Tahran’dan yalanlama: 'Ne Pekin’den ne Moskova’dan silah aldık'
İran Genelkurmayı, Çin ve Rusya’dan silah tedarik ettiği yönündeki haberleri yalanladı. Açıklama, bir milletvekilinin “İran savaş sırasında Çin’den hava savunma sistemleri aldı” iddiası üzerine geldi. Tahran yönetimi, “bu tür açıklamaların ulusal güvenliği zedelediğini” savundu.
İran Silahlı Kuvvetleri Genelkurmayı, Çin ve Rusya’dan silah sevkiyatı aldığı yönündeki haberleri yalanladı. Fars Haber Ajansı tarafından salı günü yayımlanan açıklamada, son günlerde gündeme gelen savunma işbirliği iddiaları “izinsiz ve gerçeğe aykırı” olarak nitelendirildi.
Açıklamada, “Diğer ülkelerden ekipman veya silah alımıyla ilgili yapılan her türlü yorum ve haber inandırıcılıktan yoksundur ve temelsizdir” ifadeleri yer aldı.
Bu açıklama, muhafazakâr milletvekili Amir Hüseyin Sabeti’nin bir üniversitedeki soru-cevap etkinliğinde, İran’ın İsrail’le yaşanan 12 günlük savaşın dördüncü gününde Çin’den hava savunma sistemleri tedarik ettiğini öne sürmesinin ardından geldi. Sabeti, “Çin ve Rusya İran’ın hiçbir silah talebini reddetmedi” demişti.
Sosyal medyada hızla yayılan bu sözler, ordu yetkilileri ve rejim yanlısı yorumcuların sert tepkisini çekti. Askerî yetkililer, “bu tür açıklamaların ulusal güvenliği tehlikeye attığını ve İran’ın savunma ilişkilerini yanlış yansıttığını” savundu.
Genelkurmay’ın hızlı ve sert tepkisi, Tahran’ın Pekin ve Moskova ile stratejik ortaklıklarına vurgu yapmasına rağmen, bu ilişkilerin sınırlarını açık etmeye ve dış baskı davet edebilecek bilgilerden kaçınmaya özen gösterdiğini ortaya koyuyor.
Eylül sonunda İngiltere, Fransa ve Almanya’nın BM yaptırımlarını yeniden yürürlüğe koymasının ardından, İran yönetimi Çin ve Rusya ile daha yakın koordinasyon arayışına girdi. Her iki ülke de Tahran’ın “silah ambargosunun süresi doldu” yönündeki iddiasını destekledi ve Batı’nın yaptırımları uygulama çağrılarını reddetti.
Yine de İran ordusunun açıklaması, ülke içinde büyüyen bir ikilemi de yansıtıyor: Tahran, müttefiklerine giderek daha fazla bağımlı hale gelirken, şeffaflık, güvenilirlik ve “kendi kendine yeterlilik” konularında artan bir hassasiyet taşıyor. Özellikle Haziran savaşında hava savunma sistemlerinin zayıf performansı, bu endişeyi daha da derinleştirdi.
Savaş sonrası yeniden yapılanma ve silahlanma çabası
İsrail’in 12 günlük çatışma boyunca İran’daki komuta merkezlerine ve hava savunma noktalarına 200 hassas saldırı düzenlemesinin ardından, Tahran’ın ordu altyapısını onarmak ve modernize etmek için acil bir kampanya başlattığı bildiriliyor.
Eylül sonunda milletvekili Feda Hüseyin Maleki, Didban Iran’a yaptığı açıklamada, hava savunma sistemlerinin onarımı için döviz tahsisatının artırıldığını ve Çin ile Rusya’dan yeni ekipman temini konusunda “ümit verici anlaşmaların” yürürlükte olduğunu söyledi.
Maleki’nin bu açıklamaları, Meclis Savunma Komitesi ile Genelkurmay Başkanı General Abdürrahim Musevi arasında yapılan toplantıdan sonra geldi. Görüşmede Musevi, savaş sonrası hazırlık durumunu ve “İsrail’e vurulan darbeleri” anlatırken, Batı medyasının İran’ın ağır kayıplar verdiği yönündeki haberlerini reddetti.
Gizlilik ve denge arayışı
İran liderliği, savunma ortaklıklarına ilişkin anlatıyı sıkı biçimde kontrol etmeye çalışıyor. Genelkurmay’ın açıklaması da bu bilgi kontrolü stratejisinin bir parçası olarak değerlendiriliyor. Ordu, medyayı “önceden koordinasyon yapılmadan savunma konularında haber yayımlamama” konusunda uyardı.
Bu tutum, hem kurumsal bir güvensizlik atmosferini hem de yeniden yürürlüğe giren yaptırımlar karşısında artan iç kontrolü yansıtıyor. İran, silah anlaşmalarına dair haberleri bastırarak hem pazarlık pozisyonunu korumayı hem de Batı’nın dikkatini üzerine çekmemeyi hedefliyor.
Ancak bu yaklaşım, İran’ın dış ortaklara bağımlılığı ile “stratejik özerklik” iddiası arasındaki çelişkiyi de ortaya koyuyor. Uzmanlara göre, yaptırımların baskısı arttıkça ve İsrail’le yeni bir çatışma riski büyüdükçe, Tahran’ın güçlü retoriği ile sınırlı askerî kapasitesi arasındaki farkı gizlemek giderek zorlaşacak.
Son güncellenme: 12:39:17