yaratıyor. Bunu ebetteki kendi başına yapmıyor, Kandil ve HDP koordine ediyor. Zaten Rojava sorunu Bakur’un “çözüm süreci“ ile ilişkilendirilmiştir.

Eski Mit Müsteşar yardımcısı Cevat Önen’in bu konuda “Rojava sorunu çözüm süreciyle birlikte ele alınıyor“ şeklindeki açıklamasında yapılmak istenen şey kendini ele veriyor. PKK’nin Ulusal Soruna bakışı ile Türk devletinin soruna bakışı paralellik göstermektedir, çözüm süreci denilen şeyin ne olduğu artık ayan beyan ortadadır, bir kaç kırıntı ile Kürtler susturulacak, karşılığında da Rojava’yi da 2. Bir KIBRIS yapıp sınırlarını genişletecek. Bu meyanda 1-2 yıl önceki PYD eş başkanı Salih Müslim’in Türk MIT’iyle yaptığı görüşmelerde basına yansıdığı kadarıyla bu “birleşmeye“ olumlu sinyaller verilmişti. Daha sonra Suriye’de Esad rejimi muhaliflerden ciddi darbeler alınca PKK-PYD bu Planı askıya alıp kanton uygulamasına geçtiğini beyan etti. IŞİD’in kontrolünü elinde bulunduran Türk devleti yönü Bağdat olan IŞİD’e Kürtleri hedef gösterdi, hem Güney Kürdistan’a hemde Rojava’ya ayni anda saldırılar bu talimatlardan sonra başladı. Türk devleti Kobanê’ye IŞİD köpeklerini salarak dişini göstermiş ve seninle daha önce konuştuğumuz anlaştığımız çizgiye gelmelisin yoksa seni bitiririm mesajı vermiştir. Ölümü gösterip sıtmaya razı etmeye çalışıyor. Umarım yanılıyorum ama, son günlerdeki gelişmeler bu tehdidin meyvesini vermeye başladığının işaretlerini veriyor.

PKK-PYD büyük stratejik bir zafiyet içindedir. Yukarıda değindiğim gibi tarihi bir moment yakalanmışken düşmana peşkeş çekilmesin. Çözüm Süreci aldatmacadan başka bir şey değildir. Üniter yapı içinde; tek dil, tek bayrak, tek millet, tek vatan biçiminde formüle edilen bir yapının Kürd halkına ne faydası olacak? Değişen nedir?, Üstelik Rojava’yı da bu sürece katmak demek Türkiye’nin sınırlarını genişletmek anlamı taşır, kaybeden yine Kürtler olacak. Türk devletinin bu planı tutarsa Kuzey ve Rojava Kürtlerini halledip sınırlarını daha da geliştirmenin adi olan 2023 Vizyonunu gerçekleştirmiş ve 2071 Vizyonunun altyapısını oluşturmuş olacak.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.

11725 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:09:44:30
x