Aralık 2015’te Avrupa Birliği Bakanı Volkan Bozkır’ın, Türkiye Parlamentosu Avrupa Birliği Uyum Komisyonu'nda yer alan milletvekillerine verdiği basına kapalı brifingte “bugün hiç olmadığı kadar Kürt halkında bir kopuş olduğunu” belirten Osman Baydemir hendek, barikat ve operasyonlar ile ilgili şunları söyleyecekti: "İnsanlar bize 'Ne işiniz var Parlamentoda' diyorlar./…/ Birincisi bütün yaşadıklarımız, gerek hendekler, gerek barikatlar gerekse sivil ölümleri, çatışmalar, bunlar sebep değil, bunlar sonuçtur. Müzakere masasını devirmenin sonuçlarıdır. 2013 ve 2014'te yaşamış olduğumuz barış sürecinin seçime kurban edilmesinin sonuçlarını yaşıyoruz. Yegane bir çıkış yolu vardır. O da bir an önce müzakere masasına geri dönmektir. Türkiye hızla Suriyelileşmeye doğru ilerliyor. Eleştirmiş olduğumuz Esad'ın sivillere saldırıları ne idiyse bugün Cizre'de, Sur'da, bütün bölge genelinde yaşanan aynı şeydir" dedi.
HDP'li Baydemir'e cevap veren Bakan Bozkır ise, barış için İrlanda örneğini vermiş: "İrlanda'da barış masasında IRA ve onun siyasi partisi vardı. İkisi birlikte masada kaldı. IRA silah bırakmak istemeyince oradaki siyasi parti, IRA'ya silah bıraktırdı. Silah bıraktıran unsur siyasi parti oldu. Silahlar bırakıldı, çimentoya gömüldü ondan sonra barış sağlandı. HDP eğer terör örgütüne silah bıraktırma konusunda baskı uygularsa tekrar sürece dönülür. Terör örgütüne silah bırakmayı sağlayabiliyorsanız beraber geleceğe güvenle bakabiliriz" demiş.
Osman Baydemir, Ağustos 2016’da yaptığı konuşmada bu kez şunları söylemiş: “Çatışmalar, krizler yaşanmasın isteniyorsa Öcalan’ın tecridine son verin. /…/ Biz HDP’li vekiller olarak ceza almaktan korkmuyoruz. Cezaevine konulmaktan da çekinmiyoruz. Siyaset sorunları çözme aracıdır" sözleriyle değerlendirdi.”
Baydemir, Ağustos 2016’da “Cezaevine konulmaktan da çekinmiyoruz.” demesinden yaklaşık 3 yıl sonra yani Mayıs 2019’da, genel başkanını ve binlerce yoldaşını cezaevinde bırakıp diğer birçok arkadaşının da yaptığı gibi yurt dışına gidecekti. Son açıklamasında bunu neden yaptığına da yer vermedi.
“Önderlik halkı”nın bir üyesinin söylem ve tutumuna sahip biri olarak anımsadığımız ve öyle de andığımız Baydemir’in yaptığı son açıklama yüzünden değişmiş gibi görünmesi bazılarımızı etkilemiş olabilir ancak ben etkilenmiyorum ve daha çok detayı bilmek istiyorum.
Hendek ve barikatları “müzakere masasını devirmenin sonuçlarıdır” diyerek olumlamış, desteklemiş olan Baydemir, içinden geldiği “çevreye” aykırı gibi görünen son açıklamalarında nedense Öcalan, PKK ve mensup olduğu partiye değinmemiş; durduğu yerin eski zemin mi yoksa bizim zeminimiz mi olduğunu belirtmemiştir. Bu değinmeme inandırıcılığını yitirmesine, 80’lerdeki Apocu taktiği uyguladığı endişesi yaratmasına, bariz güvensizlik oluşturmasına neden olmuştur.
Osman Baydemir “6-8 Ekim, hendek ve barikatlarla” ilgili anılarını, neden karşı çıkmadığını, bu olaylarda varsa sorumluluğunu toplumuna açıklaması yerinde olabilir.
Baydemir Öcalan’ı halen “iradesi, Kürd halk önderi, krizler yaşanmasın isteniyorsa tecridine son verilmesi gereken” olarak mı görmektedir? Değilse, nedenlerini bilmek gerekmiyor mu?
Baydemir’e göre PKK nasıl bir örgüttür? Baydemir 20, 10, 5 yıl önce ve şimdi Öcalan ve PKK’yi nasıl değerlendirdiğini detaylıca anlatabilmesi kendisini anlamamıza yardımcı olabilir.
Baydemir, “Kürd halk önderi” yerine coğrafyasına iyilik yapmak istiyorsa; Öcalan, PKK, legal parti, seçimler, yerel yönetim süreçlerinin her aşamasında şahit olduklarını, bildiklerini olduğu gibi açıklayabilmelidir. Öcalan ve PKK’nin “önderlik kurumlarına” ve iradesini Öcalan’a teslim etmişlere nasıl yaklaştığını; nelere şahit olduğunu, legal siyasette ve yerel yönetimde vesayet ve kayyım gibi uygulamalara rastlayıp rastlamadığını bilmemize izin verebilir.
Sonuçta, Baydemir’in geçmişi ile son açıklaması arasında “büyük boşluklar, çelişkiler”; oluştu. Endişeleri giderecek olansa anlatmadıklarında. Baydemir’in toplumuzun geleneksel bir evladı olduğundan eminiz ancak o harekete dahil olanların iflah olmadığını, iflah etmediğini, inandığına ters işler yaptığını, söylemlerde bulunduğunu da biliyoruz. Bu bilgi, on yıllardır süren vahşette sorumluluğu olanlara anlayış göstereceğimiz anlamına gelmemektedir.
Kürdler dünya sahnesine davet edilmek istiyorsa, Türkiye değil dünyanın çoğu ülkesince terörist ilan edilmiş Öcalan ve PKK ile vesayetleri altındakileri kendinden uzak tutmalıdır.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.