Küresel güçlerin, Orta Doğu’da ki enerji kaynakları üzerindeki gelecek hesapları ve Akdeniz sularında birbirlerine üstünlük sağlama çabaları, Kürdistan adına siyaset yürütmekte olan çevreleri doğrudan ilgilendiren bir özellik taşımaktadır.
Bütün bu büyük ve çapraşık hesapların kavşak noktasında bulunan Kürdistan coğrafyasında, Kürdlerin kendi topraklarını özgürleştirerek bağımsız bir Kürdistan devletini yaratma çabalarının, geçmişte ki örgütsel ve grupsal dar kalıplara sığdırılmış bir anlayışla siyaset yürütüp başarılı sonuçlar elde etmeleri artık mümkün değildir.
Birinci paylaşım savaşı sonrasında küresel güçlerin kendi aralarında zımni olarak sürdürmekte oldukları soğuk savaş siyaseti, Arap baharıyla başlayan ve günümüze kadar devam eden olayların giderek büyümesi, küresel ve bölgesel güçleri bir kez daha sıcak savaşın eşiğine kadar taşımıştır. Bahsini ettiğimiz bu güçlerin, birbirine üstünlük sağlamak ve mevcut çıkarlarını daha avantajlı bir pozisyona taşımak için bölgede bulunan yerel güçleri kullanmak suretiyle bir vekalet savaşı başlatarak kendi çıkarlarını korumak üzere kıyasıya bir rekabet yürüttüklerini görmekteyiz.
Böylesine karmaşık ve bir o kadar da hareketli geçen bu süreç, yüzyıllardır özgürlük mücadelesi veren Kürdlere büyük fırsatlar yaratırken Kürdlerin çıkarlarını temsil noktasındaki siyasi yapıların oldukça dengeli ve profesyonel bir siyaset tarzını esas alarak Kürd halkının haklı ve meşru mücadelesini yine Kürdlerin hayallerini kurdukları bir noktaya taşıyabilirler. Bu anlamda, bütün Kürd siyasetçilerinin dünyada ki değişim süreçlerini ve güç dengelerini doğru değerlendirip kendilerini doğru konumlandırmaları gerekmektedir.
Bütün bunlardan dolayı Güney Kürdistan’da ki referandum süreçlerini büyük bir aklıselim ile yöneten Güney’li güçlerin, kendi parti ve örgüt çıkarlarını bir kenara bırakarak tüm Kürdlerin ilkeli ve gerçekçi birliğini oluşturmaya yönelik bir siyaset tarzıyla sömürgeci bölge ülkelerinin yaratmış olduğu sıkıntıları akıl dolu bir perspektifle aşmaları gerekiyor. İttifakların ve işbirliklerinin yeniden masaya yatırılarak ve tüm çevrelerin görüşleri de dikkate alınarak omurgalı bir siyaset anlayışıyla Kürdleri önümüzde ki döneme hazırlamaları gerekmektedir.
Bölge ülkelerinin, silahlı güçlerini ve ekonomilerini konuşturarak Kürd kazanımlarının üzerine geldiği bu dönemde, Kürdler var olan sıkıntılarını aşabilmek için uluslararası arenada aktif bir siyasi ve diplomatik mücadeleyi esas almalıdırlar. Zengin Kürdistan toprakları ve coğrafi konumu, uluslararası güçlerle ilişki kurabilmek ve onların desteğini sağlayabilmek için oldukça elverişlidir.
Burada en büyük sorun, Kürdlerin yekvücut halinde ve kendi aralarındaki yapay sorunları aşarak uluslararası güçlerin karşısına çıkma sorunudur. Bilinmelidir ki, Kürdlerin ilkeli birlikteliği dünyayı yöneten büyük güçler tarafından istenen ve özlenen bir gerçekliktir. Elli milyonluk dinamik Kürd gerçekliği, Orta Doğu üzerine hesap yapan tüm güçler için cazibesi yüksek bir potansiyel durumundadır.
Gelinen bu noktada, ABD kendi çıkarları gereği Kürdlerin stratejik ortağı durumundayken kendince büyük hesapların sahibi Rusya’da artık Kürdlerin düşmanı olarak görülmemelidir. Orta Doğu’nun bu kaygan zemininde ittifakların ve düşmanlıkların neredeyse haftada bir pozisyon değiştirdiği bu ortamda, Kürdler, kendi ulusal hesaplarını ve kendi halkının çıkarlarını herhangi bir parti veya grubun menfaatlerinin üstünde düşünmelidir.
Güney’de ki bağımsızlık referandumu sonrası, İran ve Türkiye’nin başını çektiği Kürdleri boğma politikalarının uzun vadede sürdürülebilirliği mümkün değildir. Dünyadan izole edilmiş İran’ın ve diplomaside dibe vurmuş bir Türkiye’nin, Kürdlere yönelik akıl almaz, ırkçı ve şoven saldırgan tutumları diğer dünya milletleri tarafından asla hoş görülmeyecektir. Ayrıca İran güdümlü Irak merkezi hükümetinin içinde bulunduğu kaotik durum Kürdlere karşı uygulamak istedikleri izolasyona hiçte elverişli değildir. İlk zamanlar Güney Kürdistan’a belli sıkıntılar yaşatacak olan bu apansız çıkışlar bir süre sonra etkisini yitirecek ve Kürdlerin kendi aralarında ki birlikteliği bu sıkıntıları aşmanın reçetesi olarak orta yere çıkacaktır.
Artık geldiğimiz bu aşamada, Güney Kürdistan yönetimi, kendi aralarında ki sorunları aşmak üzere yoğun bir çaba sarf etmeli ve dünyanın her neresinde bir Kürd varsa mutlaka Güney Kürdistan’da ki kazanımları ölümüne sahiplenerek kardeşlerinin elini güçlendirmelidirler. Ve artık Kürdler devletleşirken, hem kendi aralarında ki ilişkilere hem de diğer dünyadaki tüm siyasi çevrelerle bir devlet vakarına yakışır ilişkiler kurarak sürdürmelidirler. Bu anlamda, Kürdlerin grup veya parti ölçeğinde siyaset yapmasının dönemi kapanmış sayılmalıdır.
Kürd halkını temsil düzeyindeki tüm siyasi yapıların bu durumu bilince çıkaracak bir anlayışı pratikleştirme temennisiyle tüm Kürdistanlılara başarılar diliyorum.
Saygılarımla
M. Hüseyin Taysun
09.10.2017 / İstanbul
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.