Kürdleri, Kürdistan’ı bölen, parçalayan, paylaşan devletler, Kürdler hakkında çok olumsuz düşünceler geliştirdiler, Kürdler hakkında çok olumsuz duyguların oluşmasını sağladılar. Bu düşünceleri, duyguları kısaca şu şekilde ortaya koymak mümkündür. Kürdler ilkel bir halktır, Kürdler kendi kendilerini yönetemezler. Onları, şimdiye kadar hep uygarlıkta daha ileri gitmiş milletler yönetmişlerdir. Araplar, Farslar, Türkler, Kürdlerin yönetiminde çok önemli rol almışlardır. Kürdçe ilkel bir dildir, Kürdlerin bu ilkel dille dünyaya açılmaları, uygar dünya ile ilişkiler kurmaları mümkün değildir. Kürdler, ancak Arapçayla, Farsçayla, Türkçeyle dünyaya açılabilirler.
Arap toplumunun, Fars toplumunun, Türk toplumunun, Kürdler / Kürdistan hakkındaki düşüncelerini şekillendiren süreç, devletlerin bu olumsuz düşünceleri olmuştur. Arapların, Farsların, Türklerin, Kürdler hakkındaki duygularının oluşmasını sağlayan gelişmeler, devletlerin bu olumsuz tutumudur. Devletler, yüz yıla yakın bir zamandır, çok güçlü bir propagandayla, bu olumsuz düşüncelerin, duyguların oluşmasının sağlamıştır. Devletlerin eğitim kurumları, askeri kurumları, kamu yönetimleri bu propaganda da çok etkin bir görev almıştır. Basın, etkin bir görev almıştır. Devletin, üniversite, yargı gibi iki temel kurumu, bu propaganda sürecinde etkin bir şekilde kullanılmıştır. Din, aile, spor, gibi kurumlar, sendikalar vs. bu şekilde yaygın bir şekilde kullanılmıştır.
Toplumla birey arasında çok sıkı bir ilişki vardır. Bireyin düşüncelerinin, duygularının oluşmasını sağlayan, tavır ve davranışlarını belirleyen de toplumun bu düşünceleri ve duyguları olmaktadır.
Devletler bu olumsuz düşünceleri ve duyguları, Arap, Fars ve Türk toplumlarına, giderek, Arap, Fars ve Türk toplumlarına aktardığı gibi, Kürd toplumlarına da aktarmaktadır. Yüz yıla yakın bir zamandır Kürd toplumunun Kürdler, Kürdistan hakkındaki duygularının biçimlenmesini sağlayan da devletlerin bu tutumu olmuştur. Bu, kendi kendine güven duygusunu sarsıcı bir durum yaratmıştı. “Araplardan ayrı yaşayamayız”, “Ancak Türklerle birlikte yaşarız” gibi düşünceler, duygular bu şekilde oluşmuştur. “İyi ki Arapça, Türkçe, Farsça var da uygar bir dünya ile ilişki kurabiliyoruz, uygar dünyaya açılabiliyoruz.” deniyor. Pek çok Kürd, Arap, Fars, Türk olmadan bir yaşam sürdürülemeyeceğini düşünüyor.
Kürd toplumuyla, Kürd bireyleri arasında sıkı bir ilişki vardır. Kürd bireylerinin düşüncelerini, duygularını, tutumlarını belirleyen de Kürd toplumunda oluşan bu düşünceler ve duygular olmaktadır. Bu kendi kendine güven duygusunun da silinmesi anlamına gelmektedir.
Kürdler iki yüz yıldır özgürlük ve vatan mücadelesi yürütmektedir. Bu, daha iyi bir gelecek kurmak için mücadele yürütüldüğü anlamına gelmektedir. Bu mücadele sürecinde bile devletlerin Kürdler hakkında geliştirmiş olduğu bu düşüncelerde, duygularda bir kırılma olmaması şaşırtıcıdır. Şunca mücadelenin, bunca ağır bedellerin ödenmesinin Kürd dil bilinci, Kürd ulus bilinci, Kürdistan bilinci yaratamamış olması şaşırtıcıdır.
İşte bu aşamada Kürdistan başkanı Mesud Barzani’nin bağımsız Kürdistan’a vurgu yapması, bu olumsuz durumda kırılmalar yaratan bir süreç başlatmaktadır. Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesud Barzani’nin bu tutumu Kürdlerde kendine güven duygusunun oluşmasını sağlamıştır. Kürdlerde kendine güven duygusunun gelişmesinin şüphesiz çok önemli sonuçları olacaktır. 1990’lardan itibaren yaşam bulan Kürdistan Bölgesel Yönetimi “Kürdler kendi kendini yönetemezler” anlayışını da çürütmüştür.
Kürdistan Bölgesel Yönetimi gündeme geldiği zaman, yolsuzluklar, kayırmalar vs. konusu hemen ortaya konulmaktadır. Burada şu ilişkiye de dikkat çekmek gerekir, Kürdistan Bölgesel Yönetimindeki gelişmeyi gören bir Arap, Bağdat’taki merkezi yönetimi ve Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ni, Kürdistan Federe Devletini karşılaştırarak, Kürdistan’da yolsuzluk, rüşvet daha az, Irak tarafında yolsuzluk, rüşvet çok daha büyük demektedir.
Yolsuzluk, rüşvet, kayırma gibi konular daha çok, Kürdistan hükümetini zayıflatmak için Kürdistan Yurtseverler Birliği, Goran-Değişim Hareketi tarafından gündeme getirilmektedir. Bu o kesimlerde yolsuzluk, rüşvet gibi ilişkilerin yaşanmadığı anlamına gelir mi? Yolsuzluk, rüşvet, adam kayırma gibi toplumsal süreçlerle mücadele etmek elbette önemlidir. Bağımsız devlet yapısında bu mücadelenin daha kolay ve etkili yapılacağı açıktır.
Başkan Mesud Barzani’nin bağımsız Kürdistan’a ısrarla vurgu yapan tutumu şüphesiz çok olumludur. Bu yeni toplumsal ve siyasal süreçlerin başlamasını getirmiştir. İnsan ilişkileri de olumlu yönde değişmektedir.
Bu arada Kürdlerin/Kürdistan’ın bölünmesinde, parçalanmasında, paylaşılmasında 1920’lere, Milletler Cemiyeti’ne dikkat çekmek de önemli olmalıdır. Dönemin emperyal devletleri Büyük Britanya ve Fransa’nın bu konulardaki rolü, Arap, Fars ve Türk yönetimleri ile gelişen ilişkiler dikkatlerden uzak tutulmamalıdır. Kafkasya’da da bir Kürdistan olduğuna dikkat çekmek önemlidir.
20.yy’ın ilk çeyreği… Bu Ermeni, Rum-Pontus, Süryani soykırımlarının yaşandığı bir dönemdir. ”Hasta Adam”ın nasıl soykırım yaptığı, Alman Devletinin bu konudaki tutumu toplumsal ve siyasi analizlerde yer alması gereken olgulardır. Bu olgusal ilişkilerin gündeme getirilmesini ihmal etmemek gerekir. Kürd/Kürdistan sorunlarını bu ilişkiler ağında değerlendirmek önemlidir.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.