Suriye’deki Kürtler DSG’nin Rolü ve Özerklik Konusunda Taviz Vermiyor
Suriye’deki Kürtler, Rojava’nın statüsü ve DSG’nin (Demokratik Suriye Güçleri) ordudaki rolü konusunda taviz vermiyor. Abdullah Öcalan, Rojava’yı “kırmızı çizgi” olarak nitelendirerek Türkiye’nin olası askeri müdahalesine karşı uyarıda bulundu. DSG, Şam ile yürütülen müzakerelerde adem-i merkeziyetçi, demokratik bir yapının ve özerk yönetimin tanınmasının önemini vurguluyor.

Suriye geçici Başkanı Ahmet Şara Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’na (BM) katılmak üzere New York’a giderken, Kürt siyasi tutumu Şam yönetimine karşı sertleşiyor. Bu sertleşme, hem ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi Büyükelçi Thomas Barrack’in baskıları hem de Türkiye’nin bölgedeki etkisiyle bağlantılı.
PKK lideri Abdullah Öcalan, 1999’dan beri tutulduğu İmralı Adası Cezaevi’nden yaptığı açıklamalarda, “Rojava kırmızı çizgidir” diyerek Kuzey ve Doğu Suriye’nin (Batı Kürdistan) özel önemini vurguladı. Öcalan, Rojava’daki krizin çözümü için bölgedeki yetkililerle iletişime geçilmesi gerektiğini belirtti ve Türkiye’nin olası bir askeri operasyonunun “büyük yıkıma yol açacağını” söyledi. Temmuz ayında, 26 yıl aradan sonra ilk kez yayınladığı video mesajda, silahlı mücadelenin sona erdiğini ve demokratik siyasete geçişin “tarihi bir kazanım” olduğunu duyurmuştu.
Kürt taleplerindeki yükselişi gösteren bir diğer adım, DSG Genel Komutanlığı üyesi Sipan Hemo’dan geldi. Hemo, Şam’daki geçici hükümetle ortak bir askeri konsey kurulmasını önerdi. Bu konseyin, tüm kesimleri kapsayan, demokratik ve adem-i merkeziyetçi ilkelere dayalı bir ulusal orduya geçişin ilk adımı olabileceğini belirtti. Hemo, DSG’nin Suriye ordusuna entegrasyonunun geleneksel veya merkezi bir yapıdan farklı, kadın özgürlüğü ve adem-i merkeziyetçilik ilkelerine dayalı olması gerektiğini vurguladı. Ayrıca DSG’nin IŞİD ile mücadeledeki tecrübesinin, yeni ulusal ordunun inşasında kritik rol oynayabileceğini ifade etti.
Müzakereler, adem-i merkeziyetçilik, DSG’nin entegrasyonu ve Kuzeydoğu Suriye’nin yönetimi konularında büyük engellerle karşı karşıya. Hemo, bölgesel müdahalelerin krizi derinleştirdiğini belirterek Batı’yı ilkelerine sadık kalmaya çağırdı ve DSG’nin Türkiye için bir tehdit olmadığını, aksine Suriye’nin demokratikleşmesinde kilit rol oynayabileceğini söyledi.
Kürt tarafı, Şam ve Ankara’nın çelişkili tutumlarından kaynaklanan gizli anlaşmalardan endişe ediyor. Özerk Yönetim’in Müzakere Komitesi Eş Başkanı Fevza Yusuf, adem-i merkeziyetçilik ve DSG’nin entegrasyonunun tartışmaya açık olmadığını vurguladı. Yusuf, yeni hükümetin Suriyelileri nüfus oranlarına göre temsil etmediğini ve anayasal bildirgenin kadın hakları ile kültürel ve dilsel çeşitliliği göz ardı ettiğini eleştirdi.
PYD Eş Başkanı Salih Müslim, Ankara ve Şam ile yürütülen müzakerelerin Dışişleri Bakanlığı düzeyinde ve gizli olarak devam ettiğini söyledi. Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile DSG Komutanı Mazlum Abdi arasında olası bir görüşmeye dair söylentilere ise temkinli yaklaştı. Müslim, 2013-2015 yılları arasında Türkiye ile yapılan gizli görüşmelerin Kürt haklarının tanınmaması nedeniyle başarısız olduğunu hatırlattı.
Şam’daki geçici hükümetle müzakerelerde Kürtler, PYD, ENKS ve diğer partilerden oluşan ortak heyetle 12-13 temel talep etrafında birleşti. Müslim, İsviçre ve Belçika modellerinden ilham alan adem-i merkeziyetçi bir sistem önerdi. Bu sistemde özerk yönetimin tanınması, DSG ve Asayiş’in bölgesel özelliklerle Suriye ordusuna entegre edilmesi ve Kürtçe’nin eğitimde kullanılması yer alıyor. Ayrıca “Suriye Cumhuriyeti” adının kabul edilmesi ve kadın haklarını güvence altına alan ortak başkanlık sistemi önerildi. Uluslararası garantörler olarak ABD ve Fransa’nın rolüne dikkat çekildi.
DSG’nin Şam’a karşı tutumu sertleşti; özellikle YPG Komutanı Sipan Hamo’nun öne çıkmasıyla bu durum daha belirgin hale geldi. Hemo’nun yaklaşımı, Mazlum Abdi’ye kıyasla daha katı bir çizgiyi yansıtıyor. Öte yandan, Suriye hükümeti DSG’nin Deyrizor’u Şam’a teslim ettiğine dair iddiaları yalanladı ve müzakerelerin üst düzeyde ilerlemesi gerektiğini belirtti.
Bu arada, Ahmet Şara’ ve ekibi, 24 Eylül’de başlayacak BM Genel Kurulu toplantılarına odaklanmış durumda. Suriye Dışişleri Bakanlığı’ndan Kuteybe İdlibi, Ahmed Şara için ABD, Fransa, Katar ve Suudi Arabistan liderleriyle görüşmeler planlıyor. Ayrıca Suriyeli iş insanları, diaspora temsilcileri ve Washington’daki Suriye örgütleriyle toplantılar öngörülüyor.
Kürtler Rojava’nın statüsü ve DSG’nin rolü konusunda taviz vermiyor. Öcalan’ın sert mesajları, müzakerelerdeki gerilim ve bölgesel aktörlerin çelişkili tutumları, Suriye’de demokratik bir çözüm arayışını karmaşık hâle getiriyor. DSG, adem-i merkeziyetçilik ve haklarının tanınması için uluslararası garantörler eşliğinde müzakerelere devam ediyor.
Son güncellenme: 21:57:38