HÜDA PAR Genel Başkanı: 'Ben İmralı'ya gitmem'

HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, TBMM'de kurulan komisyon üyelerinin İmralı'ya gidip Abdullah Öcalan ile görüşmesi konusunda net tavır sergiledi. "Ben gitmem" diyen Yapıcıoğlu, Öcalan'ın tüm Kürtlerin temsilcisi olmadığını vurguladı.

10 Eylül 2025 - 13:54
10 Eylül 2025 - 13:54
 0
HÜDA PAR Genel Başkanı: 'Ben İmralı'ya gitmem'

İstanbul'da basın mensuplarıyla bir araya gelen Hür Dava Partisi (HÜDA PAR) Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, Zeytinburnu Belediyesi'nin sosyal tesislerinde gerçekleşen toplantıda güncel gelişmeler hakkında değerlendirmelerde bulundu.   

Yapıcıoğlu, çözüm süreci, Suriye meselesi, TBMM'de kurulan komisyonun faaliyetleri ve yeni anayasa yapımına ilişkin görüşlerini paylaştı.

"Çözüm sürecinin başarılı olması için her türlü katkıyı sunacağız"

Çözüm süreci konusunda detaylı açıklamalarda bulunan Yapıcıoğlu, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde kurulan komisyonun çalışmalarına devam ettiğini vurguladı.

"Silahlar mutlaka susmalı" diyen Yapıcıoğlu şöyle devam etti:

"Şiddet asla bir hak alma yolu ve yöntemi değildir. Hatta şiddet uygulayan da 'ben halkım için silahlı mücadeleler yürütüyorum' diyenler şunu kesin olarak görmeli ki bu silah halk adına mücadeleye katkı sunmuyor. Tam aksine halkların tanınmasının önünde en büyük engel olmuş. Çatışmalardan herkes zarar gördü. En büyük zararı da Kürt halkı gördü."

"Çatışmaların mutlaka sona ermesi lazım" diyen Yapıcıoğlu, "Mutlaka silahların susması lazım. Ve silahlar susarsa bundan herkes fayda sağlar. En büyük faydayı Kürt kardeşlerimiz yaşar. Bunu bir kez daha altını çiziyoruz. Ama şunu da söylüyorum. PKK henüz yokken memlekette bir Kürt meselesi vardı. PKK bu sorunun kendisi olmadığı gibi aslında bu meselenin sonucu da değil" ifadelerini kullandı.

Kürt sorununun çözümü için atılacak adımların hiçbir şarta bağlanmaması gerektiğini vurgulayan Yapıcıoğlu, "Eğer bir mesele hak ve hukuk meselesiyse temel hakların tanınması herhangi bir şarta bağlanamaz, müzakere konusu yapılamaz, pazarlıklarla konu edilemez" dedi.

"PKK henüz yokken Kürt meselesi vardı. Kürt meselesinin varlığının sonucudur. İki meseleyi birbirinden ayırmak lazım. Kararlı ve ciddi adımlar atılmalıdır. Bu adımların atılması da bir şarta bağlanmamalıdır. Temel haklar, bir şarta bağlanamaz. Müzakere konusu edilemez. Hükümetin bu konuda adım atarken iç cephenin tahkim edilmesi gibi bizim de kardeşlik hukukunun yeniden tesisi olarak yürümesi gerekiyor. Bunun başarılı olması için her türlü katkıyı sunacağız."

"Suriye'de hiçbir grup dışlanmamalı"

Suriye konusunda da açıklamalarda bulunan Yapıcıoğlu, içerideki herhangi bir meselenin iç dinamiklerle diyalog yoluyla çözülmesi gerektiğini belirtti.

"Bu hem ülke içinde hem de bölge içinde böyle olmalıdır. Anlaşmazlık kimlerin arasında ise onlar sulh yoluyla kendi aralarında sorunları çözmelidirler. Farklı etnik ve dini gruplar ortak vatanda birlikte yaşamalı. Yeni dönemde hiç kimse kendini dışlanmış olarak görmemeli. Hiç kimsenin hakları inkar edilmemelidir. Suriye'deki meseleleri Türkiye müzakere ederek, ABD ile yürütülüyor. Oradaki gruplar da şunu bilmelidir. ABD hiç kimsenin dostu değildir. Kendi çıkarlarını korur. Bir de İsrail'i korur. ABD'nin başka hiçbir önceliği yoktur" diye konuştu.

ABD'ye yönelik eleştirileri sürdüren Yapıcıoğlu, bölge ülkelerinin bu güce karşı kendi sorunlarını kendi aralarında çözmesi gerektiğini tekrarladı.

"Bölgede yaşanan sorunların altında yatan temelinde Sykes-Picot anlaşması olduğunu farklı kesimler dile getiriyor. Bu anlaşma ile haritalar cetvelle çizilmiştir. Bu net bir şekilde görülüyor. Benzer bir durum olmaması için herkesin oturup kardeşlik hukuku çerçevesinde kendi sorunlarını çözmeleri gerekiyor."

Anayasa çalıştayı düzenlenecek

Yeni anayasa konusuna da değinen Yapıcıoğlu, Türkiye'nin mevcut anayasa ile idare edilmesinin mümkün olmadığının görüldüğünü belirterek şunları kaydetti:

"Bir süredir yeni anayasa gündemdedir. Bununla ilgili olarak farklı kesimlerden önümüzdeki cumartesi günü İstanbul'da bir anayasa çalıştayı düzenliyoruz. Bu çalıştaya farklı kesimlerden insanları davet ettik. Yeni anayasa ile ilgili çok değerli görüşler paylaşılacaktır. Herkesi bu çalıştaya davet ediyorum."

Kürt sorununda ikinci çalıştay Van'da olacak

Yapıcıoğlu, Kürt meselesinde insani çözümün sağlanması için üzerlerine düşeni yapmaya devam edeceklerini ifade etti. Daha önce Diyarbakır'da bir çalıştay gerçekleştirdiklerini hatırlatan Yapıcıoğlu, ekim ayında bu kez Van'da bu çalıştayın ikincisini yapacaklarını vurgulayarak, "Çözüme katkı sağlama adına çalışmalarımızı sürdüreceğiz" diye konuştu.

Açıklamaların ardından Yapıcıoğlu, gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Suriye konusundaki bir soruya şu yanıtı verdi: "Eğer Suriye birlikte kurulacaksa, orada bir Kürt nüfus var. PYD henüz yokken başka partiler vardı. 1950'lerden beri orada siyaset yapan partiler vardı. SDG üzerinde meseleler tartışılıyor. Elinde silah olanların söz hakkı var, diğerlerinin yok deniliyorsa yeni çatışma noktaları çıkar. Herkes birbiriyle anlaşacak ve kendi kararlarını kendilerine verecektir. Hiç kimsenin dışlanmadığı bir sistem kurulsun ve herkesin kardeşçe yaşamasını istiyoruz."

Zekeriya Yapıcıoğlu şunları söyledi:

"Suriye'de de bir rejim vardı ve o rejim on dört yıla yakın bir iç savaş sonucunda yıkıldı. Şu anda Suriye'de yeni bir devlet kuruluyor. Bu devlet kurulurken oradaki gruplardan herhangi birisi tek başına 'bu devleti ben kuracağım ve bu devletin sahibi benim' derse korkarım ki oradaki iç çatışmalar ve iç savaş farklı bir boyutta, farklı aktörler arasında uzun bir süre daha devam eder. Bizim başından beri çağrımız şu: İçerideki herhangi bir mesele emperyalistlere havale edilmeden mutlaka iç dinamiklerle ve orada yaşayan kişiler veya gruplar arasında diyalog yoluyla çözülmelidir. Bu hem ülke içi meseleler için böyledir, hem bölge içi meseleler için böyledir. Bölge ülkeleri de kendi aralarındaki sorunları yine emperyalistlere havale etmeden kendi aralarında çözebilir diyoruz. Bir ülke içindeki meselelerde o meselelerin tarafları kimse, anlaşması kimler arasındaysa ya da sorundan kimler etkileniyorsa mutlaka onlar kendi aralarında sulh yoluyla, diyalogla, siyasi yol ve yöntemlerle kendi aralarındaki meseleleri çözmeli. Suriye'de yeni devlet kurulurken yeni bir anayasa yazılacağı, bu anayasa yazıldığında Suriye'deki bütün birbirinden farklı olan gruplar, gerek etnik manada, gerek inanç anlamında, gerek mezhep anlamında birbirinden farklı olan bütün gruplar ortak vatanda birlikte yaşama iradesini ortaya koyabilmeli. Yeni yazılacak anayasada hiç kimse kendisini dışlanmış hissetmemeli."

"Ben İmralı'ya gitmem"

TBMM'de kurulan komisyondan bir heyetin İmralı'ya gidip Abdullah Öcalan ile görüşmesi konusundaki bir soruya yanıt veren Yapıcıoğlu, böyle bir görüşmeden yana olmadıklarını söyledi. Abdullah Öcalan'ın tüm Kürtlerin temsilcisi olmadığını ifade eden Yapıcıoğlu, "Öcalan, sadece kendi kurmuş olduğu örgütün temsilcisi olabilir" dedi.

"Komisyon birilerinin İmralı Adası'na gidip Abdullah Öcalan ile görüşmesi yönünde karar alırsa ben gitmem" diyen Yapıcıoğlu, "Gidilmesine gerek olmadığı" düşüncesinde olduğunu belirtti.

"Dediğim gibi gidip gitmemiz konusunda muhtemelen komisyon başkanı, komisyon üyelerinin görüşlerine başvuracak ve muhtemelen ileriki bir oylamada yapılacak. Sonuç itibarıyla bu oradan çağrılan kişilerin kimler olacağına dair meclis başkanlığı karar alırken bile hepsinde siyasi partilerin görüşlerini aldı. Bu takdir de yerini alacaktır. Yani biz gerekli olmadığını düşünüyoruz. Ama DEM Parti'nin ısrarını ben anlayabiliyorum. Çünkü başından beri aslında şöyle bir tavır var. Peki şunu nasıl hangi kelimeyle ifade edeceğimi tam olarak karar veremedim. Yani kendilerini bütün bir Kürt halkının temsilcisi olarak bir pozisyon alma konusunda... Bir çabuk yargılamak istemiyorum. Böyle bir pozisyon alma niyetleri var. Bu yönden bu çok yanlış bir adım olur. Abdullah Öcalan tüm Kürtlerin temsilcisi değildir. Öcalan, kendi örgütünün ve kendisini öyle kabul edenlerin temsilcisi olabilir. Bunların dışında milyonlarca Kürt var. Şu anda TBMM’de hemen her partiye oy veren Kürt vardır. Yani bu kadar farklı siyasi partilere oy veren, onları kendi temsilcisi gören milyonlarca insandan oluşan bir topluluktan bahsediyoruz. Bir partinin tek başına 'ben hepsinin temsilcisiyim' pozisyonunda olmaması, kendini öyle görmemesi lazım. Bu gibi... dediğim gibi bu gibi siyasi atraksiyon ya da siyasi hamleler o pozisyonu elde etme çabasının bir tezahürü olarak değerlendirilebilir.(Rudaw)

 

Bu haber toplam 3740 kişi tarafından görüldü.
Son güncellenme: 16:55:00