Demokratik siyaseti savaş tercihine dönüştüren tarafların gerekçeleri, mağdur olan toplumun ayağı altında inliyor! Gözler nereye dikilse kimlerle konuşulsa, demokratik siyasetin özüyle zıtlaşan mağduriyetin gözyaşları dökülüyor. Çünkü birçok eksikliklere rağmen, barış süreciyle yürütülen demokratik siyasetin bir getirisi vardı. Demokratik siyasetin getirisi her ne kadar doyurucu olmadıysa da, yine de Kürt toplumun özgürleşmesine göz kırpıyordu. Kürt toplumun örgütlenmesine göz kırpmanın bir adım ötesinde ise tarihsel birikimleriyle şovenist bir topluma yönelen Türk toplumun gidişatını da bu anlamda (savsaklattırma)görevi yapıyordu.
Peki getirisi götüreceklerden daha çok olan bir süreç, neden kanlı bir sürece dönüştürme gereği duyuldu? Aslına bakarsanız bu kanlı süreci başlatma ihtiyacı duyan tarafların cevaplanması gerekir? Örneğin Kürt halkını temsil ediyorum iddiasında olan PKK\'nin gerekçesi, demokratik Türkiye inşası için Erdoğan artı AKP\'nin silinmesi miydi? Ya da Türk devletini temsil ediyorum diyen Erdoğan ve AKP\'nin Kürt sorunun (çözmenin)gerekçesi PKK\'nin bitirilmesi miydi? Acık ve net söyleyelim, demokratik Türkiye inşası Erdoğan ve AKP\'nin siyasal sahadan silinmesiyle inşa edilmez.
Dolayısıyla, Erdoğan ve AKP\'nin siyasal sahada silinmesiyle her ne kadar demokratik Türkiye inşa edilmeyecekse PKK ve Kandil’in yok etmesiyle de Kürt sorunu çözülmez. Örneğin hangi aklıselim düşünselliğin kabulünde, Erdoğan ve AKP silinse her şey yoluna girer kabulü vardır? Ya da elini vicdanına koyabilecek hangi vicdan sahibi PKK biterse Kürt sorunu biter der. Görünen odur ki, her iki tarafın gerekçelerinin özünde ikna edici bir maya yoktur. Zira sorunun çözüm anahtarını kan ve gözyaşı kuyusuna atmakla sorun çözülmez. Birisi “Kürt sorunun çözülmesi için PKK bitmeli” diyor diğeri de “Erdoğan ve AKP silinmesi gerekir” diyor.
Dolayısıyla aksak yürütülen demokratik siyaseti kanlı bir savaşa kurban edenlerin hesap kitap tutuşları karışık görünüyor. Karışık görünüyor, zira bu kanlı sürecin tek bir getirisi vardır. Yani ortalığı birbirine katmak ve olabilecek umutları olmayacak umutlara dönüştürmek Kürt tarafın sağduyusunu temsil eden, Kürt siyasetçilerin gözaltına alınması ortalığı birbirine katmaktan başka ne getirisi olabilir ki! Kürtlerle Birlik ve beraberliğin bütünlüğünden dem vuranların bütünlükten anladığı “ezdir ve yok et” gibi görünüyor! Bütünlükten dem vuran hangi devlet, kendine aittir dediği yerleşim alanları top atışlarına tutar!
Halkların kendi kaderlerini tayin etme hakkaniyetin tümünü demokratik kardeşliğe yatıran PKK de farklı konumda değildir. Evet değildir zira varoluş sebebini Demokratik Türkiye ve Demokratik Kardeşliğe bağlayan PKK\'nin de bu kanlı savaşın diğer bir tarafıdır. Velhasıl bin yılların kardeşliğinden bahseden devletin Kürtlerle birlik mantığında “sindir, bastır ve yok et!” mantığı fışkırıyor! PKK\'nin hendek sureciyle başlatılan surecin ajandasın da ise, kana kanla karşılık verme telaşı var! Dolayısıyla bu kanlı savaşın neresinden bakılırsa bakılsın, kana kan ve illa da intikam duygusundan başka bir şey görülmüyor.
İşin bir başka boyutu ise, makul verilerle aklıselim düşünselliklere dönüşen kesimlerin yaşadığı zorluklardır. Vatan- bayrak- Sakarya edebiyatıyla yaratılan şoven basıncın boyutları Türk halkının bağrından çıkmış aklıselim düşünsel varoluşları boğduruyor. Peki, Kürtlerin cephesinde bu sorun farklı mı? Değil! Zira akıl almaz yaşanmışlıklar yaşandığı bir süreç yaşanıyor. Yerleşim alanların yakılıp yakıldığı bir ortamda-dağların- ovaların bombalandığı bir süreçte, oluk oluk kanın akıtıldığı bir ortamda, doğruların kucağına atlamak zordur? Zordur zira her sokak başı şehitler ve vatan- bayrak- Sakarya edebiyatıyla donatılmış. Karşıt sokaklarda ise, savaş halindeyiz ve “süreç çok hassastır”larla renklendirilmiş. Böylece de, düşünebilen ve sorgulayacak aklıselim bulvarına çıkmaz sokak tabelası asılmış oluyor!
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.