Çiftyürek: Moskova’da Gündem; Siyasi Çözüm Ve İdlib, Güvenli Bölge Yok!

Moskova gündemine gelince; Erdoğan’ın 8 Nisan’da Moskova’ya gidişinin esas nedeni ne Güvenli Bölge ne de “terör” meselesi vb değil esas ekonomik-ticari ilişkilerin geliştirilmesi ve krize giren ekonomiye bir parça nefes aldırma amacı belirleyici. Üzerinde durulan S-400’ler ve İdlib hariç gündemde esas ekonomik-ticari ilişkilerin geliştirilmesi vardı.

10.04.2019, Çar - 07:26

Çiftyürek: Moskova’da Gündem; Siyasi Çözüm Ve İdlib, Güvenli Bölge Yok!
Haberi Paylaş

Türk siyasi liderleri, başbakanlar yıllarca Seçim öncesi-sonrası ya da parti liderliğine aday olacağı zaman önce ABD’ye gider oradan onay ve öneri alırdı! AKP iktidarının son yıllarında referans alma adresi Moskova olmaya başladı. Dikkat edilirse Yerel seçimlerin ardından, Erdoğan, ilk dış gezisini Üst Düzey İşbirliği Konsey (ÜDİK) 8. toplantısı kapsamında Putin ile görüşmek için yine Rusya’ya gerçekleştirdi.

Bu nedenledir ki; “Erdoğan ile Putin dünya da en fazla bir araya gelen liderler arasında yer alıyor. Örneğin sadece 2018’de iki mevkidaş, özel ve ortak platformlarda 25 defa bir araya geldi. Dikkat çeken ayrıntıysa bu görüşmelerden yedisinin baş başa gerçekleşmesi.” (Mühdan Sağlam) Sadece 2019 yılı içerisinde yani 3 aylık zaman diliminde ise üç kez Erdoğan-Putin yüz yüze görüştü.

Moskova gündemine gelince; Erdoğan’ın 8 Nisan’da Moskova’ya gidişinin esas nedeni ne Güvenli Bölge ne de “terör” meselesi vb değil esas ekonomik-ticari ilişkilerin geliştirilmesi ve krize giren ekonomiye bir parça nefes aldırma amacı belirleyici. Üzerinde durulan S-400’ler ve İdlib hariç gündemde esas ekonomik-ticari ilişkilerin geliştirilmesi vardı.

Ekonomik-Ticari ilişkilere bakıldığında ise açık ara fakla dış ticaret dengesi Türkiye aleyhine işliyor. Türkiye 2018 yılında, Rusya’dan 22 milyar 014 milyon dolar ithalat yapmışken bu karşılık ihracatı 3 milyar.107 milyon dolar. Ayrıca 2023’te hizmete girmesi planlanan Akkuyu güç santralı ve Türk Akımı gibi projelerin tamamlanması ile dış ticaret dengesinin daha fazla Rusya lehine değişecektir. Buna karşı Türkiye’nin ihraç ürünleri esas tarımsal ürünler ve turizm. Bu da şu demektir, Türkiye başta enerji olmak üzeri Rusya’ya daha fazla bağımlı hale gelecek. Yani Türk solunun, özellikle Aydınlık çizgisinin “Ne Amerika ne Rusya tam bağımsız Türkiye” hedefi bir türlü gerçekleşmedi!

Özetle Erdoğan’ın, seçim sonrası alelacele Rusya ziyaretinin amacı, krizde bulunan ekonomiye bir nebze nefes aldıracak Rus turist sayısının artırılması, vize meselesinin esnetilmesi ve Rusya’nın enerji kayraklarının Avrupa’ya taşınmasında köprü işlevi konumu pekiştirecek Türk Akımı projesinin vb. projelerin tamamlanması amacını taşıyor.

Ancak Putin cephesinde, başat olan mesele Suriye’de siyasi çözüm ve bunun ilk adımı olarak İdlib meselesinin çözümünde Türkiye’nin sorumluluklarını yerine getirmesi. Putin’in satranç hamlesinde Türkiye ile NATO ilişkilerini zehirleyecek ve S – 400 savunma sistemlerinin satışının kesinleştirilmesi gibi siyasi-askeri gündemler de vardı.

Rusya, Suriye’de siyasi çözümü öne alınca Türkiye’nin Rojava’da Güvenli Bölge ısrarı Moskova’da gündemden düştü.

Putin açıklamalarında, “Suriye’de siyasi çözüm çabaları çerçevesinde önemli bir adım görülen Anayasa Komitesi çalışmalarının sürdüğünü, bu konuda Ankara ile mutabakat sağladıklarını belirterek” bir nevi görüşmenin çerçevesini belirledi. Putin, Suriye siyasi çözüm ve Anayasa Komitesi çalışmalarının başlatılmasında ön adım olarak da, "Suriye'de siyasi çözüme kavuşmak için İdlib konusunu çözmemiz lazım" diyor. Suriye’nin görüşünü de arkalayan Rusya “İdlib için ilelebet beklemeyiz” mesajlarını görüşme öncesi vermiş ve muhtemelen seçim sonrasını bekliyorlardı.

Siyasi çözüm ve anayasa komitesi arayışlarının ucu iki ülkeye dokunuyor şimdiden; biri; Suriye’nin her yerine yayılmış askeri ve siyasi varlığıyla İran, diğeri ise Şehba bölgesi ve Efrini işgal altında tutan, Minbiç, Fırat Doğusu ısrarını sürdüren ve Suriye’deki tüm Cihatçıların son toplama merkezi olan İdlib’te ki varlığıyla Türkiye.

Cumhurbaşkanı Erdoğan; Moskova’ya hareketinden önce basın toplantısında da terörle mücadele konusunda herhangi bir operasyonun masada olup olmadığı yönündeki soruya, “Bütün hazırlıklarımız yapılmış durumda... Bir gece ansızın gelmesi gereken veya gelinmesi gereken yere gelebiliriz. Bunlar da bizim yine bu seyahatimizde özellikle baş başa görüşmede ele alacağımız konulardır” dese de Putin ile görüşme sonrası ortak basın açıklamasında Rojava’dan söz etmeyerek siyasi çözüm odaklı mesajlar verdi Moskova’dan.

Türkiye, İdlib’teki Ciharistlerin tasfiyesine iki nedenle istekli görünmüyor.

Bir; İdlib’teki Cihadistlerin tasfiyesiyle on binlerce silahlı militan ve yüz binlerce sivil kitlenin tek çıkış kapısının Türkiye olması nedeniyle hep ovalayıp ertelemesi. Ve İdlib’te ki silahlı Cihadistleri yerleştirmeyi planladığı Rojava Kürdistan’ı ve özelde Fırat Doğusundaki Güvenli Bölge planının da (Kürt topraklarına yerleştirme planı ki kısmen Şehba-Efrin bölgesine yerleştirdi) hem ABD hem de Rusya nezdinde suya düşmesi nedeniyle isteksiz.

İki “İdlib’deki muhaliflerin AKP iktidarıyla ideolojik akrabalığı var. Dünyada Müslüman Kardeşler AKP’ye sempatiyle bakarken, Ankara’nın İdlib’de Şam ve Rusya’nın istediği adımı atması çok zor” gerçeği nedeniyle Türkiye İdlib’te yapacaklarını erteliyor. Ama nereye kadar. Özetle Moskova’da Putin “siyasi çözüm, anayasa komitesi, İdlib’te ki sorumluluklarını hatırlattı Türkiye’ye. Erdoğan yine “evet, evet” deyip geçiştirmekle yetindi ama nereye kadar!

S-400’ler geriliminde Türkiye-ABD arasında Kürtler pazarlığa konulur mu?

Erdoğan Moskova’ya gitmeden önce ABD yetkililerinden peş peşe açıklamalar geldi;

ABD Başkan Yardımcı Pence; Türkiye kritik bir NATO müttefiki kalmak ya da Rusya’dan savunma sistemi satın almak gibi pervasız kararlarla bu ortaklığı riske atma arasında seçim yapmalı.”

“ABD, Türkiye’nin F-35 programına katılımının ve Türkiye için üretilen uçakların teslimatının askıya alındığını açıkladı. Üstelik dosyamızda S-400 ısrarıyla gittiğimiz toplantının ana gündemi de genelde Rusya tehdidinin karşılanması ve özellikle Karadeniz’in Ruslara karşı tahkimi idi.

ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Palladino, görüşmede Türkiye’nin S-400 alımı ve S-400 ile F-35’lerin aynı anda çalışamayacağına dair “uyarıldığını” açıkladı. (Aydın Selcan)

ABD cephesinde bu mesajlar gelirken, Putin Moskova’da Erdoğan ile görüşmesinde ABD açıklamalarına meydan okurcasına, “Türkiye’ye S-400 hava savunma sistemi sevkiyatı anlaşmasının yanı sıra bu ülkeye başka modern Rusya yapımı askeri ürünler sevk etme projelerimiz de var” dedi.

ABD ile Rusya’nın Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da dahil Akdeniz havzası üzerinde Rusya’nın bölgeye dönmesiyle kızışan egemenlik savaşında, Türkiye’nin jeopolitik ve jeostratejik konumu önemli. Zaten Türkiye’de ne zaman iki eksen arasında sıkışsa kendi coğrafik konumunu pazarlık masasına getirir, şimdi yaptığı gibi. Türkiye özellikle ABD’nin genelde Kürdistan özelde bugün Rojava Kürdistan’ı politikasından aldığı “tehdidi” önce asgariye indirmek sonra tümüyle değiştirmek için bak “dediğim olmazsa Rusya alternatifi var” kartını kullanıyor.

Türkiye’nin konumu ve bölge jeopolitiğindeki yeri nedeniyle ABD, müttefiki olan Türkiye’yi kaybetmeme, Rusya ise O’nu NATO ve Batı’dan kopartıp yedeğine alma yarışında. S-400 ile Patriot ve F-35 tartışmasına bu çerçevede bakmak lazım. Taraflar karşılıklı kartlarını açmış, açıyorlar ancak sön söz henüz söylenmiş değil!

Bu gerilimde Kürtlerin pazarlık konusu yapılıp yapılmayacağı meselesine gelince;

Türkiye’nin, Rus S-400’leri alma kararı üzerine, ABD ile Patriot ve F-35 savaş uçakları alımında yaşadıkları, Kürtlerin ve şu an için esas Rojava Kürdistan’ı Kürtlerinin Türkiye tarafından pazarlık masasına taşınır mı? Daha açık bir ifadeyle Türkiye son anda ABD’ye “Kürtlerden desteğinizi çekin ben de S 400’lerden vazgeçeceğim” derse ne olur? Kürtler bir kez daha Batı/ABD nezdinde ihanete uğrarlar mı?

Bu sorular Batı basının da gündeminde. Örneğin, İngiliz gazetesi The Times, başyazılarından birini bu konuya ayırarak şu yorumu yaptı: “Eğer Erdoğan sonunda NATO'nun taleplerine boyun eğer ve S-400 anlaşmasını bitirirse, bunun karşılığında muhtemelen ABD'nin Suriyeli Kürtlerden desteğini çekmesini isteyecek” diyor!

Zor ama imkansız değil Kürt siyasetinin bu ihtimale hazır olması gerekiyor.

Çünkü Birincisi; Türkiye’nin Batı özellikle de NATO ittifakından tam da Kürdistan üzerinden algıladığı “tehdit” nedeniyle kopması zor görünüyor. İkincisi, belirttiğim jeopolitik konumu nedeniyle ABD’nin 40 yıllık zamanlamayı içeren Avrasya üzerinde egemenlik savaşındaki jeopolitik konumu nedeniyle Türkiye’den vazgeçmesi kolay değil.

Nerina Azad
Bu haber toplam: 5927 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:11:45:29
Bu gönderiye hiç yorum yapılmamış! İlk yorum yapan kişi olmak ister misin?
Nerina Azad
x