Kürtlerin (kadersizliği) sadece dış faktörlerin faturasına bağlayıp atmak başlı başına yeterli olamıyor. Zira Kürtlerin kaderiyle ilgili, Kürt halkını olmazlarla tanıştırıp taşıyan Kürt siyasilerin de payı vardır. Pavel Talabani ve Kerkük isminin yan yana geldiğinde bile bunu görmek mümkün. Kürtlerin zavallılığı ise şu ya da bu karşıtlarının güçlülüğüne bağlamak da işin yarısıdır. Zira kendi hakkaniyetleri dışında herkesin çıkarını korumak adına ne tür kahramanlıklar yaptıkları tarihin arka sayfaları doludur.
Amerika’nın Ortadoğu’yu dizayn etme projenin gerçekleşmesi için Kürtlerin nasılda canını dişine taktığı biliniyor. Sonrasında ise Ortadoğu’nun en karanlık güçlerin önüne Kürtlerin nasıl da yem bırakıldığı da biliniyor. Kürtler Suriye rejimi, şunun bunun oyuncağı olmasın diye nasıl kendi evlatlarını kurban etikleri de biliniyor. Kürtler Esad rejimin devamı için Kürt halkının evlatlarını kurbanlık sırasına dizerken Esad rejiminin koruma melekleri oynayan Rusya ve İran, Kürtlerin kahramanlıkları anlata anlata bitirmiyorlardı?
Peki ya sonrası? Rusya ve İran’ın tutumlarıyla tarih tekerrür etmeye devam edecek gibi görünüyor! Dış etkenler, tarihsel bir süreçle Kürtleri parçalayıp parçalar halinde Ortadoğu’ya yamaladığı doğrudur. Ve bu param parçalanmışlık Kürt halkının başına ne tür badireler ördüğü biliniyor fazlasıyla. Peki, Kürtler yüzyıllarca bu parçalanmışlığın yaratığı tahribatlardan ders çıkaracak gibi görünüyorlar mı? Dış etkenlerin dört beş parçaya parçaladıkları Kürtleri?'' Kürtler ise kendilerini binbir parçaya bölmekle ders çıkartmışlar!
Her bir Kürt, sen ben kavgasıyla bir başka Kürt’le kavgalı, her bir Kürt bir başka çıkarcının kölesi! Kürt siyasi dinozorları, düşman diye tabir edilen düşmanın toplum mühendisliğini nicel değişimlerle kendi toplumunu nasılda dizayn ettiklerini bilen biliyor. Dolayısıyla her bir yetmezliğin arkasına mutlaka düşmanın kuyruğuna bağlanmak vardır. Zira bu coğrafyada her zaman bir günah keçisi vardır, en kestirme günah keçisiyse düşmanımdır diye tabir edilmiş düşmandır. Türkiye devletinin Kürt halkının hakkaniyetine karşıtlığın günah keçisi her zaman için PKK'dir. PKK olmasaydı şöyle ve böyle olacaktı saçmalıklar senaryoları gibi!
Peki Kürt siyaset arenasını avucuna alanların tüm yetmezliklerine kurban ettikleri günah keçisi kim? İşin aslı ve özüne bakıldığında, yanlış olanla dansa kalkışanın en öncelikli günah keçisi kendisi olmalı. Dolayısıyla Kürt halkının hakkaniyetini öteleyen Devlet ile Kürtler adına yanlışlarla dansa kalkışan Kürtlerin günah keçisi kendileridir.
Velhasılıkelam başka bir Devletin sınırları içinde kalan AFRİN'İN Türkiye devletinin hedef tahtasına konulmanın günah keçisi Türkiye’nin devletsel çıkarıdır. Kürtler adına yanlış stratejilerle yanlışları oynayanın günah keçisi de siyasi Kürtlerin kendisidir. Yani işin asılına bakılırsa şunun devletsel çıkarı ya da bunun yanlış stratejisi adına kurban edilen bir kurban olmuştur. Ve ne yazık ki kurban edilen kurban ise, her zaman Kürt halkı olmuştur!
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.