Deniz’in Ütopyası kitabını okurken, zihnimde o döneme ilişkin başka olaylar da sökün etmeye başladı. Bu yazıda, 12 Mart döneminde yaşanan farklı bir olguyu dile getirmek istiyorum. Olgu şudur: 1969 Ekim’inde, devrimci bir grup genç Filistin Kurtuluş Hareketi ile dayanışma çerçevesinde Filistin’e gitmiş. Orada gerilla eğitimi de görmüşler. Filistin’de beş ay kadar kalmışlar. Bu devrimci genç grubu, Şubat 1970 başında Türkiye’ye dönmüş. Bunlardan bir kısmı Ankara’ya ulaşmaya çalışırken Diyarbakır’da yakalanıp cezaevine konulmuşlar. Yakalanıp Diyarbakır Cezaevi’ne konulan bu arkadaşlardan ikisi, Erzurum’da, Atatürk Üniversitesi’nde öğrenciydi. Tuncer Sumer ve Kadir Manga. Her iki arkadaş da Fen-Edebiyat Fakültesi’nde öğrenciydiler. Ben de o zaman bu Fakültede asistandım. Bu arkadaşları çok yakından tanıyordum. 1969 sonlarından itibaren, Erzurum’da bir süre kendilerini görmemiştim. Filistin’e gittiklerini ve dönüşte Diyarbakır’da yakalanıp cezaevine konulduklarını ben de bu gazete haberleriyle öğrenmiştim.
Bu grupta yer alanlardan biri de Cengiz Baltacı’ydı. Cengiz Baltacı da, Atatürk Üniversitesi’nde Ziraat Fakültesi’nde öğrenciydi. Tuncer Sumer’in Devrim kitabında, bu ilişkiler etraflı bir şekilde anlatılıyor. Kitabı tam adı şöyle: Devrim, Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu’nun Kuruluşu ve Kısa Mücadele Öyküsü, Evrim Yayınevi, Mayıs 20012, 637 s. )
***
Bir-iki ay sonra, Halit Güneşle birlikte, bu arkadaşları ziyaret için Diyarbakır’a gittik. Halit Güneş de o zaman Ziraat Fakültesi’nde öğrenciydi. Diyarbakır’da önce Niyazi Usta ve Mehdi Zana’nın terzi atölyesine uğradık. Canip Yıldırım (1925-2015) abi de oradaydı. Canip Abi ile birlikte bu arkadaşları ziyaret etmek için cezaevine gittik. Sur içindeki eski cezaevi.
Cezaevine alınmamız kolay oldu. Ciddi bir sorunla karşılaşmadık. Gardiyanlar bizi hemen arkadaşların kaldığı koğuşa götürdüler. İkinci katta, cezaevinin ana giriş kapısının tam üzerindeki koğuş. Bu koğuşta 11 kişi kalıyor. Tuncer Sumer ve Kadir Manga’dan başka 9 arkadaş daha var. Hasırlar, kilimler üzerine serilmiş yer yataklarında yatıyorlar. Koğuşun bir tarafında beş, öbür tarafında yine beş kişi yatıyor. Bir kişi de nöbetçi. Herkes her gece birer saat nöbet tutuyor.
Bu 11 kişi şunlar: Tuncer Sumer, Kadir Manga, Teoman Ermete, Ercan Enç, Hüseyin İnan, Atilla Keskin, Müfit Özdeş, Alpaslan Özdoğan, Hamit Yakup, Ali Tenk, Bahtiyar Emanet
Ali Tenk çok küçük bir çocuktu, o zaman henüz 16 yaşındaydı. Bahtiyar Emanet’in yeğeni. Cezaevinde iki saat kadar açık görüş oldu.
***
Temmuz 1969’da, Doğu Anadolu’nun Düzeni, Sosyo- Ekonomik ve Etnik Temeller kitabı yayımlanmıştı. Kitabın yayımlandığı günlerde, Ankara’da, Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde bu kitapla ve Kürd sorunuyla ilgili bir konferans düzenlenmişti. Hüseyin İnan’ı bu konferanstan hatırlıyorum, Konferansın dinleyicileri arasındaydı. Konferanstan sonra bir süre sohbet etmiştik. Kendisi Sarız’lıydı. Sarız’lı bir Kürd.
Cezaevinin duvarları çok kalındı. Pencerenin arkasındaki boşluğa oturup, cezaevine gelenleri-gidenleri izlemek mümkündü. Hüseyin İnan’ı hep pencerenin arkasındaki geniş boşluğa oturup cezaevine gelenleri - gidenleri seyrettiği görüntüler eşliğinde hatırlıyorum.
Ziyaret sırasında bir gardiyanının sık sık koğuşa girip çıktığını ferkettim. Tuncer Sumer, yukarıda sözünü ettiğim kitabında bu gardiyanın isminin Remzi olduğunu belirtiyor.
***
12 Mart Rejimi döneminde, Diyarbakır-Siirt İlleri Sıkıyönetim Komutanlığı Askeri Mahkemesi’nin bana verdiği ceza Askeri Yargıtay tarafından onayandı. Bu dönemde Halil Ağa’ya verilen ceza da onaylandı. Bunun üzerine ikimizi Diyarbakır Cezaevi’ne sevk ettiler. Temmuz 1970’de ziyaretçi olarak girdiğim cezaevine Mart 1973’de mahkum olarak konulmuş oldum. Beni atölye denen bir koğuşa verdiler. Halil Ağa’yı ise Eruhlu hemşehrileri kendi koğuşlarına götürdüler. Halil Ağa, Mela Mustafa Barzani’ye, Kürdistan Demokrat Partisi’ne yardım etmekten yargılanıyordu. Halil Ağa Kürdçe konuşan bir kişiydi, 1971’de 76 yaşında olduğu vurgulanıyordu. Yukarıda sözünü ettiğim gardiyan Remzi de atölye denen koğuştaydı. Bir cinayete karıştığı için cezaevine konulduğunu söylüyordu.
Gardiyan Remzi, Temmuz 1970 ziyaretinde, neden koğuşa sık sık girip çıktığını da söylemişti. ‘Konuşmalarınızı dinlemek için. Bana idare böyle bir görev vermişti’ demişti.
Beni ve Halil Ağa’yı Diyarbakır Cezaevi’nden Adana Cezaevi’ne sevk ettiler. Adana Cezaevi’ndeyken, Canip Yıldırım ve arkadaşlarının da cezalarının Askeri Yargıtay tarafından onaylandığını ve Diyarbakır Cezaevi’ne sevk edildiklerini öğrenmiştim.
***
Deniz’in Ütopyası, kitabında, Sinan Cemgil’in adı da çok geçiyor. Sinan Cemgil’le Temmuz 1970’de, Ankara’da Siyasal Bilgiler Fakültesi’nin kantininde karşılaşmıştım. Toplumsal sorunlar üzerinde sohbet etmiştik. Sinan Cemgil’i babası Adnan Cemgil’den (1909-2001) ve annesi Nazife Cemgil’den dolayı zaten tanıyordum. O dönem her ikisi de Türkiye İşçi Partisi üyesiydi. Behice Boran’la yakın arkadaşlıkları vardı. O zamanlar TİP faaliyetlerini, yayınlarını, seçim çalışmalarını yakından izliyordum. 1960’ların sonlarında bilim kurulunda da çalıştım. Sinan Cemgil ender rastlanan bir beyindi.
***
11 kişi Diyarbakır Cezaevi’nde 8 ay kadar kaldı. 8 ay sonra tahliye edildiler. Kasım 1970’in ilk yarısında, Ankara’da ,tesadüfen Kadir Manga’ya rastlamıştım. Kadir, beni ODTÜ’de kaldıkları öğrenci yurduna götürdü. O gün Suriye’de bir askeri darbe gerçekleşmişti. Hafız Esat (1930-2000) iktidara gelmişti.
Tuncer Sumer, yukarıda sözü edilen kitabında bu yurttan, ‘201-202 Nolu Odalar’ diye söz ediyor. (s. 45) Burası arı kovanı gibi çalışan bir yerdi. Çok dinamik bir mekandı. Burada, Cihan Alptekin, Mustafa Yalçıner, Yusuf Aslan, Teoman Ermete, Müfit Özdeş gibi arkadaşları da görmüştüm. O akşam, bu mekanda, bir ara, Deniz Gezmiş’i de görmüştüm ama konuşma fırsatım olmamıştı.
Tuncer Sumer’in yukarıda sözü edilen kitabında 12 Mart 191 Rejimi, öğrenci hareketleri, yargılamalar vs. çok iyi anlatılıyor.
Tuncer Sumer’in dönemi anlatan iki kitabı daha var: Erikler Çiçek Açınca, Nurhak’ı Hatırlamak, A. Tuncer Sumer Kitabı, Enis Rıza -Ebru Şeremetli, Ayrıntı Yayınları, 2. Basım, İstanbul 2014, 205 s.
Adsız Kahramanlar, Gülay Ünüvar (Özdeş) Kitabı, Ayrıntı Yayınları, Kasım 2018, 205 s.
***
Sinan Cemgil, Kadir Manga ve Alpaslan Özdoğan 31 Mayıs 1971’de Nurhak Dağı’ndaki çatışmada yaşamlarını yitirdiler.
Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan 6 Mayıs 1972’de Ankara’da, Ulu-canlar Cezaevi’nde idam edildiler.
Bütün bu arkadaşları sevgiyle anıyorum.
***
Birkaç yıl önce Bahoz Şavata’nın davetlisi olarak Malatya’ya gitmiştik. Bu gezi sırasında Kürecik’e de uğradık. Kürecik’de ABD üssü var. Uzaktan bu üssü ve radarları da de gördük. Bahoz Şavata, bize, 1970 sonlarında, 1971 başlarında, sözü edilen arkadaşların, uzaklardaki, girip çıktıkları, mağaraları da göstermişti.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.