Ankara’nın Yeni Suriye Baş Ağrısı

Esad’ın devrilmesi Ankara’nın sorunlarını çözmek bir yana, daha da derinleştirdi.

10 Eylül 2025 - 10:12
10 Eylül 2025 - 10:12
 0
Ankara’nın Yeni Suriye Baş Ağrısı

ABD merkezli Foreign Policy dergisinde yayımlanan makalesinde düşünce kuruluşu MEI’nin Türkiye Direktörü Gönül Tol, Suriye’de Beşar Esad’ın devrilmesinin Ankara için beklenen rahatlamayı getirmediğini, aksine yeni ve daha karmaşık sorunlar doğurduğunu vurguladı. Tol’a göre, İsrail’in hızlı ve agresif şekilde sahaya inmesi, Kürtlerin özerklik taleplerini güçlendirmesi ve geçici hükümetin zayıflığı, Türkiye’yi post-Esad dönemi Suriye’de daha da zor bir tabloyla karşı karşıya bırakıyor.

Gönül Tol'un Foreign Policy’de yayımlanan yazısı şöyle:

Suriye lideri Beşar Esad’ın geçen yılın sonunda devrilmesi, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan için büyük bir fırsat gibi görünmüştü. On yılı aşkın süredir devam eden savaş, Ankara’yı çözemediği sorunlarla baş başa bırakmıştı: milyonlarca Suriyeli mülteci, ABD destekli Kürt milislerin sınır boyunca kök salması, Rusya ve İran’ın belirleyici olduğu bir savaş alanı...

Esad’ın devrilmesiyle, özellikle de Türkiye’ye yakın güçlerin katkısıyla, tüm bu yüklerin hafifleyeceği düşünülüyordu. Erdoğan, yeniden seçim yarışına hazırlandığı bir dönemde, Abdullah Öcalan ile yeniden başlayan diyalog süreci sayesinde parlamentoda destek arıyordu. PKK’nin Suriye kanadının(YPG) zayıflatılması, bu süreci kolaylaştırabilirdi.

Ancak aradan geçen sekiz ayın ardından ortaya çıkan tablo, Ankara’nın beklentilerinin tam tersi oldu: Esad sonrası Suriye, Ankara’ya Esad’ın kendisinden daha büyük baş ağrıları çıkardı.

İsrail faktörü

Esad sonrası Suriye’de Ankara’nın en büyük meydan okuması hızla İsrail oldu. Geçici Başkan Ahmed el-Şara’nın cihatçı geçmişi nedeniyle ona güvenmeyen İsrail, rejimin çökmesinden saatler sonra harekete geçti. Golan Tepeleri’nde terk edilmiş Suriye üslerini ele geçirdi, on gün içinde yüzlerce hava saldırısı düzenledi ve Suriye topraklarında dokuz askeri mevzi kurdu.

İsrail, bu hamleleri “savunma amaçlı” diye sunsa da Ankara, bunları yeni Suriye’yi istikrarsızlaştıran ve PKK ile yürütülen barış sürecini baltalayan adımlar olarak görüyor.

Stratejik kopuş

1990’larda Türkiye ve İsrail, İran ve Suriye’ye karşı ortak stratejik ittifak kurmuştu. 1996’da imzalanan askeri iş birliği anlaşmasıyla İsrail, Türkiye’nin hava filosunu modernize etmiş, füze teknolojisi ve istihbarat paylaşmıştı. Bugün ise tablo tamamen değişmiş durumda. İsrail artık Yunanistan ve Kıbrıs ile yakın askeri ortaklık kurarak Ankara’ya olan bağımlılığını bitirdi. Abraham Anlaşmaları ile Arap ülkelerinden meşruiyet kazanan İsrail, Türkiye’nin bölgedeki ağırlığını azaltmış durumda.

Sonuç: İsrail artık daha güçlü, daha iddialı ve Türkiye’ye daha az ihtiyaç duyuyor. Bu, Ankara’nın Suriye’deki hedefleri açısından en yakın tehdit haline geliyor.

Süveyda krizi

Süveyda’daki mezhep çatışması, hem Şara yönetiminin zayıflığını hem de İsrail’in yeni rolünü ortaya koydu. Bir Dürzi’nin kaçırılmasıyla başlayan gerilim, hızla büyük bir mezhep çatışmasına dönüştü. Geçici hükümet müdahale edemedi; İsrail ise “Dürzileri koruma” gerekçesiyle Suriye ordusunu bölgeden çekilmeye zorladı.

Bu gelişme, Ankara’nın planlarını doğrudan sekteye uğrattı. Türkiye’nin desteklediği, Suriye Kürtlerini devlet yapısına entegre etme girişimleri daha başlamadan dirençle karşılaştı. Katliamların ardından azınlıklar –Kürtler de dahil– özerklik taleplerini daha da sertleştirdi.

Çıkmaz ve riskler

Erdoğan’ın PKK ile yürüttüğü iç diyalog süreci tehlikeye girdi. Kürtlerin özerklik taleplerinin güçlenmesi, PKK içindeki sert kanadın elini kuvvetlendirdi. Ankara bir kez daha askeri seçeneği masaya koyuyor: Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Kürt güçlerine yönelik operasyon tehdidinde bulundu. Ancak bu adım, Türkiye’nin “post-Esad Suriye’yi domine etmeye çalışmıyoruz” imajını yıkabilir ve Batı başkentlerinde tepki yaratabilir.

Rusya kartı da çözüm olmaktan uzak. Moskova’nın İsrail ile Suriye’deki “çatışmasızlık” düzeni ve Kürtlerle geçmişteki yakınlığı, Ankara’nın hesaplarını boşa çıkarabilir.

Çözüm arayışı

Tüm bu tablo, Ankara’nın eski yöntemlerle sorunları çözemeyeceğini gösteriyor. Merkeziyetçi bir Suriye hayali artık gerçekçi görünmüyor. Alternatif ise, Kürtler ve diğer azınlıklara yerel özerklik tanıyan, haklarını anayasal güvence altına alan yeni bir düzen olabilir.

Bu yaklaşım, hem Türkiye’nin kendi Kürt sorununa dair yeni anayasa tartışmalarıyla uyumlu olabilir, hem de Suriye’nin geleceğini daha istikrarlı bir zemine oturtabilir. Erdoğan’ın iç ve dış politikadaki beklentileri, bu değişimi kabullenip kabullenmeyeceğine bağlı olacak.

 

Bu haber toplam 5558 kişi tarafından görüldü.
Son güncellenme: 13:13:11