Projenin hedefleri
Genel hedefler/etkileri:
Tarihi 100 yılı aşkın bir süreye dayanan Kürt Sorununun kalıcı, barışçıl olarak çözümü projenin asıl amacıdır.
Bilindiği gibi; Diplomasi çağı olarak bilinen 20. Yüzyılın çözülemeyen, dolayısıyla çağımıza (21. Yüzyıla) devredilen siyasi sorunların sayısı bir elin parmağını geçmez. İsrail-Filistin sorunu, Keşmir sorunu bunların uluslararası siyaset gündeminde en bilinenlerinden iken Kürt sorunu adeta sorunlar yuvası haline gelen Ortadoğu’nun, tarihi çok daha eskiye dayanan, ancak bir yönüyle kendi haline bırakılan, uluslararası siyasetin gündemine yeterince giremeyen, belki de bu nedenle halen çözülemeyen, eskidikçe girift hale gelen, böylece gün geçtikçe çözümden çok çözümsüzlüğe yaklaşan bir sorundur.
Yukarıdaki örneklere de bakıldığında tarih bize siyasi sorunların ertelendikçe çözümsüz hale geldiğini göstermektedir. Kronolojik olarak bakıldığında Ortadoğu’nun mevcut sorunlarının kaynağında Kürt sorununu görmek çok da abartılı sayılmaz.
Hal böyleyken, Ortadoğu’da sükûnetin sağlanması, en nihayetinde kalıcı barışın sağlanması adına Kürt sorununun uluslararası siyasetin biran önce gündemine alınması elzemdir.
Bu anlamda, yeni yüzyılın ilk çeyreğinde de trenin kaçırılması sadece olası bir barışı kaçırmak gibi bir kayıpla kalmayabilir; yeni sorunların da kapısını çalabilir.
Bütün siyasi projelerin doğal olarak “genel” hedefi dünya barışını sağlamaktır. Elbette hiçbir projenin tek başına bu hedefe ulaşmak gibi bir gücü yoktur. Ancak, “dünya barışı” dediğimiz olgu, tek tek lokal sorunların –ki bunlar bir şekilde birbirleriyle ilintilidir- toplamından başka bir şey değildir.
Bu anlamda projemiz genel hedefleri bağlamında insanlığa tarihi bir kazanım sağlamayı, özelde mütevazı bir katkı sağlamayı amaçlamaktadır.
Özel hedefler/çıktılar:
Nüfusu yaklaşık 50 milyon olarak tahmin edilen Kürtlerin büyük çoğunluğu Türkiye’de yaşamaktadır. Avrupa’da diasporadaki Kürtlerin de büyük kısmının Türkiye kökenli olduklarını da not etmek gerekir.
Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde, parçalanmakta olan tüm imparatorluklarda olduğu gibi, öncelikle farklı unsurları bir arada tutacak fikir akımları denenmiş ancak milliyetçilik akımının da etkisiyle ortaya çıkan ayrılıkçı isyanların bastırılamadığı görülünce, bizzat devlet tarafından milliyetçilik fikri benimsenmiştir. “Din (İslam)” ortak paydasında birleştiğini düşünen Kürtler, öncelikle I. Dünya Savaşında (Çanakkale’de) ve Milli Mücadele’de Türklerle kader birliği yapmaya karar vermiştir. Ancak, Cumhuriyet döneminde devletin ana ideolojisi halini alan Milliyetçilik fikri, mübadele, 6-7 Eylül olayları ve Varlık Vergisi gibi sıralı olayların neticesinde gayrimüslim unsurların sınırdışı edilmesinden sonra Türkiye’de neredeyse farklı unsur olarak nitelenebilecek tek kitle olarak Kürtler kalmıştır.
Bu süreçte Kürtler ile Türkler arasında duygusal bağ kurmaya zemin hazırlayan “Din” ortak paydasının da erozyona uğradığı görülmektedir.
Bunu fırsat bilen sol fraksiyonların, 60’lı-70’li yılların dünya çapında revaçta olan sosyalist düşünceleri temel alarak Kürt Sorunu’nu sahiplendiği, yukarıda kısaca değindiğimiz tarihi sürecin bir sonucu olarak, artık Türkler ile Kürtler arasında hiçbir ortak paydanın olmadığı ana düşüncesini işleyerek silaha sarılmış, 80’li yılların başında Sosyalist devrimi nihai hedef olarak görmüş, bu amaçla silahlı mücadele başlatmıştır. Neticede 40 yılı aşkın bir süredir, 10 binlerce insanın ölümüyle, binlerce köyün boşaltılmasıyla, milyonlarca insanın zorunlu göçe tabi tutulmasıyla, sorunun çözülmesi bir yana, yan etkileriyle birlikte sorun adeta kangrene dönüşmüştür.
Biz, çözüm yolunda Kürt Sorunun özünden giderek uzaklaşıldığını, yeniden öze dönmemiz gerektiğini düşünmekteyiz. Tarihi gerçekler bize Türk ve Kürt halkları arasında diyalogun halen mümkün olduğunu, iki halk arasında ortak paydanın her ne kadar son yıllarda erozyona uğradığını kabul etsek de bu iki halkın ortak tarihinde nirengi noktalarda defaten ortaya konulduğunu, bugün de pekala mümkün olduğunu düşünmekteyiz.
PKK’nin her ne kadar son 40 yıl içerisinde hatırı sayılır bir toplumsal tabana hükmettiği reddedilemez bir gerçek olsa da bunun ideolojik ve samimi bir bağ olduğunu düşünmüyoruz. Sorunun, yüzyılın sonunda fazlasıyla yakıcı hale gelmesiyle birlikte, bir nevi intikam hırsıyla toplumsal taban bulduğunu düşünmekteyiz.
Bunun, bırakın kalıcı çözümü, geçici bir çözümü dahi getirmeyeceği açıktır.
Kaldı ki, PKK’nin sahip olduğu veya var olduğu düşünülen toplumsal desteğin de alternatifsizlikten kaynaklandığını düşünmekteyiz. Zira, Kürtlerin sosyolojik yapısı göz önünde bulundurulduğunda ne ideolojik ne duygusal bir bağın bu ölçüde geniş bir tabana denk gelmesi mümkündür. Kürtlerin muhafazakar kesiminin ise başından beri PKK’ye mesafeli durduğunu, her ne kadar tarihin her döneminde halka öncülük eden kesim kendileriyken son 40 yıldır bu rollerinden vazgeçmek zorunda kaldıkları, bir nevi uyku moduna geçtikleri de bir gerçektir.
Projemiz; bu noktada devreye girmeyi, Kürtlerin sosyolojik, ideolojik ve duygusal yapısına uygun bir zeminin bir an önce oluşturulması, kısa vadede diyalog zeminin oluşturulması, peşi sıra kalıcı barışın kapısının açılacağı düşüncesine dayanmaktadır.
Hedef grupları;
Projemizin hedef gruplarını özelde ve genelde olmak üzere iki gruba ayırıyoruz:
Özelde, Öncelikle muhafazakar Kürtler:
Yukarıda değindiğimiz sosyolojik nedenlerden ötürü muhafazakar Kürtlerin üzerinde etki gücü tahmin edilenden de öte olan kanaat önderleri (Şeyhler, Ağalar ve Muhafazakar Demokratlar
Muhafazakar Kürtlerin ilk etapta diyalog kuracağı kesim Muhafazakar Türkler:
Türkiye’de muhafazakar kesimin seçim tarihi de düşünüldüğünde siyasete ne derece etki ettikleri, AKP’nin 22 yıllık iktidarında asıl rol sahibi oldukları görülmektedir. Kürt açılımının başarısız olmasında bu kesimin PKK ideolojisiyle hiçbir bağ kuramaması, dolayısıyla süreci benimseyememesinin temel nedeni olarak değerlendirilebilir.
Hal böyleyken, muhafazakar Türkler ile muhafazakar Kürtlerin diyaloğunun çok daha makul olduğu açıktır.
Genelde ise hedef grubumuz:
Hiçbir ideolojik ayrım gözetmeksizin Türkiye halklarının tamamının sürece dahil edilmesini hedefliyoruz.
Öte taraftan;
Kürt meselesinin çözümü için atılması gereken ilk ve en önemli adımın “Kürt milletini gerçekte kimin temsil ettiği” problematiğinin çözüme kavuşturulmasıdır. Bunun için öncelikle “Kürt milletini gerçekte kimin temsil ettiği”nin teorik olarak belirlenmesi gerektiğini düşünüyoruz.
KÜRT HALKININ TOPLUMSAL DURUMUNUN TESPİTİ
Bize göre Kürt halkı toplumsal yapı olarak dört gruba ayrılır:
Birinci Grup: Nitelikli olup, niceliği ( halkta tabanı-karşılığı) olmayanlar. Bunlar aydın ve (gerek çağdaş okullarda gerekse de medreselerde ) okumuş kişilerdir. Bunlar halkı bir araya getirip bir kitle bilinci oluşturamazlar. Fakat bir araya getirilecek veya oluşturulacak toplum üzerinde toplum mühendisliği icra etmek, yani “toplumu dizayn etme”de etkili olabilirler.
İkinci Grup: Hem nitelik hem de niceliği olanlardır. Bunlar dini cemaat - tarikat önderleri Şeyhlerdirler.
200 yıldan beridir bunlar halkla iç içedirler. Kendi yöntemleriyle sosyal dayanışma içerisinde hem halkı eğitirler hem de bölgenin en ücra köşesine kadar, aşiretleri de içine alacak şekilde tarikatlar aracılığıyla örgütlerler.
Üçüncü Grup: Niteliğinden ziyade niceliği ile ön planda olanlardır. Bunlar aşiret ağaları ve halk arasında “Ri-Spi” (aksakallı) olarak nitelenen kanaat önderleri, eşraftır. Halk arasında tanınan, bilinen, saygı duyulan, sözlerine ve görüşlerine değer verilen ailelerin (bir tür Aristokrasi de denilebilir) öne çıkan temsilcileridir.
Dördüncü Grup: Niteliği bakımından ilk üç gruba etki yapacak gücü olmayan, onlara tabi olan; ancak, niceliği bakımından, yani sayıca en kalabalık grup olduğu için ilk üç grubun toplumsal gücünün kaynağını oluşturan geniş halk tabakasıdır.
Kürdistan bölgesindeki halk, sosyal hiyerarşiye göre, üçüncü (yani nitelikten ziyade niceliği ile ön panda olan) gruba bağlıdırlar. Üçüncü grup, dördüncü grupla beraber manevi ve duygusal bağla ikinci gruba bağlıdır. Her ikisi de mümkün olduğu kadar ikincinin söz ve isteklerini kırmaz, saygıda kusur etmezler. Bu durum yani şeyhe bağlılıkları halk arasında pozisyonlarını korumalarında temel meşruiyet kaynağıdır.
İki yüz yıla yakın bir zamandır, ikinci ile üçüncü gruplar, Kürt halkının neredeyse tamamına saygı ile söz geçirebilecek bir konumdadır. Özellikle ikinci grubun halk arasında duyduğu saygı sevgiden öteye bir nevi gelenek halini almıştır.
İşte bu projenin hedef kitlesi, bu Kürt toplumsal katmanlarıdır. Ve bunların muadilleri olan Türk toplumsal katmanlarıdır.
Nihai olarak yararlanacaklar.
Yukarıda tarihi sürecine kısaca değindiğimiz Kürt sorunundan Türkiye’de yaşayan hiçbir kesimin kaçamadığını ortaya koyduk. Türkiye’de neredeyse tüm (ekonomik, siyasi, sosyolojik) sorunların kaynağı haline gelen Kürt sorununun çözümünden fayda sağlayacak kesimlerin tamamı projemizden nihai olarak yararlanacaktır.
Umulan Çıktılar/Sonuçlar Projemiz, kısa vadede Kürt sorunun aktörleri/paydaşları arasında bir diyalog kapısını açmayı hedeflemektedir.
İlk etapta sadece diyaloğun tesis edilmesinin bile tıpkı psikoloji bilimindeki “katarsis” kavramı gibi bir etki yaratacağına, sorunun anlaşılması ve ruhsal arınmayı sağlayacağına inanıyoruz.
Sorunun anlaşılması ve varlığının tüm taraflarca kabul edilmesi beraberinde orta vadede kaçınılmaz olarak aksiyonu başlatacaktır. Bu aşamada iki tarafın da karar vericilerinin bu yeni duruma kayıtsız kalamayacağına inanıyoruz. Gerek Türk hükümetinin gerekse de Kürt siyasetine yön veren aktörlerin bu aşamada sürece dahil olmalarını umuyoruz.
Nihayetinde Kürt sorunun konjonktürel siyasi çıkarlardan arınmış bir biçimde, daha samimi temellere dayanan ve dolayısıyla kalıcı barışçıl bir çözüme kavuşacağını umuyoruz.
Ana Faaliyetler
Barış kongresinin toplanması:
Kürt meselesinin çözümü yolunda atılan hiçbir adımın Türk halkı barışa inandırılmadan, ikna edilmeden başarıya ulaşması mümkün değildir.
Bunun için önceden belirlenen ulusal ve uluslararası gözlemcilerin gözetiminde, yukarıda tespitini yapmış olduğumuz Kürt halkının toplumsal katmanları ile Türk halkının toplumsal katmanlarını bir araya getirerek Kürt meselesini karşılıklı müzakere etmeyi, böylece yepyeni çözüm önerilerinin ortaya çıkacağını öngörüyoruz.
Bunun için projemizin ilk adımı, her iki toplumun toplumsal katmanlarının katılımıyla barışın sağlanması için barış kongresinin toplanmasıdır.
Yukarıda değindiğimiz prensipler doğrultusunda geniş kapsamlı, tüm ideolojileri bir kenara bırakarak ve hiçbir kesimi dışlamayan bir kongre planlamaktayız.
Gereken finansman sağlandıktan sonra, bir–iki ay içerisinde kongre toplanacaktır.
Çözüm kongresi Diyarbakır’da toplanacak olup yukarıda teorik çerçevesini çizmiş olduğumuz projemizi masaya yatıracak, geniş çerçevede tartışacaktır.
Kongre delegelerinin belirlenmesi:
Kürt ve Türk halkından hedef grupların belirlenmesi ve çözüm kongresinde bu grupları temsil edecek delegelerin seçilmesi için heyetler oluşturulacaktır.
Salt yurtiçi değil, diaspora (özellikle Avrupa) için de heyetler oluşturulacaktır. Bu heyetler, delege tespiti için tüm ülkeyi il–il, ilçe –ilçe dolaşıp Kürt ve Türk toplum katmanları içerisinde söz sahibi, etki gücüne sahip, özetle toplumu temsil edebilecek yetkinliğe sahip kişileri tespit edecek ve onları çözüm kongresine delege sıfatıyla davet edecektir.
Hedef grubu olarak belirlediğimiz Kürt kesimlerden 250-500 delege, Türk kesimlerden 150-300 delege tespit edilecektir.
Bunlara ilaveten, gözlemci olarak mecliste temsilcileri bulunan ayrım gözetilmeden tüm yasal siyasi partilerden, demokratik sivil toplum kuruluşlarında ve dünyanın belli başlı devletlerin Ankara Büyükelçilerinden 100 kişilik bir gözlemci grup davet edilecek.
Ayrıca, kongrenin hazırlık sürecine eş zamanlı olarak Kürtlerden ve Türklerden 5’er akademisyen seçilerek ekte bulunan “GELENEKSEL YÖNTEMLERLE KÜRT MESELESİNİN ÇÖZÜM PROJESİ” üzerinde çalışacak, projeye akademik bir veçhe verecektir. Proje bu haliyle üç gün kongrede tartışılacaktır.
Kongre neticesinde bir icra kurulu oluşturmayı ve bu icra kuruluna verilen yetki ile yukarıda değindiğimiz orta vadede öngörülen faaliyetlerin gerçekleştirilmesini öngörüyoruz.
Bu icra kurulu; faaliyetlerini sürdürebilecek “KÜRT TOPLUM SORUNLARI ARAŞTIRMA, STRATEJİLERİ BELİRLEME VE ÇÖZÜM MERKEZİ” adı altında Ankara’da bir genel merkez kurma kararı alacaktır. Kongrede seçilen yönetim faaliyetlerini bundan sonra bu merkez aracılığıyla yürütecektir.
Söz konusu kadronun yürüttüğü faaliyetlerle kısa süre içerisinde Kürt milletiyle bütünleşip Kürt siyasal ve toplumsal birliğini oluşturacağını, Kürtler için yeni bir temsilliyetin oluşturulacağını, bu kurumun, Kürt milletinin ulusal ve uluslararası düzeyde muhatap alınıp temsiliyetini kazanacağını öngörüyoruz.
Kuracağımız merkez temelde 16 dalda faaliyet yürütecek olup 16 birimden oluşacaktır:
1– Din İşleri Merkezi:
Burada tüm Kürt tarikat ve medreselerinin birleştirilmesi hedeflenecek olup Kürt Alimler ve Şeyhlerden oluşturulacaktır.
2– Siyaset ve Strateji Planlama Merkezi:
Burada Kürt meselesi merkeze alınarak, bilimsel ve gelenekselliğin harmanlamasıyla yeni stratejiler belirlenecektir. Konum ve ideolojilerine bakılmaksızın nitelikli, nicelikli ve özellikle liyakatli Kürt aydın, siyasi kişi ve kurumların azami derecede bu merkezde buluşmaları sağlanacaktır. Kürt meselesi ile ilgili sürekli stratejiler geliştirilip proje ve raporlar hazırlanacaktır.
3– Aşiretler Birliği Merkezi:
Bu merkezde Kürt aşiretlerin ortak bir güce dönüşümleri sağlanacaktır. Bu tek çatı altında tüm Kürt aşiretlerin bir nevi federasyonu oluşturulacaktır.
4– Kalkınma ve Ekonomi Merkezi:
Bu merkez Kürtlerin yoğunlukta oldukları bölgelerin kalkınmalarını sağlamak için yatırım ve finans akışını hedefleyecektir.
5– Eğitim ve Kültür Merkezi:
Bu merkezin hedefleri; yoksul öğrencilere sahip çıkmak, onlara burs sağlamak, Kürt dili ve edebiyatı üzerinde çalışacak enstitüler açmak suretiyle Kürtçenin gelişmesini sağlamak, Kürtçe’yi eskiden olduğu gibi Kürt halkı arasında konuşulur hale getirmek ve ana dil Kürtçe ile eğitim için kolejler ve özel okullar açmak, okullarda Kürt çocukları için Kürtçeyi zorunlu, Türk çocukları için ise seçmeli ders olarak kanunlaştırmayı sağlamak, nihai amaç olarak Kürtçeyi devlet nezdinde ikinci resmi dil statüsünü kazandırmaktır.
6– Sosyal Yardımlaşma ve Halkla İlişkiler Merkezi:
Zenginlerden yoksul ve kimsesizlere yardım sağlamak. Hz. Muhammed (sav) zamanında olduğu gibi, kurulacak bir mekanizmayla halktan toplanacak zekatın bir merkezde toplanıp buradan halka dağıtımını sağlamak. Herkesin sorunlarına çare bulmaya çalışmak.
7– Basın-Yayın-(sosyal) Medya Merkezi:
40 yıldır, müthiş propaganda bombardımanı altında olan, en kıymetli varlığı olan iradesi bile elinden alınan, düşünemeyen, sorgulayamayan ve itiraz kabiliyetini yitiren Kürt halkının köreltilmiş zihnine adeta format atmak, yeniden sorgulayan ve gördüğü yanlışlara itiraz edebilen medeni ve irade sahibi bir kişiliğe sahip olmasını sağlamak.
8–İş Adamları Merkezi:
Merkez, halktan aldığı destekle ulusal ve uluslararası iş adamlarıyla ilişki kuracak, Kürt bölgelerine yatırım ve istihdam yapmaları sağlanacaktır. Esnaf ve iş dünyası bu merkeze kanalize edilecek, Kürt burjuvazisinin oluşması sağlanacak ve var olan güçlendirecektir.
9– İş ve İşçi merkezi:
Çalışanların haklarını savunmak, işsizlere iş imkanı bulmak bu merkezin temel amacıdır.
10– Gençlik ve Spor Merkezi:
Bu merkez her konuda gençlere sahip çıkmak, kötü alışkanlıklardan uzak tutmak, gelişmelerine imkân sağlamak, önlerini açmak, Kürt milli şuuru aşılayıp milli bir gençlik oluşturmak için gençler arasında birlikteliklerini sağlamayı hedeflemektedir.
11– Kadın ve Aile Merkezi:
En önemli konuların başında gelen Kürt aile geleneklerini korumayı sağlamak; Kürt tarihinden gelen örf ve adetleri üzerinden kadınlarımızın eğitimine ve gelişimine katkıda bulunmak amaçlanacaktır.
12– Sağlık Merkezi:
Sağlıklı bir yaşam ve sağlıklı bir nesil oluşturmak için doktorlarımız vasıtasıyla insanlarımızı eğitmek, bu konuda yardım etmek amaçlanacaktır.
13– Hukuk Merkezi:
Ulusal ve uluslararası bazda Kürt ve Kürtlük davasında sınırsız yardım etmek, yoksul sanık ve mağdurlara ücretsiz avukat hizmeti vermek ve haklarını savunmak.
14– Dış İlişkiler ve Diplomasi Merkezi:
Belirttiğimiz Kürt-Türk, tarikat-aşiret ittifakıyla hem yurt içinde hem yurt dışında Kürt davasını anlatarak Kürt dünyası ile sürekli diyalog sağlamak, Kürt ittifakını oluşturmak, bu konuda dünyanın belli başlı merkezlerinde bu sorunun barışçıl bir şekilde çözülmesi için lobi oluşturmak, barıştan yana yabancı devlet, politikacı, işadamı, sanatçı, İslam Birliği, Dünya İslam Alimler birliği, Uluslararası Af Örgütü, Helsinki Yurttaşlar Derneği, İnsan Hakları İzleme Örgütü, Avrupa Konseyi, Avrupa Birliği, Birleşmiş Milletler gibi kurum ve kuruluşlar nezdinde Kürtlerin ulusal haklarını elde etmeleri için destek sağlamak.
15– Barış Zemini Oluşturma, Geliştirme ve Diyalog Merkezi:
Tüm birimlerin ortaklığıyla barış komitesi kurmak ve kalıcı barışı sağlamak için faaliyetlerde bulunmak.
16– AR-GE Merkezi:
Gerek siyasi, gerek stratejik, gerekse de ekonomik her türlü proje geliştirme ve stratejiler belirleme merkezi oluşturmak. Yukarıdaki tüm bu birimler için araştırma ve geliştirme çalışmaları yapmak.
Tüm bu çalışmalar çerçevesinde bu merkez Kürt toplumunun her türlü sorununu araştırmak, çözümler geliştirmek, kendi kendini yönetme tecrübesini kazandırmak, her konuda Kürt toplumunun başvurabileceği ve ihtiyaçlarının karşılanacağından emin olacağı bir merkez olmayı hedefleyecektir.
Bu merkezin birimlerinin her biri, kendi örgütlenmesini demokratik usullere göre yapacaktır.
Bu örgütlenme aşamasında hiç bir surette Kürt milli şuur ve birliğinin dışında, din dâhil, hiçbir ideoloji telkin ve empoze edilmeyecektir.
Yukarıdaki 16 birimin başkanları kendi merkezlerinden sorumlu oldukları gibi, aynı zamanda Genel Merkezin yönetim kurulunun doğal üyeleri de sayılacak ve Genel Merkezde de yer alacaklardır.
Türk halkıyla diyalog sağlamak ayağına gelince, bu bölüm projemizin başarıya ulaşmasının en önemli unsurlarından biridir.
Okuyucuların yorum ve yazar ile iletişimi için:
[email protected]
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.