PSK'den süreç açıklaması: Kalıcı, bütünlüklü ve sürdürülebilir bir çözüme ihtiyaç var
Kürdistan Sosyalist Partisi (PSK), PKK'nin silah bırakma sürecine ilişkin, "Silahsızlandırma süreci Kürt halkının ulusal haklarının tanınmasıyla tamamlanmalıdır." dedi.

PSK, PKK'nin silah bırakması ve yeni barış sürecine ilişkin açıklama yaptı.
27 Şubat tarihinde Öcalan’ın yaptığı çağrının ardından PKK’nin 8-12 Mayıs’ta gerçekleştirdiği kongrede silah bırakma ve kendini fesh etme kararı almasıyla önemli bir eşik aşıldığı belirtilen açıklamada, şunlar kaydedildi:
"11 Temmuz’da PKK’li 30 militanın Süleymaniye bölgesinde silahlarını yakma ritüeli ise PKK’nin silah bırakma noktasında geri dönüşü olmayan bir noktaya geldiğini ortaya koydu.
PKK’nin bu konudaki açık iradesinin ortaya çıkmasından sonra, devlet yetkililerinin “Terörsüz Türkiye” olarak nitelediği süreçte adım atma sırası artık iktidara/devlete geldi.
Bu kapsamda bir süredir PKK’nin silah bırakma sürecinin yasal ve hukuki gereklerini kolaylaştıracak bir komisyonun parlamentoda kurulmasına ilişkin bir tartışma sürüyordu. 5 Ağustos’ta nihayet Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu adıyla bir komisyon kuruldu.
Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş’un başkanlığında kurulan Komisyon’da İyi Parti dışındaki bütün siyasi partiler sandalye sayılarına göre yer alıyor.
Öte yandan hem iktidar yetkilileri, hem de Komisyon Başkanı sıfatıyla Numan Kurtulmuş’un yaptığı açıklamalarda Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nun misyonu PKK’nin silah bırakmasını gözlemlemek ve sürecin gerektirdiği yasal ve hukuki alanlara ilişkin Meclis’e öneride bulunmakla sınırlandırılıyor. Komisyonun çalışma süresi de PKK’lilerin silahsızlandırma periyoduna bağlanıyor."
Silahların susması herkesin yararınadır
PKK’nin silah bırakmasının "olumlu" nitelendirildiği açıklamada, şu ifadelere yer verildi:
"PKK’nin 41 yıldır sürdürdüğü silahlı mücadeleden en büyük zararı Kürtler gördü. Devlet, PKK üzerinden Kürt halkının haklı özgürlük davasını kriminalize etti, dört parçada Kürtlerin kazanımlarına saldırdı, demokrasi güçlerini sindirdi.
Diğer yandan PKK’nin bir bütün olarak silah bırakma süreci bir yanıyla devletin bu sürecin gerektirdiği yasal, hukuki ve idari adımlara bağlıdır. Bu türden adımları atmak ise TBMM’nin görev kapsamı içindedir. Dolayısıyla PKK’nin silah bırakma süreciyle ilgili Mecliste bir komisyonun kurulması hem zorunlu, aynı anda önemlidir. 5 Ağustos’ta Mecliste kurulan Komisyon’da parlamentoda yer alan partilerin (İyi Parti hariç) hemen hepsinin yer alması Komisyonun alacağı kararların çoğulcu karakterini ve meşruiyetini güçlendiren bir faktördür, Komisyona biçilen misyon dar ve sınırlı olsa da…"
Kürt meselesinin adını doğru koymak
Cürecin, başta Bahçeli ve Erdoğan olmak üzere devlet yetkilileri tarafından ısrarla “Terörsüz Türkiye” olarak tanımlandığı belirtilen açıklamada, "Türkiye’nin son yarım yüzyılda yaşadığı bütün sorunlar tek başına PKK ile ve onun ürettiği varsayılan “terörle” ilişkilendiriliyor. PKK silahı bıraktığında ve “terör” son bulduğunda Türkiye’deki sorunların da çözülmüş olacağı kabul ediliyor. Bu çok dar bir anlayış, gerçek anlamda bir çarpıtma ve ciddi bir tehlikeyi barındırıyor. Türkiye’yi yönetenler bu yaklaşımlarıyla Kürt meselesinin varlığını hala inkar ediyor ve bu yanlışta ısrar etmeye devam ediyorlar. Kürt halkının varlığını yok sayan, Kürt gerçeğini kabul etmeyen inkarcı bir anlayıştan Kürt meselesine ilişkin çözüm beklemek eşyanın tabiatına aykırıdır. Her şeye rağmen silahları susturmak önemlidir. Ancak PKK’nin 41 yıllık silahlı girişimlerini Kürt meselesinden ayrı görmek, onu gerçek bağlamından kopartarak ele almak bilinçli ve planlı bir çarpıtmadır. Böylesine gerçek dışı, sığ ve inkarcı anlayış meseleyi çözmek yerine derinleştirir. Gelinen aşamada PKK’nin silah bırakma sürecinin bir şekilde yolunda gittiği ve mecliste kurulan komisyonun bu bağlamda bir rol oynayacağı öngörülebilir. Ancak bu anlayışla yüz yıllık bir Kürt meselesi çözülmüş olmaz, tersine bu mesele kanamaya, istikrarsızlık ve potansiyel şiddet üretmeye devam eder."
Kalıcı, bütünlüklü ve sürdürülebilir bir çözüme ihtiyaç var
PSK'nin Kürt meselesinin çözümü için iki aşamalı bir plan önerdiği ifade edilen açıklamada, şunlar kaydedildi:
"Birincisi, silah ve şiddetten arınmış demokratik bir zeminin inşasıdır. Mecliste kurulan komisyon silah bırakanların sosyal ve siyasal yaşama katılımı, siyasi nedenlerle içerde olanların serbest bırakılması, görevlerinden alınan belediye başkanlarının göreve dönmesi için gerekli adımları hızla atabilir ve atmalıdır da. Düşünce ve ifade özgürlüğü önündeki engeller kaldırılmalı. Kürdistan Partileri hakkında açılan kapatma davaları düşürülmeli, ifade ve örgütlenme özgürlüğü önündeki bütün bariyerler kaldırılmalıdır. Özgür, demokratik, hukukun egemen olduğu eksiksiz demokratik bir ortam aynı zamanda yeni bir anayasa yapmak için de gereklidir.
İkincisi, Kürt Halkının varlığını tanıyan yeni bir anayasa yapılmalıdır. Silah bırakma sürecine yönelik yasal ve hukuki düzenlemelere paralel olarak Kürt meselesinin kalıcı ve eşitlikçi çözümüne odaklanmak gerekir. Ve bu iki süreç birbirini tamamlayan, bütünlüklü bir sorunun aşamaları olarak planlanmalıdır. Bunun için parlamento içinde ve dışındaki bütün siyasi partilerin, sivil toplum örgütlerinin, meslek odalarının, sivil inisiyatiflerin, etnik ve dini gruplar ve aydınların katılımı ile yeni bir anayasa tartışması başlatılmalıdır. Anayasa yapım süreci açık, şeffaf, toplumun tüm katmanlarına açık olmalıdır.
Günü geldiğinde yeni anayasaya ilişkin bütünlüklü bir öneri paketi sunacağımıza şüphe yok. Bu aşamada ilkesel düzeyde altını çizeceğimiz bir kaç nokta var: Yapılacak yeni anayasa Türkiye toplumunun çok uluslu, çok dinli, çok kültürlü yapısına uygun; çoğulcu, demokratik ve evrensel demokrasi standartları esas almalıdır. Yapılacak yeni anayasa Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı ile Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerle uyum içinde olmalıdır.
Yapılacak yeni anayasada Kürt halkının varlığı tanınmalı, Kürtçe eğitim ve resmi dil olarak kabul edilmeli, Kürtlerin, ülkeleri Kürdistan’da kendilerini özgürce yönetmesine imkan tanımalıdır.
Öte yandan yapılacak anayasa Kürt halkına yüz yıldır uygulanan her türlü ayrımcılığın insani, ekonomik, hukuki, sosyal, kültürel yıkıcı sonuçlarını giderecek düzenlemeler içermelidir.
Biz PSK olarak yapılacak yeni anayasanın aynı zamanda Türkiye toplumunun bütün kesimlerinin insanca ve onurlu yaşam taleplerini karşılamasını savunuyoruz. Yeni bir anayasa Alevilerin, bütün etnik ve dini toplulukların taleplerine yanıt vermeli, çoğulcu, katılımcı, özgürlükçü, hukukun üstünlüğüne bağlı, ayrımcılığı ret eden, barışsever, sosyal adaleti, insan onuruna saygıyı temel alan bir anlayışla yapılmalıdır.
Böyle bir anayasaya denk düşen idari, hukuki ve siyasi sistemin federal bir sistem olduğunu düşünüyoruz."
Türkiye diğer parçalardaki Kürtlerle diyalog içine girmelidir
Bölgesel gelişmelerin Kürdistan’ın dört parçasında çözümün içiçe geçtiğini gösterdiği, her bir parçadaki olumlu ya da olumsuz gelişmenin diğer parçalardaki çözüm çabalarını eş zamanlı olarak etkilediği belirtilen açıklamada, "Daha somut olarak Suriye’de Kürtlerin özgürlük talepleri Türkiye iç siyasetini doğrudan etkileyecek noktaya gelmiş durumdadır. Türkiye Rojava’da Kürt statüsüne karşı çıkarak kendi içinde Kürt meselesini çözüme kavuşturamaz. Türkiye’nin içerde Kürt meselesinde kalıcı adımlar atması aynı zamanda Rojava’da Kürt karşıtı siyaseti terk etmesi ve onlarla karşılıklı saygı, kabul ve çıkarlara dayalı ilişkiler kurmasına bağlıdır." denildi.
Son güncellenme: 11:39:32