Washington ile Iraklı milisler arasında yaklaşan hesaplaşma
ABD’nin İran destekli milislerin silahsızlandırılması yönündeki baskısı, Irak hükümetini zorlu bir denklemin ortasına itti. Uzmanlara göre olası bir zorla silahsızlandırma girişimi, Basra’dan Bağdat’a uzanan Şii bölgelerinde iç savaşı tetikleyebilir.

Irak ile Amerika Birleşik Devletleri arasındaki gerilim, Haşdi Şabi (Halk Seferberlik Güçleri) olarak bilinen ve çoğunluğu İran yanlısı Şii gruplardan oluşan milis yapılar üzerinden yeni bir dönemece girdi. Gerginliğin fitilini, ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio’nun 21 Ekim’de Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani ile yaptığı telefon görüşmesi ateşledi. Rubio, Bağdat’tan “İran destekli milislerin silahsızlandırılması” talebinde bulundu ve bunun “aciliyetini” vurguladı. Bu, Washington’dan gelen en doğrudan çağrı oldu.
ABD’nin talebi, Irak Parlamentosu’nda Haşdi Şabi’ye daha fazla özerklik tanıyacak yasa tasarısına karşı çıkmasının ardından geldi. Tasarı geri çekildi; ancak Parlamento Başkanı Mahmud el-Meşhedani, Washington’un milislere yönelik askeri saldırılar ve yaptırımlar tehdidinde bulunduğunu açıkladı. Mevcut 2016 yasası ise Haşdi Şabi’ye hâlâ devletin güvenlik yapısı içinde yasal statü sağlıyor.
Haşdi Şabi, 2014’te Ayetullah Ali es-Sistani’nin IŞİD’e karşı seferberlik çağrısı üzerine kuruldu. O dönem örgütle savaşta ABD ile dolaylı biçimde aynı cephede yer aldı. Ancak 2017’den sonra Washington, bu yapıyı İran’ın etkisiyle Irak’ın egemenliğini zayıflatan bir araç olarak görmeye başladı. Rubio’nun açıklamasıyla birlikte ABD’nin tutumu artık belirsiz değil: hedef, milislerin silahsızlandırılması.
Peki bu nasıl gerçekleşecek? Uzmanlara göre, milislerin zorla silahsızlandırılması girişimi neredeyse kesin olarak Şii bölgelerinde iç savaşa yol açabilir. ABD’nin doğrudan askeri müdahalede bulunması beklenmiyor; Washington’da yeni bir Irak bataklığına girme isteği yok. En fazla sınırlı hava saldırıları gündeme gelebilir, ancak bunun da sahadaki dengeleri değiştirmesi zor.
Bir diğer belirsizlik ise “İran destekli milis” tanımının kapsamı. ABD’nin hedefi doğrudan Amerikan güçlerine saldıran gruplar mı — örneğin Kataib Hizbullah ve Harakat en-Nuceba gibi yapılar mı — yoksa tüm Haşdi Şabi mi? Bu sorunun yanıtı, Bağdat’ın nasıl bir yol izleyeceğini belirleyecek.
Yasal olarak, Haşdi Şabi’nin feshi veya silahsızlandırılması Irak Parlamentosu’nun onayına bağlı. Şii çoğunluğun hakim olduğu kabine içinde bu yönde bir karar alınması neredeyse imkânsız. Federal Yüksek Mahkeme’nin de yasayı iptal etmesi beklenmiyor. Bu nedenle, ABD’nin gerçekçi hedefi, Haşdi Şabi savaşçılarının aşamalı biçimde ordu, polis veya sivil kurumlara entegre edilmesi olabilir — fiilen bir “silahsızlandırma” ama çatışmasız bir yol.
Ancak Irak siyasetini yakından tanıyanlar bunun da pek olası olmadığını belirtiyor. Haşdi Şabi, 2003 sonrası Şii egemenliğinin ve güvenliğinin temel garantörü haline geldi. İran rejiminin çöküşü veya ABD ile doğrudan savaş tehdidi gibi olağanüstü durumlar yaşanmadıkça, Şii liderlik bu yapıyı dağıtmayı düşünmeyecektir.
Washington’un kısa vadede başvurabileceği araçlar ise ekonomik yaptırımlar, hedefli suikast operasyonları ve milis bağlantılı siyasi partilere baskı olarak görünüyor. ABD, Kasım’daki seçimlerin ardından Haşdi Şabi’ye yakın partilerin kilit bakanlıklarda yer almasını engellemeye çalışabilir.
Ancak sahadaki gerçekler farklı. Milis liderleri, devlet kurumlarının zayıflığının farkında ve uzun vadede sabırlı bir strateji izliyor. Görünürde geri çekilip profili düşürseler de, fırsat doğduğunda yeniden sahneye çıkmaya hazırlar. Kısacası, Irak’ta bu hesaplaşmanın zamanı yaklaşsa da, sonucu şimdilik belirsiz.( Mohammed A. Salih-The New Region)
Son güncellenme: 17:38:01





































































































































































































