James Jeffrey: Suriye’de Ulusal Birliğin Sağlanması, Bölgesel Barışın Anahtarı
Şam bu yönde adımlar atmaya başladı, ancak uluslararası desteğin devamı hayati önem taşıyor. Irak’ın yönetim modelinden de faydalanabilir.

ABD’nin eski Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey, Al Majalla dergisinde kaleme aldığı analizinde, Suriye’de ulusal birliğin sağlanmasının yalnızca ülkenin geleceği için değil, bölgesel barışın tesisi açısından da belirleyici olduğunu vurguladı. Jeffrey, Şam yönetiminin bu yönde adımlar attığını ancak kalıcı istikrarın uluslararası destekle mümkün olacağını belirtirken, Irak’ın yönetim modelinin Suriye için örnek teşkil edebileceğine dikkat çekti.
James Jeffrey’in Al Majalla dergisinde yayımlanan yazısı şöyle:
‘’Gazze’deki ateşkes, Orta Doğu’da yaşanan dramatik yeniden yapılanmanın doruk noktası oldu. 2019’da IŞİD’in büyük bir siyasi güç olarak ezici biçimde yenilgiye uğramasından sonra, bölgedeki başlıca tehdit İran olmuştu. İran’ın bölgesel vekil ağları Suriye, Yemen ve 2023’ten itibaren Gazze’de savaşları körüklüyor; nükleer programı, terör ağları ve balistik füze cephaneliğiyle destekleniyordu.
Ancak 2025’in ortalarına gelindiğinde, İran’ın bu güç sisteminin –Husiler dışında kalan tüm unsurlarıyla birlikte– ciddi şekilde zayıfladığı görülüyor. Bunun sonucu, Kuveyt’in kurtuluşundan sonraki dönemden bu yana ilk kez, ne ulusal ne de ideolojik düzeyde acil bir bölgesel tehdidin bulunmadığı bir Orta Doğu oldu. Bu durum, sadece bölgesel siyasetin değil, yüz milyonlarca insanın yaşamının da dönüşmesinin önünü açıyor. ABD Başkanı Trump, Riyad, Kudüs ve Şarm el-Şeyh’te yaptığı konuşmalarda bu dönüşüm vizyonunu ortaya koymuştu.
Bölgenin geleceği, böylece son 30 yıldaki Güney Amerika’ya benzeyebilir — devletler arası ve ideolojik şiddetten büyük ölçüde arınmış, genel refahın arttığı bir yapı. Ancak bölgede daha önce yaşanan benzer umut anlarının (1973 Savaşı sonrasında ve Kuveyt’in kurtuluşunun ardından) aşırıcılık ve şiddet patlamalarıyla sonuçlandığı da unutulmamalı.
İsrail-Filistin çatışması ve Suriye’deki istikrarsız durum, halen şiddet potansiyelini içinde barındıran iki temel alan. Gazze ateşkesiyle ilk sorun kısmen yatışmış olsa da, Suriye uzun vadeli bölgesel istikrar önündeki en büyük engel olabilir.
Uluslararası gözlemciler, aralarında üst düzey Amerikalı yetkililerin de bulunduğu çevreler, uzun vadeli istikrar ve yeniden inşanın ön koşulunun ülkenin birliğini korumak olduğunu vurguluyor. Ancak aynı çevreler, bireysel hakların, azınlıkların kültürel geleneklerinin korunması ve belirli bölgelerde yerel yönetim ile güvenliğin kısmen kabul edilmesi gerektiğini de belirtiyor.
Bu dengeyi sağlamak kolay olmayacak; ancak süreç, Mart ayında imzalanan bir birleşme anlaşması sonrasında müzakerelere sahne olan, Kürtlerin ağırlıkta olduğu kuzeydoğudan başlayabilir. Kürtler, kendi bölgelerinde Şam’ın egemenliğini sembolik olarak tanıyarak süreci hızlandırabilir; ardından yerel yönetim ve güvenlik güçlerinin entegrasyonu gibi daha zor konularda görüşmelere devam edebilir.
İzlenebilecek bir yol, Irak Anayasası ve 2006’dan sonraki yönetim pratiğidir. Burada örnek alınması gereken, Kürdistan Bölgesi’nin özel statüsünden ziyade, Irak’ın geri kalanında yerel ve merkezi yönetim arasında kurulan idari bölünme ve hükümete gevşek biçimde bağlı güvenlik güçlerine gösterilen hoşgörüdür.
Karanlık Bir Geçmiş
Suriye’nin, hem iç hem de bölgesel istikrarsızlığın uzun bir geçmişine sahip olduğu biliniyor. Ülke, İsrail, Ürdün ve Lübnan olmak üzere üç komşusuyla savaş başlatmış; uzun süre terör örgütü PKK’nin liderini barındırmıştı. 2011–2024 yılları arasındaki iç savaş sırasında ise Suriye, El Kaide’nin halefi olan IŞİD’i doğurmuş ve İran’ın “Şii Hilali” vekil imparatorluğunun belkemiği haline gelmişti.
Bu tarih, ülkenin geniş eğitimli nüfusu, Arap ve İslam dünyasındaki geleneksel önemi ve Levant’ın kalbindeki coğrafi konumu ile birleştiğinde, Suriye’nin yeni, istikrarlı bir bölgesel düzene entegrasyonunun başarısı ya da başarısızlığı, tüm Orta Doğu’nun geleceği açısından belirleyici hale geliyor.
Suriye, yeni Devlet Başkanı Ahmed Şara yönetiminde şaşırtıcı derecede iyi bir performans gösterdi. 14 yıl süren yıkıcı iç savaşın ardından — nüfusun yarısının yerinden edildiği, 500.000’den fazla kişinin öldüğü, kentlerin büyük ölçüde yıkıldığı ve ağır ekonomik yaptırımların devam ettiği bir dönemde — ülke, yaklaşık bir yıl önce Esad’ın düşüşünden bu yana bir arada kalmayı başardı.
Bu başarı, Şara’nın liderliği ve büyük ölçüde yeni Şam yönetimini destekleme konusunda birleşmiş olan uluslararası toplumun katkısıyla mümkün oldu.
İsrail hâlâ bir soru işareti olsa da, el-Şaraa hükümetiyle yürütülen müzakereler ve askeri saldırıların durması, Washington’un da teşvikiyle, İsrail’in yeni Suriye’ye bir şans vermeye istekli olduğunu gösteriyor.
Bu uluslararası birlik, kritik bir nokta. Çünkü Türkiye, İsrail, ABD, Arap ülkeleri, Avrupalılar ve BM arasında iç savaş döneminde ortak bir tutumun olmaması, savaşın uzamasına yol açmıştı.
Temel Zorluklar
Suriye’nin en acil sorunu, iç ulusal birliği yeniden tesis etmek. Ülkede hâlen, kuzeydoğuda Kürtlerin öncülük ettiği Demokratik Suriye Güçleri (DSG) ve sivil kanadı olan Kuzey ve Doğu Suriye(Roajva) Özerk Yönetimi ile kontrol edilen bölgeler; güneybatıda ise İsrail sınırına yakın Dürzi bölgesi bulunuyor.
Ayrıca kıyı boyunca uzanan Alevi Arap bölgelerinde çeşitli silahlı ve sivil direniş hareketleri ortaya çıktı. Mart ayında, Şara ile DSG lideri Mazlum Abdi, kuzeydoğunun Suriye devletine askeri ve siyasal-ekonomik entegrasyonunu öngören bir anlaşma imzaladı.
Ancak Mart ayında merkezi hükümet ile milisler ve Aleviler arasında, ardından Haziran’da hükümet ile Bedevî milisler ve Dürziler arasında patlak veren çatışmalar, Şara’nın ülkeyi birleştirme çabalarına büyük darbe vurdu. Bu saldırılar, Mart’taki Şam–SDG anlaşmasının yavaş ilerleyen uygulanmasını durdurdu ve Suriye’ye yönelik uluslararası eleştirileri artırdı.
Buna rağmen Şam, bu gerilemelerin sonuçlarını nispeten iyi yönetti.
En önemlisi, 2011’deki Esad rejiminin aksine, askeri eylemleri tırmandırmak yerine, Şam geri adım attı; ilgili gruplarla (ve Dürzilerin destekçisi İsrail’le, ki İsrail ülkede İran yanlısı kalıntılara ve Esad rejiminden miras kalan ağır silahlara yönelik kendi operasyonlarını yürütüyordu) görüşmeler başlattı. Ayrıca, şiddet olaylarını soruşturdu, raporlar yayımladı ve bazı şüpheli failleri tutukladı.’’
Son güncellenme: 16:08:42