Jorin Avesta: Türk Televizyonlarındaki Aşiret Dizisi Saçmalığı
''Bu diziler, en sert asimilasyon politikalarından daha etkilidir. Çünkü asimilasyonu "eğlenceli" hale getirir. Genç nesiller, Kürdlüğü bu dizilerdeki gibi sanıyor. Kendi dilini, müziğini, edebiyatını değil ama "aşiret raconu"nu ezberliyor. Bu, en tehlikeli ve en alçakça soykırımdır: Kültürel soykırım.''

Yıllardır bir kültürel zehirlenme sarmalının içindeyiz. Türk televizyon kanallarının "prime-time" kuşakları, adeta bir endüstriyel tahrifat makinesine dönüşmüş durumda. Bu makinenin en son, en parlak, en yüksek bütçeli ve ne yazık ki en etkili ürünü: "Aşiret Dizileri."
Lüksün ve cehaletin, modern plazalarla kan davasının, en son model ciplerle ilkel "töre"lerin iç içe geçtiği bu yapımlar, reyting listelerini altüst ediyor. Ancak bu tablodaki en acı verici, en utanç verici ve üzerinde en derinlemesine düşünülmesi gereken olgu, bu dizilerin en sadık izleyici kitlesinin, bizzat o dizilerde kimliği, kültürü ve onuru ayaklar altına alınan Kürd milleti olmasıdır.
Bu, bir Stockholm Sendromu'ndan farksızdır. Bu, kendi celladının giyotinini parlatan bir mahkûmun trajedisidir. Bu, basit bir "dizi zevki" meselesi değil, kolektif bir milli şuur kaybının, bir kültürel intiharın en net göstergesidir. Biz, Kürdler, oturup kendi kimliğimizin nasıl çürütüldüğünü, nasıl aşağılandığını en pahalı prodüksiyonlarla, en "karizmatik" oyuncularla izliyor ve buna alkış tutuyoruz.
Bu akıl almaz durumu, bu ekrandaki ihaneti, katman katman açmak zorundayız.
Bu dizilerin Kürd milletine biçtiği role bakalım:
Erkek Temsili: Kürd erkeği; "mafyamatik", "kaçakçı", "silahlı zorba" bir figürdür. Hak, hukuk, adalet tanımaz, insanlık kanunlarının işlemediği bir mikro-krallıkta yaşar. Tek motivasyonu "kan davası", "intikam" ve "toprak"tır. Zekâsı değil, kaba kuvveti ön plandadır. Mantıkla değil, anlık öfke patlamalarıyla hareket eder. Bu adamlar için "namus", kadının bedeni ve iradesi üzerinde kurdukları mutlak tahakkümden ibarettir.
Şimdi duralım ve soralım: Bu biz miyiz? Med İmparatorluğu'nun varisleri, Selahaddin Eyyubi'nin torunları, Ehmedê Xanî'nin "Mem û Zîn" ile felsefi bir aşk destanı yarattığı bir milletin erkekleri, bu ilkel karikatürler midir? Bizim kültürümüz, dengbêjlerin sözündeki derinlik, soframızın bereketi, divan geleneğimizdeki bilgelik bu değil. Bize sunulan, coğrafyamızın en yozlaşmış, en feodal artıklarıdır ve bu artıklar, tüm bir milletin "özeti" olarak pazarlanmaktadır.
Asıl ve en tehlikeli kültürel yıkım, kadın temsiliyetinde yaşanıyor. Bu dizilerdeki Kürd kadını, bir "birey" değildir; bir "köle", bir "cariye" statüsündedir. Varlığının yegâne amacı, bir "ağa"nın, bir "bey"in yatağına girmek, ona bir "erkek evlat" vermek ve konağın labirentlerinde diğer kadınlarla entrika çevirmektir.
Eğitimli, sorgulayan, direnen, irade sahibi Kürd kadını bu senaryolarda yoktur. Oysa Kürd tarihi; Leyla Qasim gibi milli onur sembolleri, siyasi tarihimiz ise tüm dünyaya ilham veren, feodalizme ve ataerkilliğe karşı en ön safta savaşan devrimci kadın figürleriyle doludur. Bizim kadınlarımız, bu topraklarda özgürlüğün ve onurun bayrağıdır.
Peki, ekranda ne görüyoruz? Sürekli ağlayan, ezilen, hor görülen, tek kurtuluşu "kuma" gitmek ya da "töre"ye kurban edilmek olan "zavallı" varlıklar. Bu, Kürd kadınının tarihsel mücadelesine ve toplumsal gerçekliğine yapılmış en büyük hakarettir. Ve bizim analarımızın, bacılarımızın, kendi değersizleştirilme seanslarını çaylarını yudumlayarak izlemesi, bu zehri "eğlence" sanması, üzerinde durulması gereken milli bir felakettir.
Peki, neden izliyoruz? Neden kendi aşağılanmamızdan bu kadar "keyif" alıyoruz?
Cevap, sömürgeciliğin en karanlık dehlizlerinde gizlidir. Ünlü düşünür Frantz Fanon, Siyah Deri, Beyaz Maskeler kitabında, sömürgeleştirilmiş halkın en büyük trajedisini tanımlar: Bir süre sonra, sömürgecinin gözlükleriyle kendisine bakmaya başlar. Sömürgeci ona "Sen ilkelsin, vahşisin, medeniyetsizsin" der. Yeterince uzun süre ve yeterince yüksek sesle söylerse, sömürülen buna inanır ve o "vahşi" rolünü oynamaya başlar.
Bugün olan tam da budur. Türk medya endüstrisi, Kürdler için bir "imaj" çiziyor: "Siz böylesiniz; feodalsiniz, töre cinayeti işlersiniz, kadınlarınızı döversiniz, hukuktan anlamazsınız." Ve biz, bu imajı o kadar çok izliyoruz ki, onu "gerçek" zannediyoruz.
Bu, ana akımda "görünür olma" ihtiyacının en çarpık, en hastalıklı tatminidir. Hiç yer bulamamaktansa, "aşağılanarak" da olsa bir temsiliyete razı gelmektir. Bu, açlıktan ölmek üzereyken size uzatılan zehirli bir ekmeği, minnetle kabul etmektir.
Bu kültürel hezeyanın bu kadar kolay alıcı bulmasının temel bir nedeni var: Tarihsizlik. Daha doğrusu, kendi tarihimize olan yabancılığımız.
Bu noktada durup en temel görevimizi hatırlamalıyız: Biz Kürdlerin, tarihimizi çok iyi okuyarak ona sımsıkı sarılması şarttır. Bu bir entelektüel hobi değil, milli bir hayatta kalma mecburiyetidir.
Neden mi? Çünkü tarihini bilmeyenler, şarlatanların esiri olur.
Bugün o dizileri yazan "şarlatanlar", bizim tarihimizdeki boşluklara kendi yalanlarını dolduruyorlar. Biz kendi gerçek kahramanlarımızı, bilgelerimizi, devletlerimizi bilmezsek; onlar da bize "ağa" ve "kaçakçı" kahramanlar icat ederler. Biz Ehmedê Xanî'nin felsefesini, Feqiyê Teyran'ın irfanını bilmezsek; onlar da bize "töre" diye yutturdukları cehaleti "Kürd kültürü" diye pazarlarlar.
Tarih, bir milletin hafızasıdır. Hafızasını kaybeden ise Alzheimer olmuş bir millet demektir; kim olduğunu, nereden geldiğini unutur ve önüne konan her türlü kimliği kabul eder. Bugün bize dayatılan bu "aşiret" kimliği, bizim hafızamızı kaybetmemizin bir sonucudur.
Bu yapımları masum bir "eğlence" veya "ticari kaygı" olarak görenler, en büyük yanılgı içindedirler. Bu, siyasi bir projedir. İtalyan düşünür Antonio Gramsci, "kültürel hegemonya" kavramını boşuna geliştirmemiştir. Egemen güçler, tahakkümlerini sadece silahla, zorla (coercion) değil; aynı zamanda kültür, sanat ve medya yoluyla "rıza" (consent) üreterek sürdürürler.
Bu diziler, birer "rıza üretme" fabrikasıdır. Neye rıza üretiyorlar?
Kürdlerin "medenileştirilmesi gereken", "hukuk dışı" bir topluluk olduğuna.
Kürd coğrafyasının, ancak "devletin şefkatli (!)" müdahalesiyle düzelebilecek bir kaos yuvası olduğuna.
Ve en önemlisi, Kürdlerin kendilerinin de "böyle olduklarına" rıza göstermesine.
Medya teorisyeni Neil Postman'ın uyardığı gibi, Televizyon: Öldüren Eğlence kitabında belirttiği üzere, bizi kontrol etmek için "Büyük Birader"in (Big Brother) yasaklarına gerek kalmadı. İnsanlar, artık kendilerini eğlendiren şeyler uğruna özgürlüklerinden, kimliklerinden ve onurlarından gönüllü olarak vazgeçiyorlar.
Bu diziler, en sert asimilasyon politikalarından daha etkilidir. Çünkü asimilasyonu "eğlenceli" hale getirir. Genç nesiller, Kürdlüğü bu dizilerdeki gibi sanıyor. Kendi dilini, müziğini, edebiyatını değil ama "aşiret raconu"nu ezberliyor. Bu, en tehlikeli ve en alçakça soykırımdır: Kültürel soykırım.
Görüldüğü üzere durum karanlıktır, ancak çare bizdedir. Bu kültürel zehirlenmenin panzehiri, yine bizim milli irademizdir. Aydınlarımızla, sanatçılarımızla ve en önemlisi bizzat milletin kendisiyle bu "zehirli bal"ı reddetmek zorundayız.
Bizim hikayemiz bu değil. Bizim hikayemizi, bizi aşağılayanlar değil, biz yazmalıyız. Bizim kadınlarımız "cariye" değil, özgürlük meşaleleridir. Bizim erkeklerimiz "zorba" değil, kadim bir medeniyetin onurlu mirasçılarıdır.
Televizyonunuzdaki o kumanda, sadece bir kanal değiştirme aracı değildir. O, sizin milli onurunuzun bir testidir. O, bir irade beyanıdır. O kumandayı, kendi kimliğimize, onurumuza ve geleceğimize sahip çıkmak için kullanma vaktidir.
Bu akşam, o dizi başladığında kendinize şu soruyu sorun:
Ekrandaki o karikatüre bakıp eğlenen bir izleyici misiniz, yoksa o karikatürün içinde kimliği eritilen bir kurban mı?
Cevabınız "kurban olmayı reddediyorum" ise, o düğmeye basın ve kapatın. Kapatın ve bir kitap açın. Kendi tarihinizi okuyun. Çünkü şarlatanların yazdığı senaryolara esir olmaktansa, kendi onurlu tarihimizin efendisi olmak zorundayız. Başka çaremiz yok.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Son güncellenme: 20:02:55





































































































































































































