İran’dan BM’de İsrail uyarısı: Suriye’de kaybolan nüfuzun yarattığı endişe
İran, Birleşmiş Milletler’de İsrail’in Suriye’de artan askeri varlığının ülkeyi parçalamayı hedeflediğini savunurken, uzmanlara göre Tahran’ın sert çıkışlarının arkasında Esad sonrası dönemde Suriye’de hızla zayıflayan etkisini telafi etme endişesi yatıyor.

İran, Birleşmiş Milletler’de İsrail’in Suriye’deki askeri faaliyetlerine ilişkin sert bir uyarıda bulunarak, bu adımların ülkeyi istikrarsızlaştırmayı ve bölgeyi daha geniş bir çatışmaya sürüklemeyi amaçladığını ileri sürdü. Ancak diplomatik kaynaklara göre, bu çıkışların arka planında İran’ın Esad rejiminin devrilmesinin ardından Suriye’de ciddi biçimde aşınan nüfuzuna dair derin bir stratejik kaygı bulunuyor.
İran’ın BM Daimi Temsilcisi Emir Said İrevani, perşembe günü BM Güvenlik Konseyi’nde yaptığı konuşmada, İsrail’i Suriye’yi “işgal etmek, parçalamak ve zayıflatmak” yönünde bilinçli bir strateji izlemekle suçladı. İrevani, İsrail’in eylemlerinin “bölgesel barış ve güvenliğe doğrudan tehdit” oluşturduğunu söyledi.
İran’ın BM misyonunun internet sitesinde yayımlanan açıklamada, 28 Kasım’da İsrail güçlerinin Suriye’nin güneyindeki Beyt Can kasabasına düzenlediği operasyon da sert ifadelerle kınandı. İrevani, saldırıda kadın ve çocuklar dâhil 13 sivilin hayatını kaybettiğini, onlarca kişinin yaralandığını ve sivillerin “ayrım gözetmeyen bombardıman” nedeniyle yerinden edildiğini öne sürdü.
İranlı diplomat, İsrail’in adımlarının “savunma amaçlı ya da münferit olmadığını”, aksine Suriye’nin ulusal bütünlüğünü zayıflatmayı, etnik ve mezhepsel ayrışmaları körüklemeyi hedefleyen uzun vadeli bir planın parçası olduğunu savundu. Ayrıca BM Güvenlik Konseyi’ni “seçici sessizlikle” suçlayan İrevani, ABD’nin İsrail’in işgal politikalarını fiilen meşrulaştırdığını iddia etti.
Esad sonrası dengeler değişti
İran’ın suçlamaları, birçok Arap ülkesinin de paylaştığı İsrail’in güney Suriye’deki askeri faaliyetlerine yönelik endişeleri yansıtmakla birlikte, Tahran açısından çok daha derin bir kırılma dönemine denk geliyor. Beşar Esad yönetiminin bir yıl önce devrilmesi, İran’ın bölgesel “direniş ekseni”nin temel sütunlarından birini ortadan kaldırdı ve Tahran ile Hizbullah arasındaki lojistik hatları ciddi biçimde sekteye uğrattı.
Uzun yıllar boyunca Suriye, İran Devrim Muhafızları için stratejik bir derinlik alanı işlevi görmüş, savaşçı ve silah sevkiyatının merkezinde yer almıştı. Ancak Esad’ın devrilmesinin ardından İran’a bağlı unsurların büyük ölçüde ülkeden çekilmesiyle bu yapı çöktü. Bu süreçte İsrail, İran’ın yeniden yapılanmasını engellemek amacıyla hava saldırılarını ve sınırlı kara operasyonlarını artırdı.
İsrail ise bu adımları, Suriye’deki siyasi geçiş sürecinin yarattığı güç boşluğunda İran ve müttefiklerinin sınırlarına yakın bölgelerde yeniden konuşlanmasını önlemeye yönelik “önleyici tedbirler” olarak savunuyor. Tahran ise bu gerekçeyi reddederek, İsrail’in Suriye’nin toprak ve siyasi yapısını yeniden şekillendirmeyi hedeflediğini öne sürüyor.
İran’ın savunmacı dili
BM’deki konuşmasında İrevani, Suriye’nin hâlen ağır insani, ekonomik ve güvenlik sorunlarıyla karşı karşıya olduğunu belirterek, kontrolsüz silahlı gruplar ve IŞİD tehdidine dikkat çekti. İran’ın Suriye’nin “egemenliği, birliği ve toprak bütünlüğünü” desteklediğini vurgulayan İrevani, ülkenin istikrarının bölgesel barış için hayati olduğunu söyledi.
Ancak gözlemcilere göre bu söylem, İran’ın giderek daha savunmacı bir pozisyona çekildiğinin de göstergesi. İran lideri Ayetullah Ali Hamaney, Esad’ın devrilmesini sık sık “ABD-İsrail komplosu” olarak nitelendirirken, Suriye’de yeniden bir direniş dalgası doğacağını savunuyor.
Bu sırada Şam’daki yeni yönetimin ABD ile yürüttüğü temaslar, yeniden inşa, İsrail sınır güvenliği ve ABD öncülüğündeki IŞİD’le mücadele mekanizmalarına olası entegrasyon başlıklarını içeriyor. Washington’un Şam çevresinde daha görünür bir askeri varlık planlaması da Tahran’da endişeyle izleniyor.
İran açısından Suriye ile İsrail arasında olası güvenlik düzenlemeleri, Hizbullah’a erişimi daha da kısıtlayacak bir “stratejik kâbus” anlamına geliyor. İranlı yetkililerin sert açıklamaları, bir yandan İsrail’e karşı diplomatik cephe oluşturmaya çalışırken, diğer yandan Suriye sahasında hızla eriyen etkisini perdelemeyi amaçlıyor.
Sonuç olarak İran’ın BM’deki uyarıları, güç gösterisinden ziyade, değişen bölgesel dengeler karşısında duyulan kaygının bir yansıması olarak okunuyor. Esad sonrası Suriye artık Tahran için güvenli bir dayanak olmaktan çıkarken, İsrail’in genişleyen hareket alanı İran’ın bölgedeki manevra kabiliyetini giderek daha fazla sınırlıyor.
Son güncellenme: 14:24:40



































































































































































































