İran Üzerine Hazırlanan Hava Köprüsü
Amerika’nın KC-135 ve KC-46 tankerleri ile savaş uçaklarını Ortadoğu’ya konuşlandırması, muhtemel İran’a yönelik büyük hava taarruzlarının altyapısını hazırlama anlamına geliyor. Öte yandan Rusya ve Çin’in İran’a MiG-29, Su-35 uçakları ve gelişmiş hava savunma sistemleri sevkiyatı bölgede karşılıklı caydırıcılık dinamiklerini daha da karmaşık hale getiriyor.

Son günlerde, birçok kaynak ABD’nin KC-135 ve KC-46 tanker uçaklarını Atlantik üzerinden Doğu’ya yönlendirdiğini ve bunların Avrupa / Ortadoğu hattına sevk edildiğini bildiriyor.
Bu büyüklükte bir tanker seferi, normal lojistik/egzersiz rutinlerinin ötesine geçiyor; askeri operasyonlar için uçaklara yakıt ikmali sağlayacak altyapının kurulması niyetini gösteriyor.
Özellikle KC-46’ların, uzun süredir beklenen bir adım olarak bölgede konuşlandırılması dikkat çekiyor — bu uçaklar daha önce test ve tatbikat kapsamında bölgeye gitmişti, ama operasyonel konuşlandırma daha yeni gerçekleştirildi
Saldırı hazırlığı mı, caydırıcılık mı?
Tarihsel olarak, ABD’nin bu kadar büyük uçak ve tanker konuşlandırmaları, ertesi günlerde İran’daki nükleer tesislere yönelik saldırılarla ilişkilendirildi. Bu bağlamda analistler, benzer bir “hava köprüsü + destek unsurları” hazırlığının yeni bir operasyonun işareti olabileceğini yorumluyor.
Ancak Washington resmî açıklamalarda bu konuşlandırmaların savunma amaçlı olduğunu, İran’a doğrudan saldırı niyeti taşımadığını ileri sürüyor.
Yine de fiili hava gücünün sahaya konuşlandırılması, diplomatik tazyiki de sahada güç gösterisiyle tamamlamak anlamına geliyor.
Rusya’nın İran’a askeri sevkiyatları
İran Meclisi’nin bazı üyeleri, Rusya’nın MiG-29 savaş uçakları teslim ettiğini ve Su-35 sevkiyatlarının “yoğun şekilde devam ettiğini” duyurdu.
Ancak bazı analistler, Su-35’lerin tam teslimatı konusunda Moskova’nın isteksiz davranabileceğini ve taahhütlerin gecikebileceğini belirtiyor.
Rus uçaksevkiyatları yalnızca savaş uçaklarıyla sınırlı değil; Rus S-400 hava savunma sistemleri de İran’a verildiği veya teslimatlarının yapıldığı iddiaları gündemde.
Bu tür sistemler, İran’ın hava sahasını daha derin bir biçimde korumayı amaçlayan uzun menzilli alan-deneti (A2/AD) kabiliyetlerini artırabilir.
Çin’in rolü ve J-10C iddiaları
Çin tarafında da İran’a J-10C savaş uçağı satışı iddiaları sıkça gündeme geliyor.
Çin Savunma Bakanlığı, “dost ülkelere maliyet dengeli uçaklar sunmaya hazır olduklarını” söyledi, ancak spesifik olarak İran’dan bahsetmedi.
Bazı videolarda İran’a J-10C teslimatı görüntülerinin yayıldığı iddia ediliyor, ancak bu iddiaların kesinliği ve genişliği henüz teyit edilmedi.
Çin’in savunma sistemleri (özellikle HQ-9) ile birlikte uçak satışları, İran’ın hava savunma ağı ile taarruz kabiliyetini birleştirmeye çalıştığını gösteriyor.
İran’ın stratejik ihtiyaçları ve hamleleri
İran, geçen yıl İsrail ile yaşanan çatışmalarda hava savunma altyapısının zaaflarını gördü. Bu yüzden acilen hem hava savunma sistemlerini tamamlamak hem de toprak savunmasını güçlendirmek niyetinde.
MiG-29 teslimatı kısa vadeli bir önlem olarak görülüyor; asıl hedef, Su-35 ve gelişmiş SAM sistemleriyle İran’ın caydırıcılığını kalite açısından yükseltmek.
HQ-9 ve S-400 sistemleriyle birlikte bir “katmanlı hava savunma ağı” kurma planı, İran’ın karşı saldırı riskini artırabilecek hava operasyonlarını engelleme isteğini yansıtıyor.
Bir diğer dikkat: İran kendi sistemleri olan Bavar-373 gibi hava savunma sistemlerini de geliştiriyor; dış alımlarla yerli kapasitesini tamamlamayı amaçlıyor.
Bölgesel etkiler ve dengeler
İran’a bu tür sevkiyatlar yapılması, İsrail ve ABD’nin tehdit algısını yükseltiyor; bu da doğrudan operasyon riskini zorluyor.
İsrail, F-35 İndirici uçakları ve ileri teknoloji silahlarıyla İran hava savunma sistemlerine karşılık vermeyi sürdürecektir.
Körfez ülkeleri (Suudi Arabistan, BAE vb.), İran’ın hava yeteneklerinin artmasını güvenlik tehditi olarak görecek ve savunma harcamalarını artırma eğilimi göstereceklerdir.
Rusya ve Çin için bu sevkiyatlar, Batı’ya karşı stratejik bir koz olmanın yanı sıra İran üzerinde nüfuz kazançları sağlar. İran da Batı’nın yaptırımlarına direncini artırmak için bu eksenli çok yönlü savunma stratejisini tercih ediyor.
Operasyonel riskler ve sorular
Su-35 ve S-400 sistemlerinin teslimatı, entegrasyon, lojistik destek ve yedek parça tedariki açısından lojistik zorluklar çıkarabilir.
ABD ve İsrail, bu sistemlerle karşı koyacak elektronik harp, siber saldırı, casusluk ve önleyici vuruşlara daha fazla yatırım yapabilir.
İran’ın bu sistemleri nasıl konuşlandıracağı, hangi üsleri koruyacağı ve komuta kontrol ağı kurabileceği henüz net değil.
Eğer ABD gerçekten yakıt ikmali kapasitesini konuşlandırdıysa, bu sistemlerle İran’a yönelik operasyonel seçenekleri artırır—saldırı ya da caydırıcılık safhasında büyük esneklik sağlar.
Son güncellenme: 23:25:33