HDP bugüne kadar yapılan bütün eleştirilere karşı özeleştirisini vermedi.
Parti içi demokrasi varmış gibi dışarıdan yapılan eleştirilere "Gel katıl, varsa yanlış gel düzelt" diyen hazır kıtalar yazılı ve sözlü eleştirilere alakasız, ezber cümlelerle yanıtlar verirler. İçeride olup ta doğruları dillendirerek eleştiri yapanlara karşı da Hikmet Fidan'a sıkılan tek kurşun ile yanıt verilir ve naaşını taşımak için HDP'li belediye ambulans dahi vermez.
Birde sürekli tekrar ettikleri nakarat "Biz bedel ödüyoruz saygı duyun, siz ne yapıyorsunuz? “Bir kere bedel ödeyenlere saygı duyması gerekenler ilk evvela bugün geldikleri yeri, geçmişte her türlü bedelini ödediklerinden dolayı bu olanağı onlara sağlayanlara borçlu olduklarını unutanlardır. Geçmişte verilen mücadeleyi ve o mücadelenin amaç ve ilkelerini sahiplenip terk etmeyen, bugün hayatta olanlar ancak ödedikleri bedelden söz edebilir ve ödedikleri bedellerine sahip çıkabilir. Aynı amaç ve ilkelere sahip çıkmayanlar ödenen bedele sahip çıkamazlar.
Yoksa geçmişte hayatını inancı uğruna verenlerin mezar taşına, yaşayan emektarların omuzlarına basarak, her emre itaat ettikleri için yükselenlerin bedel ödemekten zerre kadar söz etmeye hakları yoktur.
Parti adına konuşma yetkisi verilenler bunları bildikleri ve verecek yanıtları olmadığı için yapılan eleştirilere yanıt veremezler. Eleştirileri yanıtsız bırakmalarının diğer bir nedeni de örgütün çıkarı için kendilerinden yapılması istenen ve yanlış olduğunu bildikleri eylemlerin tekrar edilmesine itiraz edemeyecek olmalarıdır.
Farklı geçmişten gelen bileşenlerin önerdikleri adaylar hariç tutarak, HDP' içinde bir yerlere aday olmak isteyen bir Kürd'te aranan özelliklerde liyakat sahibi olmanın bir önemi yoktur. Geçmişin inkarı, Öcalan'dan başka liderin tanınmaması ve örgütün çıkarının her zaman için halkın çıkarlarından daha önemli ve öncelikli olmasını kabul etmesi önemlidir.
Kendinden önce halk için ödenen bedelleri sadece örgüt çıkarı için kullanıp sahiplenmek ile siyaset yapılamaz.
Ortada iddia edilen bir bedel varsa, bu bedelin doğru yada yanlış olduğunu belirleyecek olan ödenen bedelin amacın ne olduğudur. Buda geçmişte olduğu gibi doğru olan halkın çıkarı için ödenen bedeldir.
Mahkemede yapılan iddialara karşılık şuçu arkadaşlarının üstüne atıp, kendini "sütten çıkma ak kaşık" yapmak için af üstüne af dilemek, söylendiği gibi "taktik" degil bedel ödememek için teslim olmaktır. Oysa ödenecek bedeli göze alarak ilkeli bir duruş sergileyip, her koşula direnerek siyasi savunma yapanlar tarihe iz bıraktıkları gibi dostun ve düşmanın da saygısını kazandılar.
Bedelden sürekli söz edenler bu iki örneği unutup haksızlık yapmasınlar.
Her mahkum gibi Öcalan'a da zaman zaman konan görüş yasağının hukuksuz olduğu herkesin malumu. Önceki seçimlerde olduğu gibi Kürd oylarını alabilmek için kendi koyduğu yasağı iktidarın kaldıracağı da herkesin malumu. Öcalan'ın mektubu milyonlara okutulduğu gibi yine özel röportajları yayınlanabilir. Bunu tahmin ermek için de akıllı olmaya gerek yok. Normal bir zeka ile geçmişte yapılanları hatırlamak yeterli.
Görüş yasağının seçim öncesi kaldırılacağını iyi bilen HDP'li bir avuç yönetici "Öcalan'a konan görüş yasağını "direnerek biz kaldırdık" diyebilmek için kurnazlık yaparak Kadıköy'den Gemlik'e yürüyüş düzenlediler. Polisler de her zaman olduğu gibi izin alınmamış diyerek barikat kurup yürüyüşe müdahale ettiler. Barikatı aşmak için çıkan tartışmada HDP'li kadın milletvekili polise yumruk atıyor. Sonra her zamanki bildik polis müdahalesi ve yürüyüşe katılanların gözaltına alınması.
Beklendiği gibi hemen iktidar ve ortağı fırsatı değerlendirdi ve yumruk atan millet vekilinin vekilliğinin düşürülmesini istediler.
Millet Meclisindeki kürsüden halka ve bütün dünyaya hitap edilebilme imkanı olduğu gibi vekillere tanınan sözde de olsa dokunulmazlık var. Şimdi sormak gerekiyor, Kürd halkının onayı alınmadığı halde, bütün engellere rağmen binlerce oy verip millet vekili yaptığı bir bayanın sahip olduğu bu imkanları Öcalan için yapılan yürüyüşte polise yumruk atması için mi verdi? Yoksa meclis kürsüsünden halkının sorunlarını dünyaya duyurması için mi? Sahip olunan bu hakları harcayacak daha değerli bir eylem yok muydu? Şayet kazanılan millet vekili hakları bu kadar ucuz harcanıyorsa neden parlamenter mücadeleden bir türlü vaz geçilmiyor?
Ayrıca Öcalan'a konan görüş yasağı kalksa ne olur, kalkmasa ne olur? Kendi savunmasında söylediklerinin dışında söylemediği eksik ne kaldı?
Bütün bunlar yetmiyor olacak ki Türkiye'nin NATO üyesi olmasın diye sorun çıkardığı İsveç'te binaların duvarlarında Öcalan'ın slayt gösterileri yapılıyor. Yine yetmiyor Türkiye’nin müdahale etmek için ABD ve Rusya'dan onay beklediği Rojava'da Öcalan posterleri ile yürüyüşler organize ediliyor.
Hatırlarsak birileri "Afrin'e karşılık Şemdinli'yi alacağız" demişti. Bakalım Rojava'ya müdahale olursa karşılığında bu sefer nereyi alacaklar?
Bu saatten sonra gelişmelere karşı tavır önce yapıldığı gibi üç maymunu oynamak olmamalı. Bu günlere gelinmesinde emeği olanlar, halkına karşı hala kendini sorumlu hissedenler, bu gün ilkesiz siyaset yapanların (biri CHP'nin, diğeri AKP'nin peşinde) amacının ne olduğunu halka anlatmalı. Bu konuda bildiği, gördüğü ve duyduğu gerçekleri açık yüreklilik ile dile getirmeliler. Artık yeter demenin zamanı geldi ve geçiyor. Yoksa rotasından çıkan ve ulusal birliğin önünde en büyük engeli oluşturanlara dur demek için yarın çok geç olacak.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.