Biz iddiamızı, haklı gerekçelere dayandırarak Kürt ulusunun, ulus olmaktan kaynaklanan haklara dayandırarak ısrarla savunuyoruz. Şöyle ki:
Birincisi, Baş döndürücü gelişmelerin yaşandığı Ortadoğu ve özellikle de Kürdistan\'da özgün koşulların gerisinde kalmamanın mutlak stratejik öngörüler hayata geçmelidir. Olması gerekenin gerisinde kalmanın faturası kuşkusuz çok ağır bedel ödemiş Kürt halkının hakkaniyet davasını omuzlayan siyasi ağabeylerimize çıkartılacağı muhakkaktır. Çağın koşullarına uygun taleplerle, çağa uygun mücadele unsurlarıyla ileri çıkışlar yapılması demek, Özgürlük Mücadelesi\'nin gerçek karşılığına daha çok yaklaşmak demektir. Üstelik toplumsal karşılığını görür ve özellikle de ulusal bilinçle yoğrulmuş özgürlük mücadelesi hem alanlarda hem de toplumsal bazda genişler ve gelişir. Günümüzle ortaya çıkan çıkarsal hesaplaşma sonuçları Kürtlerin evrensel istemlerine bir göz kırpmayla değil, her iki gözün göz kırpmasının gerçeğiyle karşı karşıyayız.
Ortadoğu\'nun kaynamasıyla Kürt toplumunun önüne çıkan fırsatların en belirgin olan tarafı sınırların değişim yol haritasını dahi içinde barındıran fırsatlar serisi, Kürt toplumunun siyasi öncülerine davetiye çıkardığı bir gerçektir. Bu davetiyeye icabet edilmeyerek göz ardı edilmesi demek, tarihin birikimleriyle bin bir bedel ödenerek bu günlere taşınan, Kürt toplumunun ulusal istem ve arzularına sırt çevirmekten başka bir anlamı olmayacaktır. Kürt toplumunun kendi kaderinin tayin hakkının talep edilmesi ve bu istikamette ulusal stratejinin belirlenmesi, Dünyanın ve bölgemizin içinde bulunduğu siyasi konjoktürle bire bir uyuşmadığını kim söyleyebilir? Yeter ki siyasi ağabey yada öncülerimiz, kısa vadeli yörüngeleri görebilen klasikleşmiş gözlüklerini çıkarabilsinler! İnsanların kendilerinden yabancılaşması putlara taparak başlamıştır! Bu gerçeğe rağmen hala siyasal putperestlikte ısrar edilmesi çağdaş tutum değildir. Kürtlerin kendi ulusal kimliğini ulusal hakkaniyetinden yabancılaşmasıysa, İslam artı Kemalizm ve nispi de olsa gerçek anlamıyla anlamlandırmayan Ortadoğu\'ya özgü şovenizmle yoğrulmuş sözde sosyalizmdir. Belki ağır olur ama bana sorarsanız, Kürt halkını yoran Kürdün düşmanından önce, Kürt halkının hakkaniyetleriyle ortaya çıkan siyasi aktörlerin yetmezlikleridir.
İkincisi, Son bir kaç gündür barış-süreç-müzekkere bitti bitecek söylemleri havalarda uçuşmaya başladı. Barış sureci başladığı günden bu güne yüzlerce kere bitti ve bitecek dendi ama bitmedi. Gerçi her seferinde hayır bitmedi ve bitmeyecek diye bizim gibi düşünenler ısrarlarını sürdürdü. Peki, bu ısrarımızın arkasında mıyız hala? Kendi adıma evet arkasındayım demekte ısrar ediyorum. Bir ay değil, bir sene değil, tamı tamına on yıldan fazla bir zamanlamayla bahsedilen sürece/barışa yatırımlar yapıldı. Öyle yatırımlar yapıldı ki, bu yaptırımlara sırtını dönüp \"benden bu kadar!\" denme lüksünü sıfırlatmıştır! Türk devletinin bağnaz erkleri, yüz yıla yayılmış asimilasyon ve inkar politikasından çark yaparak tükürdüğünü kısmen dahi olsa yalamaya başlamıştır. PKK hareketi de, ulusal bağımsızlık özlem ve istemlerin tümünden vazgeçerek Türkiye\'nin demokratikleşmesine yönelmiştir.
Geri kalmış toplumların en gözde sığınaklardan birisi hiç kuşkusuz günah keçisi limanıdır. Basiretsizliğin ortaya çıktığı andan itibaren hemen günah keçisi limanına koşar adımlarla koşulur. Örneğin, barış süreci sekteye mi uğradı, yada uğrayacak, hemencecik günah keçisinin limanına gidilir ve bir günah keçisi seçilerek idamına karar verilir. \"Ben ve ille de ben\" siyaset sahibinin siyaset yol güzergahı çıkmaz sokaklara mı tosladı, çıkmaz sokaklara sapılmasının tüm günahı seçilecek günah keçisine yüklemeye çalışılır! Günah keçisi yaratma mantığı azgelişmiş toplumlarda gözde bir buluş olduğundan dolayı, hiç kimse kalkıp bahsedilen barış surecinin neden 15 yıl gibi çok uzun bir zaman oyunuyla oyalandığını araştırmaz. Yada \"ben ve benim dediklerimin ötesi kıyamettir\" diyen \'ben\' siyaset sahibinin demokratik içeriğini görmez.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.