Kürt halkının düşünsel hücrelerinde birikenlerin ya da arzularla yanıp tutuşan istem ve sorunların tartışılmasını yerli yerinde bırakılma lüksü kalmamıştır. Kürt halkının demokratik ulusal talepleri birçok sorularla oluşan sorunlar yumağına dönüştüğü az çok bilinmektedir.
Örneğin Sayın Cemil Bayık’ın kendi varoluş gerçeğiyle, dosta düşmana seslenerek Peşmergeye silah verilmesin ve vermeyin diyecek kadar, kendi gerekçe ve gerçeklerine odaklanma inadı ne yazıktır ki Kürt mücadelesine bunca yıl önderlik yapmış bir Kürt önderin bu açıklaması .çok ama çok boyutlu olduğu bilinen Kürtlerin devasa sorununa makul ve pozitif bir katkı sunmayacağı bilinir olması lazım. Kendi gerçekliğinin gereği olarak ortaya sürülecek gerekçeler, her türlü demokratik haktan mahrum bırakılmış Kürt halkının uzun vadeli çıkarına da tekabül etmediği muhakkaktır. Partisel çıkarlar gerçeğinden hareketle ortaya konulması gereken gerçekler, ne yazıktır ki bir bütün olarak Kürt halkının ulusal demokratik istemlerin dokusuyla olan uyumun tümden ortadan kaldırıyor.
Gerek Güney Kürdistan erklerin ulusal demokratik talepleriyle oluşan yol haritasındaki siyasal yolculuklarında gerekse Kuzey Kürdistan’daki PKK’nin sol yolculuğuyla belirginleşen yol haritalarıyla Kürt halkına mal olmuş siyasal hareketler olmasına rağmen evet sorunlarımız var ama tartışma zamanı değildir demek ya da aramızda tartışalım gibi balans ayarlamalar itibariyle zarar verici olmaya yöneliyor. Yönelişin yegâne getirisi ne yazık ki biriken sorunların üstüne başka sorunları eklemekten ötesine gidemiyor. Dolayısıyla her kesimin kendilerinden kaynaklı sorunları demokratik bir dil ve Kürt halkının temel ve kalıcı çıkarlarıyla uyumlu hale getirilmelidir. Kendi yetmezliklerini gidermesini beceremeyenler bir başka taraftan kaynaklı ciddi sorunların üzerine gitmesi dahi inandırıcı olmaktan uzaktır.
Kürt halkının var oluşuyla ortaya çıkan hak ve hakkaniyetlerinin üzerine çökmüş en ağır çöküş Kürt siyasal hareketlerin partisel bazdaki çıkarcı ağırlığın olduğunu unutmamak lazım. Düşününüz ki IŞİD denilen bir veba Kürt halkının tüm varoluşunun üzerine cağımızın en ağır vebası bir vahşetle yağarken dahi Kürdistan’ı ve Kürt halkını bahsi gecen bu vahşetten korumayı gerektirecek tüm verileri harekete geçirilmesi gerekirken ne yazıktır ki birbirimizden nasıl koruyacağız gibi bir medya savaşına hep birlikte şahit olduk. Dolayısıyla dış güçlerin baskısı, inkârcılığı ve anti demokratik uygulamalarına karşı yürütülen mücadelenin bir yarısını kendi kendimizin önüne koyduğumuz biz bilir ve biz doğruyuzdur mantığı mazlum bir halkın hakkaniyet karelerini nasılda tepelediğini az çok biliniyordur. Dolayısıyla kendi gerçekliğimizle kendi partisel çıkarlara uyarlanan korku dağların, gelişen ve değişen günümüz itibariyle zarar verici boyutları Kürt halkının başına bela olan IŞİD denilen karanlık vahşetiyle daha da belirginleşti.
IŞİD Vahşetinin acımasız ve o kadar vahşetvari bir süreçle Kürt hareketinin gidişatında ortaya çıkardığı bazı yanlış ve yetmezlikleri her ne bahasına olursa olsun, günümüzün koşularıyla uyumlu bir gidişatın doğrularıyla yer değiştirme ortamının yaratılması Kürt siyasal öncülerin olmazsa olması olmalıdır. Dolayısıyla yanlış ya da yetmezliklerin, genel doğrular üzerinde gölge edilmesine artık fırsat verilmemelidir. Özellikle merkezi güç durumunda olan Kürt siyasal hareketlerin bu konudaki sorumlulukları tarihin şekillenmesindeki artı ve eksileri tarihe not olarak düşeceği unutulmasın. Gerçi herkesin kendi gerçekliğiyle kan bağı oluşturan kendi gerçeğinin doğruları vardır. Ama gel gelelim ki biz Kürtler açısından her zaman partisel ya da ideolojik kalıplaşmalarımıza ağırlık vermişiz. Oysaki Kürt halkının ulusal taleplerin gereksinmeleriyle oluşan ortam ve koşulların yaratığı doğruları her nedense hep ikinci planda bırakılmıştır.
Her kesimin kendi varoluş penceresinden en iyi düşünen benim bencilikten kurtulmadığı sürece Kürt halkının temel çıkarlarına merhem olmayacağı bugün değilse bile yarın bu kaçınılmaz gerçeklerle er geç tanışacaktır. Velhasıl kelam Kürtlerin ulusal demokratik talepleri kendince ve kendi ideolojik dünyanın argümanlarıyla yorumlayarak çıkartılacağı sonuçlar. Topyekûn bir halkın genel çıkarlarını kendi ideolojik argümanların gölgesinde bırakmaktan başka bir yarar getireceği beklenmemelidir. Zira maskesi düşmüş böylesi ideolojik bir dayatma bahsi gecen Kürt halkının temel çıkarlarıyla uyumlu bir gidişatının önünde en büyük balans ayarı olduğunu da unutmamak lazım.
Evet, tüm eksik yönelişlerle birlikte ve özelikle de Kürt halkının tepesine yağdırılan barbarlıklara rağmen Ortadoğu’daki gelişmeler Kürtlerin genel ve temel çıkarlarına göz kırpmaya devam eden bir süreç söz konusudur. Tarihi süreçlerde, biz Kürtlerin kendi yanlışlıklarımızla yanlışlıklar mezarına çevirdiğimiz Kürdistan’ın özgürleştirmesini Kürt halkının önüne çıkan fırsatlarla özgürlük çiçekleriyle aksi bir dönüştürme mücadelesine ihtiyacımız vardır.
Hüseyin Akıncı
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.