Dalati: Şam’a yönelik İsrail bombardımanı, Süveyda’daki denklemi değiştirdi(3)
Güvenlik yetkilisi, Dürzi çoğunluklu vilayette güvenlikten sorumlu olduğu dönemde yaşananları anlattı.

İlk iki bölümde, geçen yılın sonunda Esad rejiminin düşüşünden bu yana İsrail’in Suriye’nin güneyindeki operasyonları, Golan’da “çatışmasızlık anlaşması” için yürütülen müzakereler ve geçtiğimiz Temmuz’da Süveyda’da Bedevi-Dürzi çatışmaları öncesindeki gelişmeler ele alınmıştı. Bu üçüncü ve son bölümde ise İsrail’in Temmuz ayında Şam’daki Savunma Bakanlığı ve Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nı bombalaması ve Süveyda’da yaşanan ihlaller konuşuluyor.
Şam kırsalında iç güvenlikten sorumlu olan Dalati, yaşanan olaylar sırasında “bıyıkların kesilmesi” ve bazı sivillere yönelik saldırılar gibi ihlallerin “kınanması gereken davranışlar” olduğunu söyledi.
Dalati, Dürzi çoğunluklu vilayette köylerin yakılması, mülklere zarar verilmesi ve sivillere saldırı iddialarıyla ilgili soruları yanıtladı:
“Gerçekçi ve pratik olmak gerekirse, bu eylemler kınanmalıdır, hiçbir şekilde mazur görülemez. Yine söylüyorum, bu tür yanlış uygulamalar disiplinsiz unsurların işidir.”
Özerk yönetim ve Süveyda’nın ayrılmasına yönelik talepler hakkındaki soruya ise şöyle yanıt verdi:
“Bazı kişiler, Suriyelileri temsil etmeyen, ayrılıkçı ajandalar ortaya koyuyor. Ama biz, inşallah, tüm kimlikleriyle birleşmiş bir Suriye göreceğiz.”
Bu röportaj 28 Ağustos’ta, Dalati’nin Süveyda’da güvenlikten sorumlu ve aynı zamanda Kuneytra Valisi olduğu dönemde Şam’da gerçekleştirildi. Al Majalla dergisi üç bölüm halinde yayımladı; işte üçüncü ve son bölüm:
İSRAİL’İN MÜDAHALESİ VE SAHADAKİ GELİŞMELER
– Şu anda iki gelişme var: Biri İsrail’in müdahalesi, diğeri ise sahada yaşanan davranışlar. Hangisinden devam edelim?
İkisi de etkili, ikisini de ele almak lazım. İsrail’in ilk hava saldırısı tüm güvenlik araçlarını hedef aldı, ilk bombardımanda yaklaşık 30 güvenlik görevlisi öldü, 70’ten fazla kişi yaralandı.
– Önce İsrail cephesinden başlayalım. İsrail’in bombardımanı sırasında siz hangi aşamadaydınız?
Bizim hedefimiz aslında orduyu şehre sokmak değildi. Yalnızca güvenliğin girişini sağlamak istiyorduk. Ama direnişin şiddeti, askere yönelik yoğun saldırılar ve sahadaki koşullar nedeniyle ordu şehrin girişine kadar ilerledi. Hemen ardından operasyon odası talimat verdi ve orduyu geri çektik. Biz şehre güvenlik birimleriyle girdik: Yaklaşık 2 bin iç güvenlik, 500 askerî istihbarat unsuru… Amacımız şehri kuşatmak, sivilleri korumak ve çatışmaları engellemekti. Ancak İsrail’in hava saldırıları güvenlik araçlarını hedef aldı. İlk bombardımanda 30 kişi öldü, 70’ten fazla kişi yaralandı.
– Yani doğrudan İsrail saldırısı?
Evet, kesinlikle. Daha sonra üzerinde güvenlik logosu bulunan her araç doğrudan hedef alındı.
– Ordu geri çekildi mi?
Evet, derhal çekildi. Ama güvenlik güçleri yayılmaya çalışırken onlar da İsrail tarafından hedef alındı.
– Sonra saldırılar Şam’a yöneldi, değil mi?
Evet, ertesi gün.
– Yani operasyonları sürdüremediniz.
Evet, çünkü İsrail uçakları şehre yayılan her güvenlik hareketini hedef aldı. Dolayısıyla orduyu tamamen geri çektik.
– Bu 15 Temmuz’da mıydı?
Evet, 15 Temmuz. Karşımızdaki gruplar evlerine döndüler. Bazıları silahlarını alıp Kanuat kasabasına çekildi. Ama İsrail saldırısı nedeniyle biz, üzerinde anlaştığımız planı uygulayamadık. Bu yüzden şehirde büyük bir kaos doğdu. Beduinler ve aşiretler de çatışmaya dahil oldu. Bombardıman çok ağırdı, kayıplar büyüktü.
– Kaç kişi öldü?
Sadece ilk gün 60-70 civarında.
– Yani İsrail saldırısında.
Evet, şehitlerimiz. Bunun dışında yaralılar da vardı.
AŞİRETLER, İHLALLER VE SUÇLAMALAR
– Bu noktada aşiretler kontrolden çıktı ve Dürzileri İsrail’in işbirlikçisi olarak görmeye başladılar.
Biz sahayı kontrol etmek için anlaşma doğrultusunda şehre girmiştik. Ama ordunun geri çekilmesi ve güvenliğin yayılmaması yüzünden boşluk oluştu. Bu da milislerin moralini yükseltti. Kanuat’tan gelen güçler şehre yeniden girdi, evlerden güvenlik unsurlarımıza saldırmaya başladı. Birçok grup kuşatıldı, ben de bir süre kuşatıldım. Durumu diyalogla çözmeye çalıştık ama maalesef şiddet arttı.
– Kaç güvenlik görevlisiyleydiniz?
Yaklaşık 2000 kişiyle girdik.
– Sonrasında köylerin yakılması ve “bıyıkların kesilmesi” olayları yaşandı. 34-37 köyün yakıldığı, mülklere zarar verildiği, bıyıkların kesildiği iddiaları var. Neden böyle şeyler yaşandı?
Bunların tümü karşılıklı kışkırtma ve birikmiş öfkenin sonucudur. Kınanması gereken şeylerdir.
– Yani gerçekten köyler yakıldı?
Evet, bazı evler yakıldı. Bunu bedeviler ve aşiretler yaptı. Tekrar ediyorum, her türlü ihlal kınanmalıdır.
– Bıyıkların kesilmesi?
Bu da aynı şekilde kışkırtmanın ve yedi ay süren gerilimin sonucu. Dürzilerin bıyığı bir sembol. Ancak disiplinsiz unsurların işidir. Biz soruşturma komisyonu kurduk. Sorumlu bulunan herkes hesap verecek.
– Ama deniyor ki kimse cezalandırılmadı.
Hayır, güvenlikten veya ordudan görülenler çağrıldı, askeri güvenlik ve iç güvenlikte sorgulanıyorlar. Hatta bazıları tutuklandı.
İSRAİL’İN ŞAM’A SALDIRILARI VE TEHDİTLER
– 15 Temmuz’da Süveyda’yı bombaladılar. 16 Temmuz’da ise Şam’da Savunma Bakanlığı ve Cumhurbaşkanlığı Sarayı hedef alındı.
Evet, ertesi gün. Sabahı, şehirdeki şiddeti yatıştırmak için şeyh Yusuf’la iletişim kurduk. O bir video yayımladı, “şehri sakinleştirdik” dedi. Ancak öğleye doğru İsrail Genelkurmay binasını ve Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nın girişini bombaladı. Çok sert bir mesaj verdiler.
– Yani devlet başkanına suikast tehdidi bile vardı?
Evet, açık tehditler savurdular. Ordu ve güvenlik çekilmezse tüm seçeneklerin masada olduğunu söylediler. Bu mesajlar Amerikalılar, Ürdünlüler gibi aracılar üzerinden iletildi.
– Sonuç?
Ne yazık ki ordu çekildi. Ardından aşiretler saldırıya geçti, çok sayıda ihlal oldu.
– Sonra tekrar müzakere süreci başladı.
Evet, ertesi gün büyük bir aşiret topluluğu geldi. Çatışmaları durdurmak için güvenlik güçleri arabulucu olarak yeniden konuşlandırıldı. Bu müzakereler Ürdün’de, ABD’li yetkili Thomas Barrack, Ürdün Dışişleri Bakanı ve Suriye tarafı ile yürütüldü.
ÖZERKLİK TARTIŞMALARI VE GELECEĞE BAKIŞ
– ABD, güvenlik birimlerinin sayısı, silah türleri gibi konuları da görüştü mü?
Evet, tartışıldı. İsrail özellikle ordunun Süveyda’da bulunmasını reddetti. Bu nedenle yalnızca iç güvenlik güçleri konuşlandırıldı, yaklaşık 2500 kişi.
– Ardından “insani koridor” ve yerel meclis kurulması gündeme geldi.
Bu talepler gündeme getirildi. Ama biz zaten ilk günden insani geçişlere izin verdik, yardımlar ulaştı. Esas hedefimiz kan dökülmesini durdurmaktı.
– Peki, Süveyda’da kurulan özerk yönetim hakkında ne düşünüyorsunuz?
Ben fazla değerlendirme yapmak istemem. Ama şunu söylüyorum: Süveyda’nın tek çözümü birleşik Suriye’nin bir parçası olmasıdır, siyasi ve coğrafi olarak. Süveyda’nın akil insanları da bunu biliyor. Bizim görevimiz, Suriyelileri bu felaketten kurtarmak.
– İsrail üç şart öne sürdü: insani koridor, tutukluların serbest bırakılması, 37 köyden çekilme.
Hayır, böyle bir dayatma yok. İnsani koridor gereksiz; biz zaten yolları açtık. Tutuklular konusunda ise çalışıyoruz, listeler oluşturuldu, Kızılay ve Kızılhaç devrede. Köyler konusunda da hasar tespit komisyonları kurduk, dönüş süreci başlatılacak.
– Sosyal medyada Süveyda’nın kuşatma altında olduğu söyleniyor.
Bu abartı. Yollar açık, giriş-çıkış serbest. Tüccarlar mal gönderebiliyor, ama içeriden bazı baskılar ve tehditler oluyor. Abluka diye bir şey yok.
– Süveyda’da özerk yönetim var, Kürtlerin de özerk yönetimi var. Suriye bölünecek mi?
Hayır. Daha önce büyük krizleri atlattık, bunu da aşacağız. Bazı çevreler ayrılıkçı gündemler öne sürüyor ama biz birleşmiş bir Suriye göreceğiz.
Son güncellenme: 13:41:31